Ekrem İmamoğlu, birlikte yola çıkmamış, yolda bulmuştu 15 yaşındaki Berkay çocuğu...
Ve birçok şey o çocuğun “Ekrem Abi, herşey çok güzel olacak” haykırışıyla başladı…
Bu dört cümlelik sihirli kelime ile fitil ateşlendi…
Başka bir deyişle kulakları sağır eden bir gürültü ile İstanbul yürüyüşü başladı...
Sonrası malum...
Sadece İstanbul’da değil, ülkenin en ücra köşelerinde bile “herşey çok güzel olacak” diye bir türkü tutturuldu ve bu türkü kulağa hoş gelmekle kalmadı, bütün insanları sarıp sarmaladı.
xxx
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u kazanmasında önemli pay sahibi olan kişiler elbette fazlasıyla var…
Yanında olanlar bir tarafa, karşısında olanlar da, tamamen İmamoğlu’na çalıştılar…
Dillerini “zehir” gibi kullanarak, Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasına bilerek ya da bilmeyerek destek oldular!
Bunu da ıskalamamak lazım…
Kimler mi bunlar?
Herkesin bildiği isimler…
Kaş yaparken göz çıkardılar…
Ekrem İmamoğlu’na “mağdur”u oynattılar…
İmamoğlu da bunu iyi değerlendirdi…
Vicdanlara seslendi…
İnsanlar da bu sese kulak vererek, sandığa vicdanları ile birlikte gittiler…
Dolayısıyla da İstanbul’u İmamoğlu değil, 31 Mart sonrasında sızlayan vicdanlar kazandı.
xxx
31 Mart’taki seçimleri iptal etmenin faturası ağır oldu...
Ben onu bilir, onu söylerim…
Hz Ömer’in “kötü bir işin en gizli şahidi vicdanımızdır” sözlerinin ne kadar önemli olduğu birkez daha karşımıza çıktı…
Keşke dudak bükülmeseydi bu güzel söze…
İşte o zaman “herşey çok daha güzel olabilirdi”...
“Kapanmayan tek yara vicdan yarası”ymış…
Binali Yıldırım ve kurmayları bunu göremedi…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, bunun faturasını ödemekte kendilerine kaldı.
xxx
23 Haziran seçimlerinden iki gün önce İstanbul’daydım…
TSYD toplantısı için Perşembe ve Cuma gününü İstanbul’da geçirdim…
Yeni sezon öncesi toplantı yaptık…
Dolayısıyla her Türk vatandaşı gibi seçimleri de konuştuk...
İstanbul’da yaşayan ve sıkı bir Ak Partili olan arkadaşım, “Oyum kesinlikle Ekrem İmamoğlu’na” dedi…
“İnanmam” dedim…
Yemin etti…
Ve ekledi…
“Benim için İmamoğlu değil, Emmioğlu” dedi…
“Bu keskin dönüş niye?” dedim…
“Hem vallahi, hem billahi vicdanımın sesine kulak verdim. Başka bir nedeni yok” dedi…
Ve bir başkası…
Muhafazakar Elazizli esnaf bir kardeşim, “kimse kusura bakmasın, oyum kesinlikle İmamoğlu”na dedi…
Neden İmamoğlu diye sordum…
“Tatlı dilini, samimiyetini, hem sosyal demokrat, hem de muhafazakar tarafını sevdim de ondan” dedi…
Sonrasında da “inşallah bu çizgisini bozmaz” diye dua etti...
Ve bir başka abimiz…
“İmamoğlu’nda 1994’de İstanbul’a başkan seçtiğimiz Tayyip’i gördüm” dedi…
“Nasıl yani” dedim…
“Çok çalışan ve çalıştıran Tayyip’i” dedi...
Bu örnekleri çoğaltabilirim…
Konuştuğumuz 10 kişinin 9’u İmamoğlu’nu işaret edince, Binali Yıldırım’ın çabalarınının boşa olduğunu Cuma günü anladım.
xxx
İMAMOĞLU’NA ZARAR VERİYORLAR
Kimler mi?
Yazılarıyla, söylemleriyle İmamoğlu’na omuz verdiklerini zannedenler!
Bu tür davranışları ile İmamoğlu’na tahmin edemeyecekleri kadar zarar veriyorlar…
İnanıyorum ki, İmamoğlu bu tür yazılardan ve söylemlerden yüzde milyon rahatsızdır…
Çünkü, yazılanlar, konuşulanlar insanları saflaştırıyor, guruplaştırıyor, ayrıştırıyor…
Ekrem İmamoğlu toparlamaya çalıştıkça, bu güruh, dağıtmaya, tarafları karşı karşıya getirmeye çalışıyor…
Bu kafa sağlıklı bir kafa değil, bu dil birleştirici, uzlaştırıcı bir dil değil!
Binali Yıldırım’ın İstanbul’u kaybetmesinin en büyük nedenlerinden birisi bu bölücü ve acıtan dilden başkası değildi...
Ekrem İmamoğlu yalakaları bunu unutmamalı...
“Doğruyu yabana atmayın, iyi kullanıldığında çok etkili bir silahtır” demiş düşünür…
Bu ülkenin daha güzel hale gelmesi, insanların kardeşce ve huzurlu bir şekilde yaşaması için, artık doğru akılda ve ortak paydada buluşmak mecburiyetindeyiz.