RÖPORTAJ:
RASİM ATALAY
Vali, rutinin adamı değil
2009 yılından bu yana Konya'da görev yapan Vali Aydın Nezih Doğan, 4 yılı aşkın bir süredir Konya'da yaptığı hizmetleri Merhaba'ya değerlendirdi. Vali Doğan, valiliğin basit bir temsil makamı olmadığını, valilerin de rutinin adamı olmadığını vurguladı
2009 yılının Temmuz ayından bu yana Konya'da görev yapan ve 4 yılı aşan görevi süresince Konya'ya önemli katkılar sağlayan Vali Aydın Nezih Doğan, kapılarını Merhaba'ya açtı. Merhaba Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Rasim Atalay'ın 2009'dan bu yana yapılan çalışmalara ilişkin sorularını yanıtlayan Vali Aydın Nezih Doğan, Konya'nın üretilen birçok projenin bugünü değil, yarını düşünerek ele alındığını, yapılan çalışmaların meyvelerinin daha uzun vadede alınacağını aktardı.
* Sayın Valim Konya'da 4 yılı aşkın bir süre görev yaptınız. 2009 yılının Temmuz ayında Konya'ya geldiğinizde Konya'yı nasıl gördünüz? Konya şimdi ne kadar mesafe kat etti?
- Şüphesiz her ilin kendisine ait handikapları ve avantajları var. Konya da böyleydi 2009 yılında geldiğimizde. Konya'da ölçek büyüklükleri yönetim işini zorlaştırıcı bir unsur gibi karşımızda duruyordu. Büyük ölçekli bir ilde karşımıza nasıl sorunların geleceğini aklımızda tutarak geldik. Ama avantajları da vardı. İyi işleyen bir ekonomisi, manevi atmosferi, bir şehir kültürü vardı. Ve bu şehrin bir ruhu vardı. Bunlar da avantajlı yönleriydi. Tabi şöyle hafızamızı zorlayacak olursak, benim geldiğim zamandan kısa bir süre önce burada büyük çaplı bir emniyet operasyonu yaşanmıştı. Bir takım insanlar cezaevine girmişlerdi. Bunların içinde iş adamları, kamu görevlileri, üniversite görevlileri vardı. Konya ile ilgili bir imaj sorunu oluşturulmuştu. Konya sanki yolsuzluklara batmış bir yer gibi algılanıyordu. İnsanların birbirine olan güveni, müesseselerin birbirine olan güveni sarsılmıştı. Bu atmosferi gördüğümde hayret etmiştim. Çünkü Konya bizim kültürümüz açısından merkez şehirlerden bir tanesi ve Türkiye'yi temsil ediyor. Türkiye'nin nar çekirdeği. Niye böyle anılır oldu diye de düşündük.
YOLSUZLUK İDDİALARIYLA
GÜNDEME OTURMUŞ BİR KONYA VARDI
Devlet yönetiminin bir takım kuralları var. Bu kuralların bir bölümünün gündem konusunun dışına çıktığını da gördük. Biraz kuralların yaşanmaktan çok kağıtta kaldığı, insanların bir amaç etrafında toplanmakta zorlandığı bir şehir yapısı vardı. Yolsuzluk gerçekte Konya'yı sarmış bir yolsuzluk değildi. Yolsuzluk iddiaların gündeme oturtulduğu bir Konya vardı. Bir de kamu yönetiminde zaaflar oluşmaya başlamıştı. Kamu yönetiminin hizmet edebilir hale dönüştürülmesi gerekiyordu. Ve yeni bir vizyon konulması gerekiyordu. Bu ihtiyaç başka kurumlar tarafından tartışılıyordu. Amerika'yı biz yeniden keşfetmiş değiliz, biz sadece bu keşfedilmiş şehirle ilgili kendimize ait bir anlatımla bunu tekrar ettik. Devlet hayatının biraz problemli alanının düzeltilmesi, Konya'ya yeni bir vizyon kazandırılması konusu bir sürtüşme oluşturdu. Konya'da bir feryat oluştu. İlk 6 ay boyunca bu devam etti. Bağıran çağıran, saman altından su yürüten çok oldu. Bazı yazarlar da bu konuları gündeme getirdiler. Bu sürtünmenin ilelebet devam edeceği bir zihniyet arka planı ile meseleye bakıldı. Ama insanlar yeni anlayışı içselleştirdikçe sorunlar izale oldu ve önümüze bir ufuk çıktı.
* Nasıl bir ufuktu bu sayın Valim?
- Bu ufukta Konya'nın yeni bir ekonomik gözlük ile analizi yapılmaya çalışıldı. Konya'nın ekonomik avantajlarının, çekirdek yeteneklerinin ne olduğu ve nasıl kullanılması gerektiği raporlandı. Yaklaşık bir yıllık emekle bir strateji oluşturuldu. Çeşitli sektörler incelendi. Ve nihayet bu sektörlerde bir gelecek ufku oluşturuldu. Bu gelecek ufkuna ilişkin tedbirler kararlaştırıldı ve adım adım uygulanmaya başladı.
* Hiç şüphesiz ki, bu ufkun belirlemesindeki en önemli saç ayaklarından biri de Karapınar'ın çorak arazilerinin güneş enerjisi ile adeta bir enerji üssü haline getirilmesi. Sizin aklınıza nereden geldi bu fikir?
- 2009 Konyasına döndüğümüzde Konya'da bir endüstri bölgesi olacağı fikri konuşulmuyordu. Ana stratejimizde Konya'nın çekirdek yeteneklerinden daha rantabl olarak faydalanılması ve kullanılmayanları da kullanıma sunmak vardı. Konya'da ciddi ve kadim bir tarımsal kültür var. Zanaatlardan başlayıp gelen bir sanayi kültürü var. İyi kötü yürüyen bir hizmet sektörü, turizm, sağlık, eğitim alt yapısı var. Bunları nasıl geliştirebileceğimizi konuştuk. Çekirdek yeteneklerimizden bir tanesi de verimli güneşti. Bunu nasıl kullanabileceğimizi düşündük. Çünkü enerji sektörü sıfırdı. Enerji üretilemiyordu. Enerji arz açığını nasıl giderebileceğimize bakıldı. Termik santrallerden ve güneş enerjisinden nasıl yararlanabileceğimiz konuşuldu. Planlama yapıldı. Bu planlamaların gösterdiği yol çerçevesinde de endüstri bölgesine doğru giden mesafeler kat edilmiş oldu.
Konya'nın 2023'e hazırlanmasına yönelik yapılan çalışmaların bir türeviydi bu. Hayvancılık bölgesi gibi. Hayvancılık bölgesi de çok tartışıldı yakın zamanda. Sizin gazeteniz de çok tartıştı bu konuyu. Konya, tarım memleketiyse, geniş meraları varsa, burada hayvancılığı başarılı sektörlerden biri haline nasıl getirebiliriz sorusunu sorduk. İki tane cevabı vardı. Küçük düşünelim, küçük küçük işletmeler yapalım fikri. İkincisi de daha büyük ölçekli düşünelim, Konya'yı sıçratacak çalışmalar yapalımdı. Biz ikinci seçeneği tercih ettik. 22 milyon metrekare hayvancılık projesi de böyle doğdu. O günkü Konya ile ilgili analiz çalışmalarını yapmamış olsaydık, o günkü gelen taleplerle işimizi yönlendirmeye devam etmiş olsaydık, bugün övünerek anlattığımız bir takım projeler gündeme gelmezdi. Tabi analizi yaptıkça, bazı konularda eksiklerimiz olduğunu gördük ve ihata etmemiz gerektiğini gördük. Yeniden organize etmemiz gerektiği kanaatine vardık. Ama sözel kültürün takipçisi olsanız, dışarıda söylenenleri yeterli görseniz, var olanı geliştirerek anlatır. Araştırdığınızda bakıyorsunuz ki, sözel kültürün desteklemediği ya da sözel kültürü desteklemeyen problemler var. Onları da gördük ve bir takım çözümler bulduk.
* Bu projeler çürür diye kaygılanmalı mıyız?
Böyle bir endişeye gerek yok. Endüstri Bölgesi ilan edildi 2012 Eylül ayında. Bir yıllık zaman dilimi geçti. 60 milyon metrekarelik alanın yarısının hukukileştirilmesi ve alt yapısının yapılmasına ilişkin temel çalışmalar tamamlanmış oldu. Bundan sonra artık bakanlık enerji yatırımcısından talep toplamaya başladı. Biz de buradan bize gelmiş talepleri bakanlığa ilettik. Enerji Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve EPDK bir araya gelip bu tahsisleri yapacak. Bu işler bir günlük, bir yıllık iş olarak görülmemelidir. Devletin enerji politikaları ile yürütülecek bir iş. Dolayısıyla ilk önce birinci etabı görülecek. Önümüzdeki zaman diliminde tahsisleri yapılacak. İkinci etapla ilgili işlemlere başlanacak. Şu ana kadar Eylül 2012'ye kadar çalışmalar Valiliğin sorumluluğundaydı. Bakanlar Kurulu kararını çıkardık. Eylül 2012'den sonraki sorumluluk Sanayi Bakanlığı ve Sanayi Odası Başkanlığı tarafından atanmış müdürün sorumluluğudur. Onlar bu sorumluluklarını yaparken, valilik destek olmaya devam etti. Nihayet Başbakanlık, Maliye Bakanlığı izni alındı ve Hazine'ye ödenmesi gereken paraların ödenmesi sağlandı. Ve şu an tapu Endüstri Bölgesi olarak çıkarılacak hale geldi. Bundan sonra artık, devlet otoritesi ben burada nasıl bir üretim biçimi düşünüyoruma karar verecek. Bu çerçevede ölçek büyüklüğü oluşturulduktan sonra plan çıkarılacak ve tahsisler yapılacak. Gerek Endüstri Bölgesi ve gerekse Hayvancılık Bölgesi ile ilgili hiçbir tereddüte gerek yok. Bu iş gelecek vali arkadaşımızın da takip edeceği projeler olacaktır. O da bu millete, bu topluma hizmet için gelecek olan bir arkadaşımız. Hem de bizim aklımıza gelmeyen pek çok projeye de imza atacaktır gelecek olan arkadaşımız.
LOJİSTİK, MERSİN LİMANI'NDAN İBARET DEĞİL
* Sık sık zikrettiğiniz lojistik projesi var. Konya'nın Taşucu'na bağlanması projesiyle ilgili siyasi desteği, sivil toplumun desteğini arkanızda hissettiniz mi?
- Projeleri halkla paylaşmadan önce elbette bir ön görüşme yapılır. Proje dediğiniz şey bugüne değil, geleceğe ait bir şeydir. Konya'nın bir lojistik stratejisine ihtiyacı var. Biz lojistik stratejisi ile ilgili çeşitli alt projeler yapıyoruz. Konya'nın lojistik stratejisinin temelinde sanıldığı gibi sadece Mersin Limanı yoktur. Bu bir yanılsamadır. Çünkü, Konya'nın ihracat potansiyeline baktığınızda bu potansiyelin ancak üçte biri deniz lojistiğine ihtiyaç duyar. Üçte ikisi kara ve demiryolu lojistiği ile alakalıdır. Demek ki sadece Mersin Limanı'yla kafamızı meşgul ederek, lojistik problemlerimizi çözemeyiz. Lojistik problemlerimizin bir bölümünde Mersin Limanı vardır. Orada konteynırlarda yürütülecek yük taşımacağılı yapılmalıdır. Ama Konya'nın bir buğday ambarı, olduğu unutulmamalıdır. Kara ve demir yolu üzerinden denize en yakın çıkılacak yeri de akılda tutmak lazım. Düşünün şimdi, bir limanda sorun yaşandı, grev oldu. Mallarınızı satamayacak mısınız? Alternatifiniz hep elinizde olacak. Lojistik ana planının içerisinde bir takım temel öncelikler var.
KONYA AVRUPA'YA VE ORTADOĞU'YA BAĞLANACAK
- Birinci temel önceliğimiz, Mersin Limanı'na giden konvansiyonel demir yolu hattı. Yine birinci önceliğimiz lojistik köy. Ondan sonra Konya'nın Derince Limanı üzerinden Tekirdağ ve Avrupa'ya bağlanması, sonra İzmir Samsun Limanları'na bağlanmaktır. Yine demiryolu üzerinden Bağdat'a ve Ortadoğu ülkelerine bağlantılarını sağlamaktır. Yani önünüze dünya haritasını koyacaksınız, Konya'ya gelen ve Konya'dan dünyaya dağılan mal hareketliliğine bakacaksınız, 2023'te nasıl olması gerektiğine karar verecek ve çalışmalarınızı yürüteceksiniz. Biz de bu şekilde çalıştık. Herkesten de ayrı ayrı onay almak yoktur. Şimdi bu konuda çok güzel bir çalışma yapıldı. Bu çalışmanın bir örneği Kalkınma Bakanlığı'na gönderildi. Kalkınma Bakanlığı bu çalışmamızı en iyi coğrafi tanımlama olarak ilan etti. Konya'nın gelişim akslarını, ilişkilerini en iyi tarif ettik. Şimdi, bunun içerisinde Taşucu Limanı bir detaydır. Bugünden yarına olması gereken bir şey değildir. Ama Türkiye 500 milyar dolarlık ihracat yapacağım diyor. Konya, 15 milyar dolar ihracat yapacağım diyor. Şimdikinin 12 kat fazlası. Bunu nasıl yapacağız? Yeni yollar, yeni imkanlar, limanlar ve birliktelikler bulacağız ki, halledelim. Bugün gerek yok dersek, yarın tıkanabiliriz. Bizim bu konudaki öngörümüz hatalı değilmiş ki, Karaman da destekledi, Mersin de destekledi. Kaldı ki ilgili bakanlıklar da gelecekte bizim bu limana ihtiyacımız olabilir diye düşünüyor.
* Sayın valim, buraya kadar anlattıklarınızdan yola çıkarak bir ilin geleceğinin planlanmasında, büyüyüp gelişmesinde valilerin bakış açılarının da büyük öneme sahip olduğunu anlıyoruz. Doğru mu?
- Valilik denilen aygıt, birçok defa bazı gazetelerin yazdığı gibi bir temsil yeridir. Valilerin temsilden başka görevi yok diyordu gazeteler. Vali evet devletin hükümetin temsil edildiği yerdir. Ama asla bir vitrin süsü değildir. O ilin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına çözüm bulabilmek için çareler üreten mekanizmadır. Biz vitrin süsü gibi değil de, sorunlara vaziyet edinen, çözmek için gayret gösteren bir yönetimi belirledik.
O günkü Konya'da karşılığı bulunmayan bir şey daha var. İlin geleceğini planlamada vali önemli bir aktördür. Biz de gerçekten bir vali profilinin gerektirdiği neyse onu yaptık. Bizden kamuoyunun beklediği gibi davransaydık, bu konuyla ilgili fikirleri olmayan birisi olurduk. Bizim buraya gelirken kamu hizmeti üretmek gibi bir mecburiyetimiz vardı. Devlet iradesi bizi buraya gönderirken, beklentilerle gönderdi. Gittiğin yerde hem ihtiyaç bulunan kamu hizmetlerini görsün, hem de geleceği hazırlasın deniliyor. Vali sadece bugünü değil, geleceği de planlar. Biz de bunun gereğini yaptık. Dolayısıyla aslında benim anlamakta zorlandığım bir bakış vardı. Vali sanki, rutinin adamı gibi bir beklenti vardı. Bu rutinin adamı olmadığını gösterdik. Asıl bulunması gereken yerin geleceğin hazırlanması olduğunu gösterecek bir takım adımlar attık. Bizden önceki valiler de aynı problemler üzerinde çalıştı. Ama Türkiye Stratejik Planlama Yasası'yla 2005 yılında tanıştı. Benden önceki ağabeylerimin de bu işi kitabına uygun olarak yaptıklarını ve emek verdiklerini gördüm. Söylemeye çalıştığım, yeni yönelimde yeni açılımda kesinlikle o klasik, eski yapının olmadığıdır. Devlet dönüşmüştü aslında ama halk buna hazır değildi. Göreceğiz inşallah yeni gelecek olan arkadaşımız da benzer biçimde Konya için gelecek kaygısını hep taşıyacak, yeni yöntemle milletin mutluluğu için alın teri dökmeye devam edecek. Türkiye kendisine büyük bir gelecek arzuluyor. Bu geleceği kurmak için de bütün gücüyle çalışıyor. Biz de bu gayretli süreçte 75 milyondan bir tane olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Yoksa şahsımdan kaynaklanan bir meziyetten bahsetmiyorum. Biz bize tarif edilen işi çalışarak, tembellik etmeden, zamandan taviz vermeden, bugünlük de bu kadar demeden, ne kadar çalışılması gerekiyorsa o kadar çalışarak, gayret ederek bir şeyler yaptık. Yaptığımız şeylerin proje olarak sayılması mümkündür.
* Sayın Valim, sizdeki Konya algısı şu an nedir?
- Konya'da bir fikir oluşturduğumuz kanaatindeyim. Evet, Konya Türkiye ekonomisi için önemli bir yerdir. Bu önemini realize etmek için mutlaka bazı işleri gerçekleştirmek gerekir. Bunun için ortak bir hareket stratejisine sahip olmalı ve omuz omuza vermekten de korkmamalıdır. Yanında duran insan, senin yoldaşındır. Bu kimdir, bununla yola gidebilir miyim diye endişe taşımamalıyız. Birlikte Konyayız diye slogan çıkardı arkadaşlar. Benim de çok hoşuma gitti. Birlikte Konya olursak, Konya'nın zaten var olan avantajları daha yüksek bir seviyede ortaya çıkacak, Konya daha yaşanabilir ve iyi üreten bir şehir olacak ve Türkiye'nin yükünü daha fazla çekecektir. Konya'nın o kadar büyük avantajları var ki, bu avantajların her biri için ayrı ayrı çalışılması gerekmektedir. Bir tarafından valilik, bir tarafından belediyeler, bir tarafından sivil toplum kuruluşları, kamu kurum ve kuruluşları çalışıyor. Hakikaten güzel üretimler yapılıyor.
Ben burada sadece bir arayüz, bir ara mekanizmayım. Geldik, 4 yıllık dönemde çalıştık, gidiyoruz. Artık Konya Valiliği görevinden kimin kalkacağı belli oldu demiştim geldiğimde. Niyazım şudur ki, buradan şerefli bir gidiş olsun. Çok şükür şerefli bir gidiş de oldu. Niyazımız kabul oldu. İnsanlar bulundukları yerlere de bir miktar şeref bahşetmelidirler. Ben Konya Valiliği'ni devraldığımda bu makam bana bir şeref verdi. 4 yıllık dönemde Konya valiliğinde benim ismim olacak. Benk ekstra birşeyler katmışsam işte o zaman hedefe ulaşılmıştır. Yani bu koltuğun değeri biraz daha artmışsa, bunda benim de katkım olmuşsa bu benim şerefimdir. Yine burada tevazuyu elden bırakmadan söylemeliyim ki, Konya Valiliği bu 4 yıl zarfında toplumsal imaj bakımından kötü bir yere gitmedi.
* Son olarak, Van'a gideceksiniz. Bununla ilgili bir ön araştırmanız oldu mu? Size orada daha büyük bir yükümlülük düşecek ve belki daha zor şartlarda çalışacaksınız.
- Bizde sistem şöyle kurgulanmıştır. Bu ülkede yaşayan ve bu ülkede sorumluluk almış bireyler olarak zaten ülkenin genel durumu ile ilgili bilgi sahibiyiz. Yani ben ülkenin batısındaki şartları da, doğusundaki şartları da biliyorum. Mesleki olarak da o bölgede önceden çalışmışlığım var. Depremden yeni çıkmış olması da fark etmez. Genel çerçevede bakıldığında 30 yıldır mülki amirlik yapıyorum. Daha önce Van'ı birçok defa gördüm, biliyorum. Ben Van Valisi olarak atandığımda Van Valisi beni aradı. Genel olarak bilgi verdi. Dökümanları gönderdi. Ben de buradan Elazığ Valimize Konya ile ilgili dökümanları gönderdim. O da projeler ve yapılan çalışmalarla ilgili çalışıyor. Ama o şehri öğrenme süreci asıl gittiğiniz zaman başlıyor. Kağıt üzerindeki, kaydi bilgiler önemlidir ama fiili bilgiler daha önemlidir. Dolayısıyla çok rahatlıkla şunu söylüyorum ki, bizim sistemimiz içerisinde bilgilenmemek diye bir şey yoktur. Hem orada çalışan personelle ilgili, hem temel sorunlarla ilgili bir önceki vali yeterli bilgiyi aktarır. Bize bu bilgiler verilir. Hem de bunun dışında, çeşitli başka vesilelerle, diyelim bakanlıklara yaptığımız ziyaretler sırasında oradaki ilgililer bize yürüttükleri projeleri anlatırlar. Oradan bilgi sahibi oluruz. Sivil toplum kuruluşları ararlar daha gitmeden dertlerini anlatırlar. Milletvekilleri hassasiyet arz eden konuları aktarırlar. Ama dediğim gibi, bilginin aslı oraya varınca öğrenilir.
Aydın Nezih Doğan kimdir?
16.05.1962 tarihinde Ankara'nın Bala İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. Ankara Gazi Lisesi mezunudur. 1982 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset ve İdare Bölümünden mezun oldu. 1983–1984 yılında askerlik görevini yaptı. Askerlik hizmetinin akabinde, 24.06.1985–29.07.1988 tarihleri arasında Samsun Kaymakam Adayı olarak Mülki İdare Amirliği mesleğine intisap etti. 3 yıllık stajı sonrasında sırasıyla; Konya - Akören Kaymakamlığı
(12.08.1988-18.09.1990), Şanlıurfa - Hilvan Kaymakamlığı (24.09.1990-07.09.1992) Yozgat - Çekerek Kaymakamlığı (23.09.1992-12.08.1994) görevlerinde bulundu. Akören’de Kaymakamlık görevini yürütürken 6 ay süre ile ABD'de dil eğitimi aldı. 19.08.1994 tarihinde açılan sınavı kazanarak Mülkiye Müfettişliği'ne atandı. 30.03.1995 tarihinde Mülkiye Başmüfettişliğine atanan Doğan, bu görevini 30.12.2005 tarihinde Tekirdağ Valiliğine atanana kadar sürdürmüştür.
Mülkiye Başmüfettişliği görevleri sırasında 1998 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunda, 1999 yılında ise T.B.M.M. Meclis Araştırma Komisyonunda Raportörlük yaptı. 2000 yılının Temmuz ayında Mülkiye Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildi. Bu görevde 2002 yılı Kasım ayına kadar çalıştı. 2002 yılı Kasım ayında "İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri" olarak görevlendirildi.
İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri görevi sırasında, 18.10.2004 tarihinde PTT Genel Müdürlüğü Yönetim Kurul Üyeliğine (Hazine Temsilcisi) atandı. Genel Sekreterlik görevinden Şubat 2005 tarihinde, PTT Yönetim Kurulu görevinden ise 01.02.2006 tarihinde istifa ederek ayrıldı.
23.01.2006-25.06.2009 tarihleri arasında Tekirdağ Valiliği görevinde bulundu. 11.06.2009 tarih ve 2009/15064 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Konya Valiliğine atanarak 02.07.2009 tarihinde Konya Valiliği görevine başladı. Evli ve 2 çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir.