İç savaşla birlikte ülkemize gelen mültecilere yardım köprüsü olmak amacıyla 2011 yılından beri yapılan faaliyetleri 2014 yılında resmi bir dernek olarak yapmaya başlayan El-Bir Yardımlaşma Derneği, Şehre Hizmet Edenler serimizin bugünkü konuğu oldu. El-Bir Yardımlaşma Derneği Başkanı Sinan Cırık, “Derneğimizde tek bir hedef var. Verenle alan arasında köprü vazifesi görmek. Nitekim biz bu yola ‘Umut sensin’ sloganı ile çıktık. Şu an Konya’mızda ciddi bir mülteci sayısı da var. Konya’ya mülteci olarak gelen biri varsa derneğimizi mutlaka bilir. Yine biz dernek olarak sadece sıradan yardımlar yapmıyoruz. Derneğimiz bünyesinde bulunan hukukçularla, tercümanlarla bu insanlara hizmet ediyoruz” şeklinde konuştu.
EL-BİR İYİLİK DEMEK, SADECE İYİLİK
**İlk olarak derneğiniz hakkında neler söylersiniz?
-El-Bir Derneğimiz 2011 yılında başlayan Suriye krizi ile birlikte ülkemize ve Konya’ya gelen muhacir kardeşlerimize yardım etmek amacıyla kuruldu. Derneğimiz kurulana kadar Konyalı hayırsever kardeşlerimiz kendi imkanlarıyla bu insanlara yardım etmeye çalışıyordu. Tabi savaşın bu kadar uzun süreceği de kimsenin ihtimal vermediği bir olay. Suriye’deki savaş devam ettikçe durum daha da vahim hale geldi. İşte o zamanlar sahada kendi çapında bu insanlara ensar olarak yardım eden Konyalı birkaç kişi bu yardımları bir dernek çatısı altında toplama kararı aldı. Bu hizmetleri bir dernek olarak yapalım fikri öne sürüldü. İlk olarak 2011 yılında savaşın başlaması ile ülkemize ve Konya’ya gelen mülteciler yapılan yardımlar 2014 yılında kurulan resmi bir dernekle başladı. El-Bir ismiyle kurulan derneğimiz o günden bu yana ihtiyaç sahiplerine hizmet götürmeye devam ediyor. Kelime itibariyle iyilik anlamı taşıyan derneğimizin kurucu başkanı şu an da milletvekilliği yapan Abdullah Ağralı. Bugünse bu emaneti biz devraldık.
‘UMUT SENSİN’ SLOGANI İLE YOLA ÇIKTIK
**El-Bir olarak hizmet ettiğiniz amacı nasıl tanımlarsınız?
-Bizim işimiz iyilik. Evet sadece iyilik. Hiçbir beklentisi olmayan kardeşlerimiz bu dernek altında bir araya gelerek ellerindeki imkanlarla ihtiyaç sahiplerine umut eli uzatıyorlar. Nitekim biz bu yola ‘Umut sensin’ sloganı ile çıktık. Şu an Konya’mızda ciddi bir mülteci sayısı da var. Sadece Suriyeli değil, Somali’den, Afganistan’dan kardeşlerimiz var. Bunlara ek olarak dünyanın 70 civarı ülkesinden Konya’ya ama eğitim gayesiyle ama iş gayesiyle gelen ve çoğunluğunun ülkesinde felaket veya savaş olan insanlar var. Hakikaten biz El-Bir olarak bu insanların bir umudu olduk. Konya’ya mülteci olarak gelen biri varsa derneğimizi mutlaka bilir. Yine biz dernek olarak sadece sıradan yardımlar yapmıyoruz. Derneğimiz bünyesinde bulunan hukukçularla, tercümanlarla bu insanlara hizmet ediyoruz. Yardım için derneğimize gelen birine ülkesini sormayız, dinini sormayız. Sadece ihtiyaç sahibi olup olmadığıdır bizim için önemli olan.
BİRÇOK ALANDA YARDIM ÇALIŞMAMIZ VAR
**Ne tür yardım çalışmalarınız var?
İlk önce akla gelen günü kurtaracak yardımlarda bulunduğumuzu belirteyim. Gıda kolisi gibi, giyecek gibi yardımlarımız var. İhtiyaç halinde evlerde kullanılacak eşyaları da temin ediyoruz. Nitekim soğuk bir havada şehrimize gelen ve üşüyen bir aileye biz sobasını temşn etmek zorundayız. Fakat bunların yanında daha sonra bir ailede eğer iş yapabilecek genç bir erkek var ise biz diyoruz ki artık sen çalışacaksın. O konuda da adeta bir iş bulma kurumu gibi çalışma yapıyoruz. Hatırlayın sahabe Mekke'den Medine'ye gelince bana çarşının yerini gösterin dedi. Yani biz bu noktada mülteci kardeşlerimize iş temin etmek konusunda önemli çalışmalar yapıyoruz. Yine sağlık alanında da ciddi bir boşluk var. Yani bu kardeşlerimizin sağlık alanında tam bir güvenceleri yok. Toplumda ne kadar da bu insanlar sağlıktan sınırsız bir şekilde yararlanıyor algısı varsa da iş böyle değil. Biz bu kardeşlerimize sağlık alanında çeşitli destekler sağlıyoruz. Yine biz kardeşlerimize eşya temini de sağlıyoruz. Bu noktada bir köprü görevi görüyoruz. Konya bu konuda da duyarlı bir şehir. Evlerde sağlam ama kullanılmayan eşyaları bizler bu kardeşlerimize ulaştırıyoruz. Evlerimizde depolarda çürümeye terk edilen eşyalar bu yolla bir aileye umut oluyor. Hülasa biz bir hayır köprüsüyüz. Özellikle kış aylarında kardeşlerimize kömür destekleri de sağlıyoruz. Evet kaymakamlıklarımız da destek veriyor ısınma noktasında ama bazı noktalara ulaşamıyorlar. Biz de dernek olarak o noktalara ulaşıyoruz. Yine bizim yüzlerce gönüllümüz de var. İhtiyaç sahiplerine kendi imkanlarıyla yardım sağlayan gönüllülerimiz var. Şunu da belirtmek gerekir ki El-Bir devlete yük olan bir dernek değil. Devlet kurumları işbirliği halinde olan bir derneğiz fakat çalışmalarımızı daha çok bağışlarla yaparız.
TAMAMEN GÜVEN ODAKLI ÇALIŞIRIZ
**Sizce El-Bir’i diğer derneklerden ayıran özellik nedir?
-Bugün bakıyoruz bir ideoloji uğruna açılan dernekler var. Makam mevki için şöhret için yapılan dernek çalışmalarını biliyoruz. Fakat bizim derneğimizde tek bir hedef var. Verenle alan arasında köprü vazifesi görmek. İşte okullar açıldığı zaman kıyafeti olmadığı için okula gidemeyen çocukların kıyafetlerini karşılar, kırtasiye ihtiyaçlarını gideririz. Yine 110 tane yetime devam ettirdiğimiz hamilik görevimiz var. Bir kreş çalışmamız da var. Hem Türkçe hem Arapça eğitimler veriyoruz. Anneler için açtığımız kurslar var. Biz bu insanlardan da hiçbir ücret talep etmiyoruz. Sosyal uyum noktasında ciddi çalışmalarımız var. Şu an dernek bünyesinde çalışan 45 arkadaşımız ve 100 civarında da gönüllümüz var. Öyle ki bazen duyuyoruz sırf kimliği olmadığı için ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmayan dernekler var. Biz dediğim gibi ihtiyaç sahibi herkese yardımcı oluruz. Bu noktada derneğimiz tamamen güven endeksli çalışıyor. Bizi diğer derneklerden ayıran özelliklerimiz bunlar.
MÜLTECİLİK SİYASET ÜSTÜ BİR MESELEDİR
**Son olarak toplumda mültecilere karşı olan bu olumsuz tutum hakkında neler söylersiniz?
-Bu konu ne yazık ki bir siyaset malzemesi yapıldı. Bu en büyük tehlike. Mülteci olayı birilerinin arka bahçesi değildir. Bu bir insanlık sorunu. Siyaset üstü bir mesele. Biz insanız, gelenler de insan. Bu ilahi bir prensiptir. Bakınız kınadığınızı yaşamadan ölmezsiniz. Yarın bizim de aynı şeyleri yaşamayacağımızın garantisi yok. Bu sadece bu ülkeyi ilgilendiren bir sorun da değil. Tüm bu bölgeyi ilgilendiren bir sorun bu. Bir savaş var değil mi? Biz de bu savaştan etkileniyoruz bir şekilde. Kaldı ki biz o coğrafyalarla yüzyıllar boyu kardeş olarak yaşamışız. Bugün Çanakkale'de yan yana yatıyoruz o insanlarla. Birileri sınırlar çizerek bizi ayırdı ama bizim tarihimiz bir, kültürümüz bir, dinimiz bir. Bu insanlarla birçok ortaklığımız var. Bugün toplumda var olan bu yanlış algının hiçbir elle tutulur yanı yok. Kaldı ki eğer bilincinde olsaydık bugün bu savaşın en çok kazananı Türkiye olacaktı ekonomik olarak. Düşünün ülkenize birçok insan geliyor. Bu insanları değerlendirmek lazım. Nitekim bu durumu çok da güzel değerlendirdik. Sözüm ona kullanmadığımız atıl evler vardı. Ahırdan bozma bu evleri bu insanlara yüksek kiralara vermedik mi? En ağır işlerde ucuz paralara bu insanları çalıştırmadık mı? Bunları bu denli olumsuz değerlendirmeyip de güzel bir şekilde yaklaşsaydık bu insanlara olmaz mıydı? Osmanlı’da paşalar çıkmış bu şekilde. Ne çabuk unuttuk tarihimizi. Ben biliyorum ki bu insanlara iyi muamele yaparsak, ucuz algılara mahal vermezsek huzuru yakalayacağız.
EYYÜB KARAKUZU