Yanlışlarla kol kola yaşadığımız şu devirde bizlere sonsuz ikramları olan yüce Rabb’imize güzel bir kullukla gidebilmek adına günahlarımızı sildirmek en baş görevimizdir. Kendimizi aklamamız, rûhumuzu dinginleştirmemiz, kalbimizi arındırmamız ancak tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazlarla mümkündür. Geçen yazımızda af ve mağfiretten bahsetmiş ve devam etmek istediğimizi belirtmiştik. İşte bu yazımız, ayni husûsa devam mâhiyetindedir. Senede bir defa gelen içinde bulunduğumuz şu güzel Ramazan ayının güzel vakitleri biz müminler için her ânı çok iyi değerlendirilmesi gereken demlerdir.
Bu sebeple silkinip toparlanma zamânındayız sevgili dostlar, mübârek Ramazan’ın ortalarını geçtik. Yüce Yaratıcı’nın af ve mağfiretine erişmek diliyorsak –kim istemez?- nefsimizin müthiş bir terbiye mektebinde olduğu, şeytanların zincire vurulduğu bu güzel mevsimde şimdiye kadar işlenen günahları bir daha işlememe adına Allah Azze ve Celle’ye gâyet hâlisâne ve samîmâne büyük bir pişmanlıkla sözler vermeli ama o verilen sözler de tutulmalıdır.
Cenâb-ı Hak kullarının ciddi bir pişmanlıkla günahlarından bağışlanma talebine büyük ehemmiyet veriyor. Ve buna çok seviniyor. İki Cihânın Sultânı Efendimiz aleyhisselam bu hususta; ‘Kulunun günahlarına tevbe etmesinden dolayı Allâh’ın sevinci sizden biriniz ıssız bir çölde devesi ile giderken onu üzerindeki yiyecek ve içecekle birlikte elinden kaçırması üzerine, bir ağaç altına gelerek ümitsiz ve bitkin bir halde yaslanıp yattığında devesini yanı başında görmesi üzerine dizgini tutarak; ‘Ey Allâh’ım Sen benim Rabb’imsin, ben de Senin kulunum’ diyecekken aşırı sevinçle yanlışlıkla; ‘Ey Allâh’ım! Sen benim kulumsun, ben de Senin Rabb’inim’ dediğindeki sevincinden daha çoktur.’ (Müslim, Tevbe, 1)
İnsanlar hata yapabilir, yanılabilir, yanlışa düşebilir, bilerek veya bilmeyerek günah işleyebilir. Elbette bu tümüyle hayâtın sonu değildir. Tevbe kapısı her zaman ardına kadar açıktır. Yeter ki biz günahta ısrarcı olmadan hemen tevbe kapısına dayanalım. Ve dua dua yalvararak: “…Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı da bize yardım et.” (Bakara, 286). Ve yine: “ ...Günahlarımızı bağışla, günahlarımızı/kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle berâber al, ey Rabbimiz!” (Âli-İmrân, 193) diyelim.
Unutulmasın ki: “Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.”(Şura Suresi, 25) “…Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173) Bir hadisi kutside; ‘Yüce Allah buyuruyor ki: ‘Ey kulum, sen Bana (hakkıyla) kulluk etmedin, ama Benden umdun, istedin. Ben de sende olanları bağışladım. Ey kulum, dünya kadar günahla gelsen, Bana şirk/ortak koşmamışsan, Ben de seni dünya kadar mağfiretle karşılarım.” (Müsned, Ahmed b. Hanbel, 5/154) Bunlar ne büyük lütuf ve müjdelerdir!
Bizim dînimizde bilindiği gibi ümitsizlik yoktur. Müslüman dâima ‘havf ve reca’ yâni ‘korku ve ümit’ arasında ne kadar günahkar olsa da ümitli olmalıdır. Cenâbı Hak Kur’ân’ı Azümüşşân’ında: “De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O Ğafûr’dur, Rahîm’dir. (çok bağışlayan ve çok acıyandır)” (Zümer, 53) Âyeti kerime bahsedildiği üzere Cenâbı Hakk’ın ‘Gafur’ ve ‘Rahim’ sıfatları vardır. Bunlarla ayni mânâda olan ‘Settar (=Ayıpları örtücü)’, ‘Tevvab (=Tevbeleri kabul eden)’, ‘Gaffar (=Günahları bağışlayan)’ sıfatları da mevcuttur. Pek tabîdir ki Mevla Teâlâ samimi bir tevbe ile günahlarından bağışlanma dileyenin taleplerini kabul edecek kadar çok şefkatli ve merhametlidir. Dolayısıyla mümin kişi ne kadar günahkar olsa da kendisinin yaratan Rabbül Âlemîn’in merhamet ve mağfiretline sığınmalı, ümitvâr olmalıdır. Fakat; ‘Nasılsa Allah affeder’ deyip günah işlemeyi alışkanlık hâline getirmek de uygun bir davranış değildir.
Ramazan günahlardan vazgeçme ve bir daha işlememeye azmetme ayıdır. Hiç olmazsa affı ve mağfireti bol olan bu aziz, mübârek ayda günahları sıfırlamaya çalışmalı. Ramazan sonrası da ayni tempoyu devam ettirmeli, diyerek bitirelim efendim.