Hz. Mevlâna: “Bundan böyle Konya’ya veliler şehri deyiniz; zira burada hayata başlayan her çocuk bir veli olacaktır. Bahaeddin Veled’in dualı bedeni ve onun soyu bu şehirde olduğu müddetçe, burası düşmanın kılıcından korunacaktır; düşmanı amacına ulaşamayacak ve sonunda yok olup gidecektir. Ahir zamanın bedbahlıklarına karşı güvende olacaktır. Bu şehrin bir kısmı harap olsa, silinse ve önemi azalsa bile, yine de tamamiyle yıkılmayacaktır; çünkü yıkılsa bile bizim hazinemiz orada gömülü olarak kalacaktır” demiştir.
Veliler şehri olan Konya, aynı zamanda Peygamberler şehridir.
Konya’da, “Cağdum Peygamber Aleyhisselam, İklis Peygamber Aleyhisselam, Mihran Aleyhisselam.
Ve üç Peygamber Sarı Yakup Sultan kurbunda medfundur.
Ve üç Peygamber Sultan Alâeddin Camii civarında medfunlardır.
Ve dört Peygamber Musalla kurbunda medfunlardır.
Ve Hamun ve Salih Naman iki Peygamber Yeni Kale Kapısı haricinde medfunlardır.”
Konyalı Gazeteci ve Yazar Refi Cevat Ulunay, 2 Ekim 1965 tarihli “Konya’ma Şükran” başlıklı yazısında; “Konya Peygamberler ve Veliler memleketidir. Konya’da 14 Peygamber medfundur. Bunların altısının isimleri malum, sekizinin meçhuldür ve cümlesinin nerelerde gömülü oldukları bellidir.
Veli’lere gelince:
En başta Mevlâna olduğu halde Konya’nın her semti bir Veli’nin hazinesidir” demiştir.
Konya’da; Bahaeddin Veled (Sultan-ül Ulema/Âlimler Sultanı), Mevlâna Celaleddin-i Rumî, Şems-î Tebrizî, Sadreddin Konevî, Hoca Ahmed Fakîh, Tavus Baba gibi velilerin mezarları bulunmaktadır. Nasreddin Hoca, Konya’nın Akşehir ilçesinde yaşamış ve mezarı da buradadır.
Konya; Peygamberler, veliler, âlimler, bilginler, arifler ve erenler şehridir. Konya’nın her semtinde bir velinin hazinesi vardır.
Hz. Mevlâna bütün insanlığa çağrıda bulunarak;
“Gel! Gel! Ne olursan ol gel!
Kafir, putperest, mecûsi olsan da gel!
Yüz kere tövbeni bozsan da gel!
Bizim kapımız ümit kapısıdır,
Olduğun gibi gel!” demiştir.
Konya; Orta Anadolu’nun tam ortasında bir şehirdir. Selçuklu başkenti Konya, sultanlar şehridir. Konya; tarımda, ticarette, sanayide, ilim, kültür ve sanatta güçlü bir merkezdir. Tarihten gelen güçlü yapısı ile bugün de bu gücünü göstermektedir.
Konya gerek tarihi eserleri ile gerekse bugün yapılan imar faaliyetleri ile tüm dikkatleri üzerine çekmektedir. Mevlâna Külliyesi, Karatay Medresesi, Sırçalı Medrese, İnce Minare Medresesi, 2. Kılıç Arslan Köşkü, Alâaddin Camii, Şerafeddin Camii, Kapu Camii, İplikçi Camii, Sultan Selim (Selimiye) Camii, Aziziye Camii, Müze-i Hümayun, kümbetler ve diğer camiler ve eserler geçmişten kalan tarihi miraslardır.
Konya, cami sayısında Türkiye’de ikinci durumdadır. Cami sayısında İstanbul birincidir. 2010 yılı verilerine göre İstanbul, 3 bin 32 cami ile birinci sırada yer alırken, Konya, 2 bin 960 cami ile ikinci sırada yer almıştır.
Konya’yı gezen seyyahlar tarafından Konya hakkında önemli değerlendirmeler yapılmıştır. 16. yüzyılın en ünlü seyyahı Arap Gazzi: “Konya güzel bir şehirdir, münbit ve mahsüldar ovaları vardır… Burada geçim de ucuz ve güzeldir” demiştir. Konya; verimli, ucuz, bereketli, gelişmiş ve güzel bir şehirdir. Konya halkı da gayretli ve çalışkandır.
Konya, Anadolu Selçuklu Devleti’nin eline geçince başkent olmuştur. Sultan Süleyman Şah (Süleyman İbn Kutulmuş) 1076 tarihinde Konya’yı başkent yapmıştır. 1080 tarihinde başkent İznik’e taşınmıştır. 1. Kılıç Aslan, 1097 tarihinde tekrar başkenti Konya’ya nakletmiştir. Konya, 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. Konya, 231 yıl başkent olarak 18 hükümdara hizmet vermiştir.
Bir şehri güçlü kılan; o şehri yöneten insanların yaptığı hizmetlere bağlıdır. Konya, sultanlar şehridir. Konya, I. Kılıç Aslan, II. Kılıç Arslan, I. Alâaddin Keykubat başta olmak üzere bütün Selçuklu Hükümdarları tarafından devrinin en büyük imar faaliyetlerine sahne olmuştur.
Konya’da 1299 yılından sonra Karamanoğulları hüküm sürmüştür. Konya 1475 yılında Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir.
Osmanlı döneminde de yapılan imar faaliyetleri ile gelişmesini sürdürmüştür. Konya’da pek çok Selçuklu ve Osmanlı eser vardır.
Konya, imar faaliyetlerinin yanında ilimi çalışmalarla da kendini dünyaya duyurmuştur. Mevlâna başta olmak üzere ilim öncülerinin çabaları ile Konya dünya çapında bir merkez haline gelmiştir.
Hz. Mevlâna:
“Hadi şu benlikten geç, herkesle karış-kaynaş. Kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin ancak. Fakat herkesle birleştin mi, kaynaştın mı, ummansın, madensin.
Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, dolanmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti, cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım” diyerek, herkese birleşmeyi, kaynaşmayı ve ilim yolunda ilerlemeyi öğütlemiştir.