Çocuklarla… yazı serisi
Sevgili kardeşlerim, Yalanla aranız nasıl?
Her zaman mı söylersiniz? Ara sıra mı? Hiç mi söylemezsiniz?
Burada en güzel olanı ve doğru cevabı, “hiç söylemem” olmalıdır.
Bir insan niçin yalan söyler?
Başkasına bir zarar vermiştir, bu zararın tespit edilmesini istememektedir veya başkasına zarar vermek istemektedir de onun yolunu hazırlamaktadır. İşte yalan bu zamanlarda kullanılmaktadır.
Şöyle etrafınızdaki arkadaşlarınızı veya kendinizi bir kontrol edin. Yalan söyleyenler bu yalanı söyleme ihtiyacını niçin hissetmektedirler?
Bir de adam ruh hastasıdır. Başkalarının dertlenmesinden ve üzüntü çekmesinden zevk almaktadır. Onun için yalana başvurmaktadır.
SÖYLEYENİ YAKAN ATEŞ, YALAN
Bir şehirde, yalan söyleyerek insanları kandıran ve onların şaşkınlıklarına bakarak onlarla alay eden bir delikanlı yaşarmış.
Evlerine yakınında ise günün beş vaktinde dolup boşalan bir cami varmış.
Her gün beş vakit; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını Müslümanlar hep birlikte cemaat halinde namazlarını bu camide kılarlarmış.
Bizim yalancı delikanlı, camide ki insanlarla alay etmek istemiş ve bir gün sabah namazına gelen Müslümanlara dönerek avazı çıktığı kadar yüksek sesle bağırmış:
“Yangın var. Yanıyoruz. Bizi kurtarın…”
Cemaat hemen camiyi boşaltarak bu sesin gelmekte olduğu yere koşmuşlar. “Yangın nerede?” demişler. Delikanlı;
“İşte…” demiş. Önünde yanmakta olan bir mumu göstermiş.
Cemaat, delikanlıya öfkelenmiş ama ona bir şey de yapmamışlar. Sadece;
“Bu kadar insana yalan söylemeye utanmıyor musun?” demişler. Homurdana homurdana orayı terk etmişler.
Aradan üç beş gün geçmiş. Bu sefer bir öğle namazı vakti delikanlı yine avazı çıktığı kadar bağırarak, yangın olduğunu ve yanmakta olduklarını söylemiş.
Cemaat yine koşarak gelmiş. Bakmışlar ki bu delikanlı kendilerine gene yalan söylemiş. Ortada yangın-mangın yokmuş. Yanan bir mumun başında, sırıtkan bir yüzle kendilerini süzen bu delikanlı ile karşılaşmışlar.
BU SEFER GERÇEK YANGIN
Aradan yine bir müddet geçmiş. Bizim delikanlı cami cemaatini kandırmaya alıştı ya, bu sefer yatsı vakti camiye namaz kılmaya gelen cemaati kandırabilmek için avazı çıktığı kadar bağırmaya yanmakta olduklarını ifade etmeye başlamış.
Hâlbuki bu sefer delikanlının feryadı doğru imiş. Önündeki yanan mum devrilmiş, önce halıları perdeyi tutuşturmuş, sonra da koskoca evi…
Delikanlının feryadına bu sefer kimse aldırış etmemiş. Cemaat kendi kendine demiş ki;
“Bu delikanlı bizi her seferinde kandırıyor. Bu sefer de yine kandıracak, gitmeyelim” demişler.
Delikanlının evi yanıyormuş ama kendine yardıma kimseler gelmiyormuş. Ev yangında kül olmuş. Evi yanan delikanlı artık sokakta yaşamaya başlamış. Konu komşu bir dilim ekmek verirse onu yiyor, vermezse aç yatıyormuş.
“Demek ki…” demiş, kendi kendine; “yalancını mumu, yatsıya kadar yanıyormuş”
Sevgili kardeşlerim,
Yalan, dinimizde çok kötü bir iş olarak kabul edilir. Bir Müslüman belki bütün yasakları ve kötülükleri yapabilir ama bir kötü işi yapamazmış. O da yalan söylemektir.
Müslüman bir insan, bilir ki yaptığı bütün işlerini, söylediği bütün sözlerini, melekler (zamanımızda teypler, video kameralar gibi) anında kaydetmektedir. Bu kötülükler gibi söylenen yalanlar da mahşer yerinde onun önüne konacak ve “ver bakalım yaptığın kötülüklerle söylediğin yalanların cezasını…” denecektir.
O zaman yalancıların hali nice olur? Hiç düşündünüz mü