Yazılarımıza selam duâsıyla başlayalım istiyoruz: ‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’ Vira Bismillah;
‘Aslından uzak kalan kişi. Buluşma zamânını tekrar arar durur.’ (4.Beyit)
İnsanın, doğup-büyüdüğü, hoşça vakit geçirdiği vatanı neresiyse, orası onun memleketidir. Herkes memleketini sever, hep orada kalmak ister. Zira orada geçirdiği ve dahi unutamadığı pek çok hâtıraları vardır. ‘Vatan sevgisi îmandandır.’ Denir El Hak, doğrudur. Çünkü îman ancak vatanda yaşanır. Vatan olmazsa, îman nasıl yaşanacaktır? O sebeple vatan, memleket değerlidir. Peygamberimiz aleyhisselam bile öz vatanı, Mekke’den ayrılmak zorunda kalmasına, çok üzülmüştür. Yâni sıla hasreti doğaldır. İnsan vatanından ayrı düştü mü, oranın özlemiyle yanar ve hep memleketine gitmek ister.
Ancak tabi insan, hakiki huzur ve saadet mekânı olan ruhlar âleminde, Cenâbı Hak ile olan o mânevî ortamdan ayrılması, asıl büyük bir hüsranıdır. Dolayısıyla insan, elem ve keder, zahmet ve meşekkat diyârı olan bu dünya hayâtında, o güzellikler diyârındaki eşsiz nimetlerin ve ilâhî sırların yaşandığı mükemmel günleri arar, durur. Cenâbı Hakk’ın varlığına inanan, O’nun sonsuz kudretini ve rahmetini gönlünün derinliklerine yerleştiren bir mümin, bu dünyâya yalnızca imtihan edilmek üzere geldiğini bilir. İşte bu inanışla, içinde yaşamımızı sürdürdüğümüz bu keder dolu dünyânın, her çeşit sıkıntısına göğüs gererek imtihânını kazanmaya çalışır. İnsan, etrâfında cereyan eden şeylere, sâdece Yüce Rabb’inin ilâhî tecellileri olduğu hakikatinden, rahmet nazarıyla bakarak, olayları değerlendirir. Gördüğü her hâdisede, Allah Teâlâ’nın mutlak varlığının tezâhürleri olduğunu seyrederek, teselli bulur. Ama o, hep vuslat özlemi arayışı içindedir.
Dünya hayâtı, insanın eceli gelinceye kadar zarûri olarak kalacağı, bir geçici mekandır. İnsan bu mekanda eğer, Hakk’ın istediği gibi emredilen ve tavsiye olunan hayâtı yaşarsa, bu dünyâdaki elîm hicranlar, ona şeker, şerbet gelir. Başına gelenlere tahammül, sabır, rıza, tevekkül hasletleri ile karşıladığında, sonuçtan âdeta sevinç ve mutluluk duyar. Karşılaştıklarını kendisini Cenâbı Hakk’a yaklaştıran basamaklar olarak görür. Çünkü imanlı ve inançlı insanlar, başa gelen bela ve musibetlerin en çok peygamberlerin başına geldiğini, sonra Hak dostlarına isâbet ettiğini bilerek, başına gelenlere sevinir, üzülmez, elem duymaz. Hatta Rabb’inin sevgili kulu olduğu için şükreder. Böylesi insan bilir ki, bir yokluklar dünyâsı olan bu dünya hayâtı fânidir. Sıkıntı ve problemler, kalıcı değildir, onlar bir gün elbette bitici ve gidicidir. Bilinmesi gereken asıl gerçek şudur ki, esas hayat âhiret hayâtıdır. İnsanoğlunun özü ruhâniyet âlemidir. Dünya, keyif etme mekânı değil, yalnızca bir imtihan yeridir. Allah Teâlâ tarafından takdir edilen ecel gününe kadar, mecburen bulunduğumuz bu dünyâda hayat sürdürürken zamânımızı, dâimâ Hakk’ı bilmeye, O’nu zikretmeye, fikretmeye tahsis etmeliyiz. Cenâbı Hakk’ın bizim için önümüze sunduğu helallerden, helal dâiresince istifâde etmeli, kederlerinin kaderi yazandan olduğunun idrakiyle yaşamalıdır.
Beyitlerde aslında ney konuşuyor, ney vatanından ayrıldığı için üzülmektedir. İnsanın aslının toprak olması hasebiyle, temsili olarak oradan ayrıldığından, aslî vatanını özler, oraya tekrar gitmek ister. Şurası bir hakikat ki, her şeyde yakîn iman gereklidir. İlmin üç derecesi vardır. Kısaca bunu hatırlatacak olursak; 1-İlmel yakîn, insan bilecek, 2-Aynel yakîn, insan hem bilecek, hem görecek. 3-Hakkal yakîn, insan bilecek, görecek ve yaşayacak. Meselâ, yağmur yağıyor desek, bu ilmel yakîn olur. Pencereden baktığımızda, yağmuru görürüz bu aynel yakîn olur. Dışarı çıkıp yağmurda yürüdüğümüzde, yağmuru bizzat yaşamış oluruz ki, bu da, Hakkel yakîndır. Ayrılık herkes için yaşanan bir vakıadır ve bu Hakkel yakîn boyutunda yaşanmalıdır. Dünyâda ayrılıklar hep yaşanır. Meselâ sabah çocuk, okuluna gider, annesinden ayrılır. Evin babası sabah evinden işine gitmek üzere ayrılır. Önemli olan bu ayrılıklar bizi nereye götürüyor oraya bakmalı. İnsan da, güzellikler âlemi ruhlar âleminden ayrılarak, sıkıntılar âlemi dünyâya düşmüştür. Ancak bilmeli ki, her ayrılıkta nice hikmetler vardır. İdrakler bunları kavramaktan âciz kalır.
Haftaya devam edelim efendim inşallah. Cumânız mübârek olsun.