İnsanlar eskilerde hatırlatma babından birbirlerine dünya hayatında sürekli olarak varlık ile yokluk arasında bir yerde bulunduğunuzu bildiğiniz zaman rahat ve huzurlu, unuttuğunuz anda ise sıkıntılı günler geçirirsiniz derlerdi.
Bu millet son iki yüzyılı aşkın bir zamanda çok defa varlık ile yokluk arasında gitti geldi.
Üstelik sadece maddi olarak değil, manevi ve ahlaki olarak da varlık ve yokluk günleri gördü.
Bu arada millet yokluk çekerken birileri varlık içinde yüzüyor üstelik de savurganlık yaptığının görüldüğü zaman bu savurganlığın kaynağının ne olduğunun veya olacağının sorulmasının bir gün gerçekleşeceğini düşünmesi gerekirken hiç düşünmediler bile.
Hata etmediler mi böyle davranmakla? Elbette hata ettiler.
Hatadan dönebilmeleri hala mümkün mü? Elbette mümkün.
Üstelik hatadan dönmek apayrı bir erdem olarak kabul edilirken bu millet tarafından.
Bizim milletimizden başka böyle yüzyıllarca hata üstüne hata eden, hatasından hala ders çıkarmayan veya hatadan dönmesine rağmen sonradan tekrar hatalı davranışlar gösteren başka milletler var mı?
Belki vardır.
Dünya'da bu gün yaklaşık 200 kadar devletin var olduğu kabul edilir.
Her ne kadar bunların çoğu diğer milletler tarafından tabela devleti olarak biliniyor ve kabul ediliyorsa da adı devlet işte.
Tabela devletleri dışındaki ulusal nitelikli devletlerde de elbette hata edenler ve hatasından dönenler vardır.
Ancak başka bir gerçek var ki, tabela devletleri de dâhil olmak üzere pek çok devlet ve milletler kendi paraları yani ekonomileri konusunda hata etmiyorlar.
Etseler de hatalarından ders çıkarıp en kısa zamanda doğruyu buluyorlar.
Bizim gibi hatadan döndükten sonra tekrar hata eden ülkeler ise varlık ile yokluk arasında gidip gelmekteler.
Çünkü sürekli olarak yaptığımız hatalar bu milletin para yani ekonomi anlayışını değiştirdi.
Kendi kazandığı parayı varlık olarak görmekten vazgeçen milletimiz, başka ülkelerin paralarını varlık ve zenginlik sebebi olarak görmeye başladı.
Ekonomide her şeyin göründüğü gibi olmadığını belki en baştan söylemek gerekirdi bu millete.
Üstüne üstlük ekonominin toplumsal olayların karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hal alır getireceği de söylenmeyenler arasında.
Bugünkü içinden çıkılamaz hale getirdiğimiz ekonomik olayların en temel sebeplerinden birisi de bizim insanımızın ekonomik olaylar karşısında çoğunlukla pasif durumda olmasıdır.
Bu nedenle her yeni günün sabahında, dünya her zamanki haliyle döner durur ve ekonomik olaylar mevsimler gibi gelir geçer bu nedenle de yapacak bir şey yoktur düşüncesiyle kendi dışında oluşan olayları anlamaya çalışmamak dışında sadece ah vah edinmekten başka yaptığı bir şey de yoktur.
Bizim insanımız ne zaman ekonomik olayların birer toplumsal gerçeklik olarak görünen yüzünden bütünüyle farklı olarak insanlar tarafından oluşturulan ve gerektiğinde yine insanlar tarafından değiştirilebilen bir gerçeklik olduğunu fark edecek olsa yine geçmişte aldatıldığı insanlar tarafından farklı güç ve sömürü ilişkileri içine alınıvermektedir.
Hal böyle olunca da toplumdaki egemen sınıf tarafından elde edilen ve siyasi, ideolojik manipülasyon araçları olarak kullanılan tv, gazete ve internet ortamlarının büyüsüne kapıldı mı sonunda mutlaka kendini onların hizmetkârlığına soyunmuşların içinde buluverir.
Toplumuzda egemen güçler veya üst akıl olarak tarif edilenlerin içimizden gördüğümüz pek çok insanın eski savundukları fikirlerin tam tersi bir düşünce sistemini savunur hale getirilmesinin nedenlerinden birisi de insanları varlık yokluk arasında tercih yapacak şekilde makam ve mevki sahibi yapmaktır.
Bunun bu günlerde öne çıkan en belirgin örneği Tansu Çiller’dir diyebiliriz.
Tansu Hanım ABD de ekonomi profesörüydü, üniversitede çok başarılıydı.
Türkiye'nin başına geçirildiğinde Tansu Çiller memleketi düzlüğe çıkarır diyerek destek verildi.
Bildiği tüm önlemleri aldı, ama sonuçta ekonomik olarak memleket battı.
Öylesine bilgi ki; Dolar çıktığında altının düşmesi lazımdı, düşmedi ve altınla beraber yükseldi.
Bilgiye göre faizi artırınca Türk lirasının değerinin yükselmesi lazımdı, ama olmadı. Hem faiz arttı hem de Türk lirası değer kaybetti.
Ağlanacak halimizi unutup, bu gün bile umut olarak görüyoruz.
FARKINDA MIYIZ?
İnsan içine çıkarken her gün aynı elbiselerle çıkmaya utanan insanlar, insanların karşısına neden her gün aynı düşüncelerle çıkmaktan utanmazlar?
Şairin “tek dişi kalmış canavar” dediği medeniyet yoksa bu muydu?