Laz’ın biri Kayserili’nin ahırına girer…
***
“Sana nereli olduğunu söylesem bana ne verirsin?
***
Kayserili bu kendi ayağı ile gelen kısmete gülerek; “Sana bir koyun veririm” der…
***
Laz heyecanla; “Sen Kayserilisin” der…
***
Laz kazanmanın mutluluğu ve coşkusuyla, Kayserili’nin sürüsünden bir koyun seçmiş…
***
Tam çıkarken Kayserili Laza seslenir; “Dur, bende senin nereli olduğunu bilirsem koyunumu geriverir üstüne de bindiğin atı verir misin?” der...
***
Laz da şivesini belli etmeden “Taman” der…
***
Kayserili biraz düşünür gibi yaptıktan sonra; “Sen Lazsın” der...
***
Laz’ın gözleri heyecandan yuvalarından fırlayarak; “Uyiii konuşmamdan anladun deyil mu?”
***
Kayserili gülerek; “Hayır, o kadar koyunun içinden koyun diye benim köpeği aldın da, oradan bildim.”
***
Türkiye talihsiz bir dönem yaşıyor…
***
Kazanma hırsı ile girdiğimiz her mecradan “aldatılıp” dönüyoruz…
***
Tercihlerimizin yanlış olabileceğini hiç düşünmeden, fıkradaki LAZ gibi kayıplarımızı kolaycılığa kaçarak, aldatanların(!) ŞEYTANLIKLARINA yıkıp geçiyoruz…
***
Özeleştiriye kapalı, yanlışlarımızı sorgulayanları HAİN ilan ederek, hatalarımızı HAMASET ile kapatmaya çalışıyoruz… Düşündüğünü söyleyemeyen bir toplumda kimlik ve kişilik nasıl oluşacak?
***
"Vurun, konuşturmayın" kampanyaları mahalle baskısı niteliğinde yaftalamalar, kendileri gibi düşünmeyenleri suçlamak ve kamuoyu önünde mahkûm etmek için; "Satılmış... Hain... Çağdışı... Gerici..." sloganlarıyla sosyal alanda psikolojik linç…
***
Etrafımızdaki coğrafyaya dönüp bir bakın, bu haleti ruhiye devam ettiği sürece, koyun diye ilerde bizi ısırmaları muhakkak İTLERİ etrafımıza toplamaya devam edeceğiz…
***
Korkumuz, altımızdan atımızı alanlar Üsküdar’ın taa ötesine geçecek…