Amerikan diplomatlarının, görev yaptığı ülkelerin hükümetlerinin izlediği siyasi haritayı yansıtan şahsi ve seviyesiz görüşleri Wikileaks İnternet sitesince yayınlandı. Belgelerde geçen bilgi notlarından bir kısmı şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında parası vardır. ABD ve İsrail, Erdoğan ile işimiz yürümez. Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu’na, “deli!” dedi. Ahmet Davudoğlu, “Tehlikeli, İslamcı ve yeni –Osmanlıcı.” Azerbeycan lideri İlham Aliyev, “Türk hükümetinden hazzetmemektedir.” Arap Sarayları, ABD’nin İran’a saldırmasını istemektedir. ABD, Hizbullah ve Hamas gibi ABD’nin siyasetine ters düşen örgütlerden memnun değildir…
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İsviçre bankalarında bir kuruşunun olmadığını söyledi ve “Bu bir iftiradır.” dedi. Erdoğan’ın, ABD’nin ve İsrail’in istediği şekilde bir politika yürütme mecburiyeti yoktur, halkının çıkarları doğrultusunda politika izlemek O’nun görevidir. Başbakan’ın yaptığı budur. Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu için, “Ben böyle bir şey demedim.” dedi. Sayın Ahmet Davudoğlu’nun, izlediği politika dış güçlerin işine gelmediği için tehlikeli olmaktadır. Sayın Ahmet Davudoğlu, İslamcı değildir, çünkü İslam literatüründe böyle bir kavram yoktur. Yeni Osmanlıcı da olamaz, çünkü Osmanlı Devleti, misyonunu tamamlamış ve yıkılmıştır. Sayın Ahmet Davudoğlu, kendisi için söylenilen bu yakıştırmaları reddetmektedir. Azerbeycan lideri Sayın İlham Aliyev de kendisi için söylenilen bu yakışıksız sözden rahatsızdır. Duyduğu üzüntüyü Kazakistan’ın başkenti Astan’a da toplanan liderler zirvesi öncesinde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e üzüntüsünü belirtmiştir. Arap Sarayları’nın, ABD’nin İran’a saldırmasını istemesi yalanı, Ortadoğu’da esen olumlu havayı germektir. ABD’nin, söz konusu örgütlerden rahatsız olması, onların ABD çıkarlarına hizmet etmemesidir.
TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in dediği gibi bu belgeler, ABD’ye rağmen yayınlanmamıştır. Fitne çıkarmak ve gözdağı vermek için yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, “Bu belgeler, tuzaktır. Bu tuzağa kimse düşmesin. Türkiye’nin enerjisi boşa harcanmasın.” demektedir.
ABD’nin, bu belgeleri yayınlamasının sebebi, Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın kapitalizmin çizdiği yolun dışına çıkmasıdır. Şöyle ki; Burjuvanın, imparatorlukları dağıtmasının iki sebebi vardır. Birincisi, hilafeti kaldırmak, ikincisi ulusal devletler oluşturarak ürettiği mallara pazar oluşturmaktır. Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesinin sebebi budur.
Ortadoğu, tekrar tarihteki yerini alacak olursa, burjuva, pazarlarını kaybedecek ve karşısında bileği bükülmez bir güç bulacak ve böylece kendisi tarihe gömülmüş olacaktır. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Ahmet Davudoğlu’nun üzerinde durulmasının ve Ortadoğu’nun karıştırılmak istenmesinin sebebi budur.
Ahmed Davudoğlu, komşularla sıfır sorun olmasını ve Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda yalnız elçiliğimizin değil, ticaretimizin de olmasını istemektedir. İş adamlarımızın oralara uçmasını ve oralara yatırım yapmasını istemektedir. Ekonomik bağın, çıkabilecek harpleri önleyeceğini söylemektedir. Ayrıca Osmanlı’nın, hâkim olduğu topraklarda yaşayan devletlerin aralarındaki sorunların tırmanmamasını, barışçıl yollarla çözülmesini ve güç birliğine gidilmesini istemektedir.
Bunun anlamı nedir? Biz, güç birliği yaparsak ehli salip bize istediğini dikte ettiremez demek değil mi? İstediği gibi Ortadoğu’da at oynatamaz ve bizi birbirimize düşüremez demek değil mi? Dünyayı istediği gibi yönetemez, dünyayı ve kaynaklarımızı istediği gibi sömüremez demek değil mi?
ABD, günümüzde tahminen dünya gelirlerinin yüzde ellisini elinde tutmaktadır. Beş on sene önce bir dergide okumuştum. Şöyle demektedir: “ABD, dünya gelirlerinin yüzde kırk beşini elinde tutmaktadır.”
Hükümetin, izlediği dış politika, dünya barışına katkı sağlamaktadır. Çünkü komşularla sorun çıkarmak, burjuvanın ekmeğine yağ sürmek demektir. Komşularla, Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda yaşayan devletlerle ve mazlum gayrimüslim ülkelerle güç birliğine gitmek burjuvanın karşısına dikilmek demektir.
Burjuvanın ürettiği pozitivizm, demokrasi, hürriyetçilik ve milliyetçilik gibi ilkeler dünya barışına katkıda buluna bildi mi? Durum ortadadır. Burjuva bu kavramları seslendirerek iktidara gedmişti; ama dünya istediğini bulamadı; çünkü bu kavramlar insan fıtratına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Burjuva, bu kavramlarla imparatorlukları yıkmadı mı? ABD ve NATO, Irak’ı ve Afganistan’ı demokrasi şarkısı söyleyerek işgal etmedi mi? Somali’yi bu şarkı ile dörde bölmedi mi? Sudan’ı bu şarkı ile karıştırmaya çalışmıyor mu? Artık burjuva gidicidir. Wikileaks Olayı bunun belgesidir.
Bakın, burjuva, bu kavramlarla dünyayı Doğu ve Batı Bloğu diye iki düşman kampa ayırdı. Dünya, sosyalist idareden bıkarsa, kapitalist idareye geçsin, Kapitalist idareden bıkarsa sosyalist idareye geçsin, diyordu. Dünyayı böyle idare edip gideceğini sanmıştı.
Türkiye solunun, artık söz konusu belgeyle bunu görmesi gerekir. Hükümetin, izlediği dış siyasetin ülkemizin, bölgenin ve dünyanın lehine olduğunu anlaması gerekir.
Hükümet, Wikileaks olayından etkilenmemeli ve dış siyaset için belirlediği yol haritasından taviz vermemeli; çünkü burjuvanın miadı dolmuştur.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İsviçre bankalarında bir kuruşunun olmadığını söyledi ve “Bu bir iftiradır.” dedi. Erdoğan’ın, ABD’nin ve İsrail’in istediği şekilde bir politika yürütme mecburiyeti yoktur, halkının çıkarları doğrultusunda politika izlemek O’nun görevidir. Başbakan’ın yaptığı budur. Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu için, “Ben böyle bir şey demedim.” dedi. Sayın Ahmet Davudoğlu’nun, izlediği politika dış güçlerin işine gelmediği için tehlikeli olmaktadır. Sayın Ahmet Davudoğlu, İslamcı değildir, çünkü İslam literatüründe böyle bir kavram yoktur. Yeni Osmanlıcı da olamaz, çünkü Osmanlı Devleti, misyonunu tamamlamış ve yıkılmıştır. Sayın Ahmet Davudoğlu, kendisi için söylenilen bu yakıştırmaları reddetmektedir. Azerbeycan lideri Sayın İlham Aliyev de kendisi için söylenilen bu yakışıksız sözden rahatsızdır. Duyduğu üzüntüyü Kazakistan’ın başkenti Astan’a da toplanan liderler zirvesi öncesinde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e üzüntüsünü belirtmiştir. Arap Sarayları’nın, ABD’nin İran’a saldırmasını istemesi yalanı, Ortadoğu’da esen olumlu havayı germektir. ABD’nin, söz konusu örgütlerden rahatsız olması, onların ABD çıkarlarına hizmet etmemesidir.
TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in dediği gibi bu belgeler, ABD’ye rağmen yayınlanmamıştır. Fitne çıkarmak ve gözdağı vermek için yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, “Bu belgeler, tuzaktır. Bu tuzağa kimse düşmesin. Türkiye’nin enerjisi boşa harcanmasın.” demektedir.
ABD’nin, bu belgeleri yayınlamasının sebebi, Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın kapitalizmin çizdiği yolun dışına çıkmasıdır. Şöyle ki; Burjuvanın, imparatorlukları dağıtmasının iki sebebi vardır. Birincisi, hilafeti kaldırmak, ikincisi ulusal devletler oluşturarak ürettiği mallara pazar oluşturmaktır. Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesinin sebebi budur.
Ortadoğu, tekrar tarihteki yerini alacak olursa, burjuva, pazarlarını kaybedecek ve karşısında bileği bükülmez bir güç bulacak ve böylece kendisi tarihe gömülmüş olacaktır. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Ahmet Davudoğlu’nun üzerinde durulmasının ve Ortadoğu’nun karıştırılmak istenmesinin sebebi budur.
Ahmed Davudoğlu, komşularla sıfır sorun olmasını ve Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda yalnız elçiliğimizin değil, ticaretimizin de olmasını istemektedir. İş adamlarımızın oralara uçmasını ve oralara yatırım yapmasını istemektedir. Ekonomik bağın, çıkabilecek harpleri önleyeceğini söylemektedir. Ayrıca Osmanlı’nın, hâkim olduğu topraklarda yaşayan devletlerin aralarındaki sorunların tırmanmamasını, barışçıl yollarla çözülmesini ve güç birliğine gidilmesini istemektedir.
Bunun anlamı nedir? Biz, güç birliği yaparsak ehli salip bize istediğini dikte ettiremez demek değil mi? İstediği gibi Ortadoğu’da at oynatamaz ve bizi birbirimize düşüremez demek değil mi? Dünyayı istediği gibi yönetemez, dünyayı ve kaynaklarımızı istediği gibi sömüremez demek değil mi?
ABD, günümüzde tahminen dünya gelirlerinin yüzde ellisini elinde tutmaktadır. Beş on sene önce bir dergide okumuştum. Şöyle demektedir: “ABD, dünya gelirlerinin yüzde kırk beşini elinde tutmaktadır.”
Hükümetin, izlediği dış politika, dünya barışına katkı sağlamaktadır. Çünkü komşularla sorun çıkarmak, burjuvanın ekmeğine yağ sürmek demektir. Komşularla, Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda yaşayan devletlerle ve mazlum gayrimüslim ülkelerle güç birliğine gitmek burjuvanın karşısına dikilmek demektir.
Burjuvanın ürettiği pozitivizm, demokrasi, hürriyetçilik ve milliyetçilik gibi ilkeler dünya barışına katkıda buluna bildi mi? Durum ortadadır. Burjuva bu kavramları seslendirerek iktidara gedmişti; ama dünya istediğini bulamadı; çünkü bu kavramlar insan fıtratına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Burjuva, bu kavramlarla imparatorlukları yıkmadı mı? ABD ve NATO, Irak’ı ve Afganistan’ı demokrasi şarkısı söyleyerek işgal etmedi mi? Somali’yi bu şarkı ile dörde bölmedi mi? Sudan’ı bu şarkı ile karıştırmaya çalışmıyor mu? Artık burjuva gidicidir. Wikileaks Olayı bunun belgesidir.
Bakın, burjuva, bu kavramlarla dünyayı Doğu ve Batı Bloğu diye iki düşman kampa ayırdı. Dünya, sosyalist idareden bıkarsa, kapitalist idareye geçsin, Kapitalist idareden bıkarsa sosyalist idareye geçsin, diyordu. Dünyayı böyle idare edip gideceğini sanmıştı.
Türkiye solunun, artık söz konusu belgeyle bunu görmesi gerekir. Hükümetin, izlediği dış siyasetin ülkemizin, bölgenin ve dünyanın lehine olduğunu anlaması gerekir.
Hükümet, Wikileaks olayından etkilenmemeli ve dış siyaset için belirlediği yol haritasından taviz vermemeli; çünkü burjuvanın miadı dolmuştur.