Türkiye'de korona virüs salgını olarak adlandırılan vakıayı önlemek amaçlı tedbirlerin hayata geçirilmeye başladığı günden 4 ay kadar zaman oldu ve hala önlemeye dönük tedbirler alınmaya devam ediyor.
İlk günden bu yana 20 yaş altı 65 yaş üzeri sokağa çıkma yasağı uygulanmasının fayda sağlayıp sağlamadığına ilişkin tartışmalar da hiç eksilmeden devam ediyor.
Daha kötüsü uzunca sayılabilecek bir süre herkes için uygulanan hafta sonları sokağa çıkma yasağının da fayda sağlamadığına inanan bir kesim var.
Önceleri herkesin varlığına inandığı virüs salgınına bu kesimlerin inanmadığı veya yeterince ciddiye almadığını 1 Haziran itibarıyla uygulanan yeni normal dönemdeki davranışları ile şahit olduk.
Özellikle Sağlık Bakanı tarafından açıklanan ve Türkiye’de virüs nedeniyle ölenlerin yaş ortalamasının 70 in üzerinde olduğunun öğrenilmesinden sonra ilk ve orta öğretim ile üniversitelerin eğitim ve öğretime neden ara verildiği de sorgulanmaya başlandı.
Her ne kadar üniversite sınavı başta olmak üzere orta öğretim öğrencileri için yapılacak farklı sınavlar için tedbirler alınmaya devam ediliyor olsa da Türkiye'de korona virüs (Covid 19) ne zaman biter sorusunun cevabını verebilecek bir yetkili yok.
Bu musibetin vatandaşlara dönük yönü ise alınan tedbirlere rağmen korona virüsü salgınının ne zaman biteceğinin meçhul olmasının ekonomik zorlukları her geçen gün artırıyor olmasıdır.
Bu arada korona virüsü salgınının ne zaman biteceğine dair uzmanlardan açıklamaların da birbirinden farklı olması işin cabası.
Televizyonda boy gösteren ve adına uzman denilen her bilim dalından farklı disiplinlerdeki bilim adamlarının açıklamaları yetmiyormuş gibi konu ile hiçbir yeterli bilgisi olmadığı konuşmaları sonunda ortaya çıkan kişilerin açıklamaları ile toplumda farklı savrulmaların yaşandığı da bir gerçektir.
Kimi bilim adamları sarımsağın virüsü nasıl önlediğinden bahsederken kimi bilim adamları da yaz mevsiminin gelmesi ile başlayan sıcakların virüsün yayılasını engelleyeceği gibi bir garabete imza attılar.
Her ne kadar Haziran ortasına gelmiş olsak da belki de beklene sıcakların henüz tam anlamı ile başlamamış olması bu kişileri haklı çıkarır gibi gözükse de dünyada bizden daha fazla sıcaklara maruz kalan ülkelerde virüs nedeniyle ölenlerin fazlalığı veya tam aksi olarak ekvatora yakın bölgelerdeki bazı ülkelerdeki vefat sayılarının yüzlerle ifade edilmesi anlaşılır gibi değildir.
Ta en başından beridir bu virüs denen musibetin dünya insanlarını yeni bir döneme sokmak amacıyla laboratuvar ortamında üretilmiş olabileceği iddiası her ne kadar eskisi kadar taraftar bulmasa da özellikle çin de virüsle ilgili araştırma yapılırken laboratuvarda bir araştırmacının yeterli düzeyde önlem almayıp kazara virüsü kendisine bulaştırmış olabileceği iddiası gündemde kalmaya devam ediyor.
Başlangıcı nasıl olursa olsun virüs denen bu musibet ile hala bilinmeyen en önemli şey enfekte olan insanların kaçının asemptomatik yani belirti göstermeyen hasta olduğunun bilinmemesidir.
Sağlıklı görünen kişilerin kaçının taşıyıcı olduğunu bilmediğimiz gibi söylenenlere bakıldığında virüs karşısında en savunmasız yaş grubu olarak ifade edilen küçük yaştaki çocukların neden en az etkilenen grup olduğunun bilinmiyor olması da bir başka açmazımızdır.
Belki bu arada söz konusu edilmesi gereken bir başka husus ta virüsün bulaşması ile hasta olduktan sonra tedavi ile iyileşen insanların elde ettiği söylenen bağışıklığın ne kadar süreceğini bilmiyor olmamızdır.
Hastalıklar ile uğraşan doktorlar ile geçmiş yüzyıllarda yaşanan salgınlar ile ilgili araştırmalarda bir sonuca varan tarihçilere bakarsanız bu tür salgınlar 2 şekilde sona eriyor.
Birincisi insanların hastalığa yakalanma ve ölüm oranlarında belirgin bir düşüş meydana geldiğinde, yani tıbbi olarak; ikincisi ise insanların hastalığa dair korku pandemisi ortadan kalktığında, yani bir başka deyişle, hastalığın ortadan kalkmasıyla değil de insanların bu panik ruh halinden gün geçtikçe yorulması ve hastalıkla yaşamayı öğrenmesiyle son buluyor.
Doktorlar ile tarihçilere inanacak olursak virüs musibetinin bitmesinde esas rol oynayacak kişilerin siyasiler olduğu ortaya çıkmış oluyor.
Bu düşünceye göre pandemiye maruz kalan toplumları birkaç ilaç tröstünün ilan ettiği korku salgınının eline bırakmayacak kadar ülkesini ve milletini düşünerek eğitimi aksatmayan, ciddi bir sarsıntı ile karşı karşıya kalan sosyal yapıyı çöküntüye uğratmadan ve ekonomik hayatı yoğun bakıma maruz kalmadan önce alacağı tedbirlerle kurtaran siyasiler kurtarabilir.
Böyle siyasiler bizde mevcut mu derseniz; 4 aydır minarelerden okunan salalarla, salavatlarla ve dualarla def etmeye çalıştığımız salgını, hayatı normale döndürdükten sonra şarkıcı ve türkücülerin konserleriyle uğurlamaya kalkıyorsanız, var demekte zorlanabilirsiniz.