PKK’nın barış sürecini sabote etmesinin ardından cereyan eden esef verici olayların geri planına bakıldığında işin bu raddeye geleceği az çok tahmin ediliyordu. Çözüm sürecinin barış ortamında PKK ve örgüt yanlıları, bu rahat ortamdan istifâde ederek şehirlere mühimmat ve silah yığınakları yaptılar, yol kestiler, haraç topladılar, mahkemeler kurup yargılamalar yaptılar. Ortamın her türlü demokratik getirisinden faydalanarak bölge halkı ve gençler üzerinde hâkim ve etkin çalışmalar yürüttüler. Son haftalarda artık işi iyice çığırından çıkardılar. Kafası bozulan Güneydoğu’da mâlum partiye mensup Belediye idârecileri, parti yetkilileri bir bir özerklik ilân etmeye başladı.
Şırnak’ta; ‘Devleti tanımıyoruz bundan böyle kendimizi biz yöneteceğiz. Demokratik özerlik ilân ediyoruz. Kendi öz savunmamızı kendi kuvvetlerimizle yapacağız’ diye devlete efelenmenin ardından pek çok yerde meselâ; Hakkari, Silopi, Yüksekova, Cizre, Nusaybin’de de aynı sesler yükselmeye başladı. Bu nedir Hak aşkına? Bu nasıl bir çıkıştır? Sen nerede yaşıyorsun be kardeşim, burası muz cumhuriyeti mi? Kafasına esen özerklik ilan ediyor. Böylesi bir çatlak ve sonu olmayan mâceraya bölge halkını nasıl sürüklersin? Sana böyle bir ham hayâli kim empoze etti, kimi örnek aldın?
İyi bilinsin ki olmayacak duâya âmin denmez, vatan bölünmez.
Bu vatanın her karış toprağı binlerce şehid kanı ile sulanmıştır, o kadar ucuz değildir. Üç-beş hâinin efelenmesine vakfedilmeyecek kadar pahalıdır. Bedeli ödetilir. Kimse kendini dev aynasında görmesin. Küçücük küçücük kirli beyinler, arızalı fikirler, satılmış ideolojilere kurban edilmişler cennet pahasına bu vatan için canlarından geçmiş Mehmetçiklerimizin sarsılmaz inançları üstüne kat’iyyen çıkamazlar. Sâdece Mehmetçiklerimiz değil bu aziz vatanın sevdâlıları hiç çekinmeden kutsî hakikatleri gerçekleştirmek adına ülkeleri için her türlü fedâkarlığı yapmaya hazırdırlar. Vatanımız bizim kutsalımızdır. Büyük Osmanlının son bakiyesi Türkiye bölünemez bir bütündür. Ajanlar, provakötörler, maşalar, taşeronlar ve bu işe çanak tutanlar amacınıza asla ve asla ulaşamayacaksınız. Türkiye’yi diğer Ortadoğu ülkeleri gibi bölüp, parçalayıp güçsüzleştiremeyeceksiniz. Zirâ kafanızın içinden geçen kirli senaryonun farkındayız. Ancak bu işi daha iyi anlamak için biraz geriye gitmekte yarar var.
Türkiye Devleti bir süre önce iyi niyetle çözüm süreci başlatarak gizli güçlerin; ‘kardeşi kardeşe kırdırtma’ planlarını bozdu. Yanı başımızda Sûriye’de oluşan sıkıntıların bize ülke olarak pek çok menfi etkisi oldu. Zâlim Esed savaş sürecinde Türkiye’ye karşı PKK kartını açtı ve PYD üzerinden Sûriye’nin kuzeyinde oldukça geniş bir alanda PKK’nın uzantısı PYD’yi konumlandırdı. Rojova bölgesi âdeta altın tepsi içinde tek kurşun atmadan PYD’ye sunuldu. Bu durumdan sonra, dışarıdan-içerden bölgeyi karıştırarak yeniden dizayn etmek isteyen pek çok etkin güç, PKK’ya; ‘çözüm sürecini askıya al, büyük düşün, tüm dünya senden yana, bölgedeki en güçlü örgüt sensin. Artık sınırları aşarak bölgede büyük Kürdistan’ı kurmalısın’ (başta Almanya) kirli fikirlerini yoğun biçimde pompaladılar. Bu sebeple PKK çözüm sürecinden zaman içinde uzaklaştı. Tekrar silaha sarılarak askeri-polisi şehid etmeye, adam kaçırmaya, devlet malına-insan mülküne-milli servete zarar vermeye yine eskisi gibi yakmaya-yıkmaya, kan dökmeye başladı. Hak aşkına sorarım size;
Böylesine gözü dönmüşçesine âdi, hâince davranışlarla Kürtler adına ne kazanılabilir?
Asker-polis-sivil demeden devamlı ölümler ve kan üzerinden yürüyen bir dava nasıl hak dava olabilir?
Bugün PKK Türkiye Devletinin üniter birliğine savaş açmıştır. Ancak bu savaş kalleşçe kendi vatanına ihânet savaşıdır. Bu savaşın isteklileri asla iflah olamayacaklardır.
İyi bilinsin ki; Türkiye’yi iç savaş kıvâmına getirmek isteyenler bin yıllık kardeşliğimizi bozamayacaklar.
Ateşkes çağrıları bu kirli savaşta sâdece nefes alma, soluklanma demleridir yine devam edeceklerdir asla itibar edilmemelidir. PKK’yı bitirme kararlılığı sonuna kadar sürmeli, örgüt mensuplarının ellerindeki silahlar mutlaka bıraktırılmalıdır.