Yeni Türkiye'nin yeni yılına da girmiş olduk. 2014 yılında eski Türkiye'ye veda ettik. 2015 yeni Türkiye'nin de ilk yılı oldu. Aslında yeni olan tek şey 2015 yılı. Değişen pek birşey yok. Ekonomide, toplumsal hayatta, yargıda, siyasette, eğitimde, sanatta, sporda tam bir çöküş yaşanıyor...
**
Yeni Türkiye dedikleri ülkede ekonomideki "yalancı bahar" da sona eriyor. Büyük bir fırtına hatta kasırga öncesi sessizlik yaşanıyor. Piyasalar durgun. İhracaat rakamları her geçen ay düşüyor. İthalatta ise korkunç bir artış yaşanıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Ukrayna, Libya gibi pazarlar bir bir elden gitti. Küçük esnaf AVM'lere direnemeyerek, kepenk kapatıyor. Tarımsal üretim düştü. Çiftçi tarlasını terkediyor, köyler boşalıyor...
**
Oda başkanlarımız sürekli ekonomide "pembe bir tablo" çiziyor. Durum hiçte anlattıkları gibi değil. Ekonomik sorunlar bir türlü düzeltilir. Fakat toplumsal çöküş devam ettikçe, ülkede geri dönüşü olmayan büyük yarılacak açılacak. Toplumda neler mi oluyor? Dost, akraba, komşuluk ilişkileri bitti. Aile kurumu çöküyor. Evliliklerin büyük bir kısmı artık 6 ay bile sürmüyor. Komşular birbirine selam dahi vermiyor. Eski dostluklar da kalmadı. Herşey menfaate dayalı hale geldi...
**
Eğitimdeki sorunları az buçuk biliyoruz. 13 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti hükümeti duble yol ve hızlı tren yapmaktaki başarısını eğitimde gösteremedi. Okullar siyasete teslim edildi. Çocuklarımız uyuşturucu tacirlerinin pençesinde. 11 yaşındaki çocuklarımız bile "Bonzai" denen illetle tanışıyor. AMATEM'ler doldu taştı. AMATEM'lerin içerisine bile "Bonzai" bile sokuyorlar. Okulların önünde uyuşturucu tacirleri cirit atıyor...
**
13 yılda eğitim sistemi yap-boz tahtasına döndü. Çoçuklarımız deneme tahtası oldu. Öğretmen olmanın kriteri KPSS'den yüksek puan almak. Öğretmenlerin yetersizliği yüzünden çocuklarımız eksik eğitim alıyor. Özellikle köy okullarında dersler boş geçiyor. Öğretmen bir rapor alıyor 3 ay yok. Milli Eğitim meselesi ekmekten sudan bile daha önemliyken, hükümet eğitimde sınıfta kaldı. 13 yılda 5 bakan değişti. Her bakan kendi sistemini kurmaya çalıştı. Ama beceremedi. Sonuç eğitimde de çöküş yaşandı. Akıllı tahta yerine akıllı öğretmenler atasaydınız böyle bir hüsran yaşanmazdı...
**
Bir zamanlar en çok güvenilen kurumların başında gelen yargıya güven kalmadı. 2002 yılından bu yana bu ülkede darbecilikle, çete kurmakla suçlanmayan kimse kalmadı. İçeri girip çıkmayan, gözaltına alınmayan kimse kalmadı. Kimin suçlu, kimin darbeci kimin çete olduğunu anlamak çok zor. Dünün "kahraman savcıları" bugün "hain-işbirlikçi" ilan edildi. Yargıdaki yalancı baharda sona erdi. "Adaletin olmadığı bir ülke mezhabadan farksızdır" sözü ülkemizin şuanki durumunu çok iyi anlatıyor...
**
Dün gözyaşlarıyla "vatanına gel bu hasret bitsin" diye çağrılan sözkonusu şahıs bugün "terör örgütü" kurmakla suçlanılıyor. Daha düne kadar "terör örgütü kurmakla, hükümeti yıkma girişimiyle" suçlanan kişiler ise bugün kahraman muamelesi görüyor. Dün 40 bin kişinin canına kıyan "bebek katili"ydi bugün "barış güvercini" oldu. Bebek katilinin itibarı bile herşeyden önemli hale geldi bu ülkede...
**
Sanatta, sporda ve kültürel alanlarda tam bir çöküş bir yaşanıyor. Tiyatrolar siyasete teslim oldu. Sanatçılar bile duruşunu kaybetti. Yandaş olmazsan sanat yapmana bile izin vermiyorlar. Sanatçı ağır vergiler ve korsan yüzünden yeni birşeyler üretmiyor. İnsanlar sanattan soğudu. Türkiye gibi bir ülkenin sanatını Acun, Hülya Avşar gibi şarlatanlara teslim ettiler. Hiçbir spor dalında başarımız yok. A Milli Futbol takımımız dökülüyor. Kulüplerimiz Avrupa maçlarında farklı skorlarla yeniliyor. Artık Kazakistan gibi takımları yenince mutlu olur hale geldik...
**
Siyasette de tam bir kaos yaşanıyor. Böyle beceriksiz bir muhalefet, her iktidara nasip olmazdı. Muhalafet kendi içerisindeki sorunlarla enerjisini tüketiyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı bile siyaset yapıyor. Siyasi parti liderleri birbirlerine ağır göndermelerde bulunuyor. Saygı ve seviye yerlerde sürünüyor. 2014 Türkiye'de genel manzara buydu. Yeni Türkiye'de de pek değişen birşey olmayacak gibi. Olsun bizim duble yollarımız var. "Yalancı baharlar" bir bir bitiyor...