Doğu Türkistanlılar olarak yaşadıkları zulüm ve acıları duyurmak için Anadolu seferi başlatan ve çeşitli eylemlerle seslerini duyurmaya çalışan Doğu Türkistan Toplama Kampları Mağdurları Platformu temsilcileri Medine Nazimi, Mirzehmet İlyasoğlu ve Meryem Sultan gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Çin’in zorla toplama kamplarına koyduğu yakınlarından aylardır haber alamadıklarını belirten platform üyeleri, Türkiye’den bu konu ile alakalı somut bir adım beklediklerini kaydetti. Türkiye’de eğitim görmüş kız kardeşi Mevlüde’nin sebepsiz yere toplama kampına götürüldüğünü ve bir daha haber alamadığını belirten Medine Nazimi,” Kardeşim ve ben Türk vatandaşıyız. Türkiye neden Doğu Türkistan davasında sessiz kalıyor?” diye sorarken; aile üyeleri ve arkadaşları kamplara götürülen Mirzehmet İlyasoğlu, “Ne olursa olsun bir Müslümanın bir zulüm gördüğünde ona dur deme sorumluluğu vardır. Biz Türkiye’deki Müslüman kardeşlerimizden bunu bekliyoruz” dedi. Türkiye’ye eğitim vizesi ile gelen ve annesi toplama kampında olan Meryem Sultan ise “Bir millet hastalıklı görülerek kamplara toplanıyor. İnsanlar çaresiz. Türkiye yanımıza olmalı” şeklinde konuştu.
YAPILAN SOYKIRIMA TÜRKİYE’DEN SES BEKLİYORUZ
2006 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun olan kız kardeşi Mevlüde’nin hasta annelerine bakmak için memlekete gittiğini fakat Çin’in kız kardeşini toplama kampına götürüldüğünü kaydeden Medine Nazimi, “Türk halkı orada neler olduğunu biliyor ama o zulmün hangi boyutta olduğunu bilmiyor. Kız kardeşim şu an Çin’in toplama kamplarında. 2006 yılında Türkiye’ye eğitim almak için gelen kız kardeşim İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı zamanda bir Türk vatandaşı da olan kız kardeşim memlekete hasta olan anneme bakmak için gitmişti. Fakat ne yazık ki Çin, kardeşimi 2017 yılının sonlarına doğru toplama kamplarına aldı. Kardeşim Mevlüde, sırf Türkiye’de okudu diye bölücülükle suçlanarak götürüldü. O günden bu güne kardeşime ulaşamıyorum. Kardeşim ve ben Türk vatandaşıyız. Bundan dolayı devletin çeşitli yerlerine başvurdum fakat şu ana kadar güzel bir neticeye ulaşamadım” şeklinde konuştu. Yaşanan acılar ve zulümlerden ötürü hasta annesinin de yaşamını yitirdiğini belirten Nazimi, “Biz Türkiye’nin bu konuda elle tutulur adımlar atmasını istiyoruz. Kız kardeşimin yaşadığı durumdan dolayı annem vefat etti. Ben bu süreçte gidip annemi göremedim bile. Ben bugün Türkiye’den Uygur kökenli bir Türk vatandaşı olarak yapılan bu soykırıma ses bekliyorum. Eğer Çin için Türkiye’de okumak suçsa; Türkiye’nin bunu sorgulaması gerekmez mi? Sadece benim kardeşim değil Türkiye’ye gelip okuyan ve dönen tüm vatandaşlar hapis cezası aldılar. Çin Türkiye terörist yetiştiriyor diyor. Hal böyleyken Türkiye hükümetinin buna bir şey söylemesi lazım. Ben ve kardeşim bu ülkenin vatandaşıyız. Bizlere Türkiye sahip çıkmazsa kim sahip çıkacak? Mısır Pakistan Fransa ve Avustralya gibi ülkeler kendi vatandaşları olan Doğu Türkistanlıları kamplardan kurtardı. Biz Türkiye hükümetinden de aynı hassasiyeti bekliyoruz” dedi.
SOYKIRIMI KABUL EDEN ÜLKELER ARASINDA TÜRKİYE YOK
Yapılan vahşet ve soykırımın günden güne daha ağır noktalara taşındığını vurgulayan ve soykırımı tanıyan ülkeler arasında Türkiye’nin olmadığı gerçeğini söyleyen Doğu Türkistanlı Medine Nazimi, “Türkiye gerekeni yapmıyor. Ben Uygur kökenli bir Türk vatandaşı olarak bu durumdan oldukça rahatsızım. Çünkü biz isterdik ki bir kardeş ve soydaş bildiğimiz Türkiye yanımızda olsun. Bugün uluslararası arenada birçok ülke Çin’in bizlere yaptıklarını soykırım olarak kabul etti. Fakat ne yazıktır ki bu ülkelerin arasında Türkiye yok. Bugün topraklarımızda ciddi zulümler ve işkenceler var. Biz her gün kaç kişi ölüyor bilmiyoruz. Kimlerin organları çalınıyor bilmiyoruz. Kimler tecavüze uğruyor sayısını bilmiyoruz. Fakat bunlar yapılıyor, bunlar gerçek. Diğer insanların hayatlarında normal olarak yaşadıkları birçok şey bizim hayatımızda hayal oldu. Bizleri üzen bir diğer durum da yaşanan bunca acıya Türk ve Müslüman dünyasının sessiz oluşu. Bazen diyoruz ki şükürler olsun batıda insan hakları diye bir şey varmış. Aksi halde Doğu Türkistan diye bir yer unutulur giderdi. Türkiye görmüyor mu kardeşlerine ve soydaşlarına yapılan bu zulmü? Çin ile bu kadar yakınlaşıyorlarken bizleri hiçe sayıyorlar” ifadelerini kullandı.
SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞIMLAR YAPILMALI
Sözlerinin sonunda yapılan zulme karşı herkese düşen görev ve sorumlulukların olduğunu ifade eden Medine Nazimi, şunları söyledi: “Bugün hayatımızın büyük bir bölümünü kapsayan sosyal medya alanı var. Sosyal medyadan Doğu Türkistan ile alakalı birçok veriye ulaşım sağlanabileceği gibi yapılan paylaşımlarla birlikte insanların bu zulmü duyurmaları ve paylaşmaları gerek. Ayrıca Türkiye’de birçok TV kanalı var. Bizler bu kanallara çıkıp gerçekleri birinci ağızdan anlatmak istiyoruz. Bugün büyük TV kanalları Çin sevicisi insanların işgalleri altında. Fakat buna karşı bizlerin de o mecralarda doğruları anlatmaya hakkımız var.”
ZULÜM NE ZAMAN BİTECEK BİLMİYORUZ
Kardeşi, eniştesi ve 4 arkadaşı suçsuz yere toplama kampına götürülen Selçuk Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Yüksek Lisans Mezunu Mirzehmet İlyasoğlu, “Kardeşim, eniştem ve 4 arkadaşım sebepsiz yere toplama kamplarına götürüldü. Toplama kamplarında zorla tutulan arkadaşlarım da Çin üniversitelerinden mezun olmuş ve Türkiye’ye yüksek lisans için gelmiş kişiler. Bugün toplama kamplarına almış yakınlarımızla ve ailemizle hiçbir şekilde görüşemiyoruz. Türk vatandaşı olduğumda Çin sebepsiz yere memleketime dönme vizesi vermemeye başladı. Bu zulüm ne zaman bitecek bilmiyoruz” dedi.
BU DAVAYA SAHİP ÇIKMAYAN HİÇBİR TÜRKÜN TARİHİ İLE ÖVÜNMEYE HADDİ YOKTUR
Yapılan zulümler ve işkenceler karşısında Türk iktidarının sessiz olduğu gibi milliyetçi çevrelerin de sessizliğini koruduğunu belirten Doğu Türkistanlı İlyasoğlu, “Ne olursa olsun biz biliyoruz ki bir Müslümanın bir zulüm gördüğünde ona dur deme sorumluluğu ve görevi vardır. Bunun yanı sıra milliyetçi geçinen kimi çevrelerin de sessizliğini acıyla izliyoruz. Doğu Türkistan’ın bir Türk toprağı olduğu malumdur. Bununla birlikte tarihi gerçekler bize Türkistan ile birçok gerçeği de söyler. Bu davaya sahip çıkmayan hiç kimsenin Kaşgarlı Mahmut ile övünmeye hakkı yoktur. Kimsenin çıkıp da Yusuf Has Hacib’i anmaya haddi yoktur. Türk olarak Müslüman olarak bu zulme ses çıkarmayanlar bilmelidir ki bu işkenceler aynı zamanda bir insanlık hakkı ihlalidir. Topraklarımızda bir insanlık yok oluyor. Yapılan soykırıma bir insanlık maruz kalıyor. İnsan olmak başkalarının dertleri ile dertlenmeyi gerektirir aksi halde hayvandan bir farkımız kalmaz. O yüzden bu zulmü göz ardı etme gibi bir lüksümüz yok. Ayrıca bugün soykırıma maruz kalan bizlere TV’ler kapalı iken Çin sevicilere açık. Kısacası Türkiye kendi değerlerine sahip çıkmıyor” ifadelerine yer verdi.
ZULME SESSİZ KALANLAR ZALİM KADAR SUÇLUDUR
Zulmün ve işkencelerin suskunluklardan daha da güç aldığını kaydeden Mirzehmet İlyasoğlu, “Zalimin zulmü suskunluk bitene kadardır. Allah’tan batılılar insan hakları diye bir şey ortaya atmış da Doğu Türkistan diye bir yer konuşuluyor. Bizim suskunluğumuz aslında bu cinayetlere de zemin hazırlıyor. Bu zulümleri yapan Çin ne kadar suçlu ise bu zulümlere ses çıkarmayan insanlar da o kadar suçludur. Onun için biz de Anadolu seferi başlattık. Ve soruyoruz Türk hükümetine ne zamana kadar susacaksınız. Menfaatlerinizi ne zamana kadar insanlığınızın ve Müslümanlığınızın önünde tutacaksınız” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE İLK ÖNCE ZALİME ZALİM DİYEBİLMELİ
Türkiye’nin Doğu Türkistan davasına sahip çıkması gerektiğinin önemine vurgu yapan İlyasoğlu, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Biz bunları anlatıyoruz fakat devletin bunu resmi yolla ifade etmesi Çin için büyük bir tehdit halini alacaktır. Türkiye’nin Çin ile gidip savaşmasına gerek yok. Çin ile ilişkilerini tamamı ile kesmesine de gerek yok. Bugün halimiz o kadar biçare ki zalime zalim diyemiyoruz. Türkiye ilk önce zalime zalim demekten başlamalı. Türkiye yapılan soykırımı tanımıyor bile. Böyle mi olmalıydı kardeş bildiğimiz ülke. Türkiye gücünün potansiyelini bilmeli. Biz umut bağladığımız Türkiye’nin artık bu konu ile ilgili adımlar atmasını istiyoruz. Biz Türkiye’nin geliştiğini ve büyüdüğünü düşünüyoruz. ‘One Minute’ denirken Türkiye bugünden daha mı güçlüydü? Zalime çekinmeden, endişe duymadan zalim diyebildiğimizde birçok mesele çözüme başlayacaktır. Şunu da eklemek gerekir ki bu mesele partiler üstü bir meseledir. Bu konu insanlık ile ilgilidir.”
ZULÜMLER HİÇ BU KADAR UÇ NOKTAYA GELMEMİŞTİ
2010 yılında Türkiye’ye eğitim vizesi ile gelen ve 2017 yılından beri annesinden haber alamayan Doğu Türkistanlı Meryem Sultan ise “Türkiye’ye 2010 yılında eğitim vizesi ile geldim. 2017’nin Eylül ayında annem sebepsiz yere ve zorla toplama kampına alındı. Bundan aylar sonra haberim oldu. Şu an ise annemden hiçbir şekilde haber alamıyorum. Çin bu konuda ciddi baskılar yapıyor. Zulümler Çin Halk Cumhuriyeti kurulduğundan beri vardı. Fakat bu kadar uç noktaya gelmemişti. Bir millet tamamen suçlu ve hastalıklı görülerek kamplara toplanmamıştı” ifadelerini kullandı. Akademik anlamda da yaşadıklarını sıkıntılarını dile getiren Sultan, sözlerine şöyle devam etti: “Bir başka konuyu dile getirmek istiyorum. Bugün üniversite mezunu Türk vatandaşlığını almış Uygur Türkleri var. Yüksek lisans gibi çalışmalar için diploma denkliği gerekiyor. Bir Filistinli ya da Suriyeli denkliğini sorunsuz bir şekilde alabiliyor fakat bir Doğu Türkistanlı bu denkliği çok zor bir şekilde alabiliyor. Hatta çoğu zaman diplomalarımız bile kayboluyor. Çin diplomalarımızı istiyor, gönderdiğimiz takdirde tekrar alamıyoruz. YÖK veya ilgili diğer kurumların bu konu ile ilgilenmeleri gerekir.”
EYYÜB KARAKUZU