Üretim, mal ve hizmet meydana getiren veya mevcut malların faydalarını arttıran bütün faaliyetlerdir.
Ekonomik anlamda üretim, insanın maddeye, kullanılabilir ve yararlı bir biçim kazandırması için yapılabildiği her şey, ekonomik anlamda bir üretimdir (1).
Üretim, bütün ekonomilerin esas problemini teşkil eder. Bir ekonomide, mevcut kaynakların en uygun amaçlara göre, israfa meydan verilmeden kullanılması gerekir. İsrafçı bir üretimden fayda temin edilemez.
Üretimde göz önünde tutulması gerekli olan temel ilke, insanı mutluluğa, bolluğa ve sağlığa götüren bir ekonominin ilkeleridir (2). Üretim, bu amaçlar için yapılır. Yoksa faydaları dikkate alınmadan yapılan üretimler, insan ve toplum yapılarını bozar.
Her toplumun işlerine ilişkin kendine özgü görüşü, üretim işlerini güdüleri sınırlama ve bu güdülere hayatın yüce ideallerini kazandırma hususundaki doktriner yöntemleri ve genel düşünceleri esasına göre bir değerlendirmesi vardır (3). Bu görüş ve değerlendirme hiç şüphesiz o toplumun sahip olduğu ekonomik sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Bir ülkede insan faydasına olmayan maddelerin topluma arzı, kaynak israfına yol açtığı gibi, huzuru da bozar.
Türkiye’nin ekonomik imkânları ve kaynakları istenilen seviyede olmasına rağmen, bu kaynakların harekete geçirilmesinde veya üretime dönüştürülmesinde çaresizlik vardır. Türkiye sanayi köklü bir üretim yapısına sahip değildir. Ayrıca talebi duyulan bazı ihtiyaçların karşılanmasında sürekli olarak ithalata başvurulmaktadır. Bununda ötesinde üretim konusunda bir çapraşıklık söz konusudur. Bu çapraşıklık üretilecek maddelerin seçimi (toplum için lüzumlu olup olmadığı kriter edilmeden yapılan üretim) ile üretim araçlarının montaja dayalı olmasından doğmaktadır. Türkiye’nin sanayileşmesini engelleyen nedenlerin başında israfa yönelik üretim maddelerinin körüklenmesi gelmektedir. Bir toplumda önce zaruri olan ihtiyaçların karşılanmasına yönelik teknolojinin geliştirilmesi ile insanların beslenme ve giyinme gibi üretim maddeleri sağlanmalıdır. Daha sonra ise sosyal refahı artırıcı üretime geçilmelidir. Eğer bir ülkede belirli kesimlerin ihtiyaçlarını karşılamak için üretim tek yönlü yapılıp, diğer kesimlerin, bilhassa çoğunluğun duyduğu ihtiyaçlar ihmal edilirse o toplumda büyük zıtlaşmalar meydana gelir ve huzursuzluk baş gösterir.
Türkiye, karşılaştığı güçlükleri aşabilmesi için mevcut imkânlarını kullanarak, kaynaklarını harekete geçirmek suretiyle, köklü ve fakat faydalı bir üretim politikası çizerek, toplum ihtiyaçlarını dengeli bir bölüşümle karşılamak yolunu seçmelidir.
----------------
(1) Prof. M.A. Manan, İslâm Ekonomisi, Fikir Yayınları, İstanbul, 1980, sh: 133
(2) A.g.e. sh: 133
(3) Muhammed Bakır, Es-Sadr, İslâm Ekonomi Doktrini, Hicret Yayınları, İstanbul, 1979, sh: 636
Ekonomik anlamda üretim, insanın maddeye, kullanılabilir ve yararlı bir biçim kazandırması için yapılabildiği her şey, ekonomik anlamda bir üretimdir (1).
Üretim, bütün ekonomilerin esas problemini teşkil eder. Bir ekonomide, mevcut kaynakların en uygun amaçlara göre, israfa meydan verilmeden kullanılması gerekir. İsrafçı bir üretimden fayda temin edilemez.
Üretimde göz önünde tutulması gerekli olan temel ilke, insanı mutluluğa, bolluğa ve sağlığa götüren bir ekonominin ilkeleridir (2). Üretim, bu amaçlar için yapılır. Yoksa faydaları dikkate alınmadan yapılan üretimler, insan ve toplum yapılarını bozar.
Her toplumun işlerine ilişkin kendine özgü görüşü, üretim işlerini güdüleri sınırlama ve bu güdülere hayatın yüce ideallerini kazandırma hususundaki doktriner yöntemleri ve genel düşünceleri esasına göre bir değerlendirmesi vardır (3). Bu görüş ve değerlendirme hiç şüphesiz o toplumun sahip olduğu ekonomik sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Bir ülkede insan faydasına olmayan maddelerin topluma arzı, kaynak israfına yol açtığı gibi, huzuru da bozar.
Türkiye’nin ekonomik imkânları ve kaynakları istenilen seviyede olmasına rağmen, bu kaynakların harekete geçirilmesinde veya üretime dönüştürülmesinde çaresizlik vardır. Türkiye sanayi köklü bir üretim yapısına sahip değildir. Ayrıca talebi duyulan bazı ihtiyaçların karşılanmasında sürekli olarak ithalata başvurulmaktadır. Bununda ötesinde üretim konusunda bir çapraşıklık söz konusudur. Bu çapraşıklık üretilecek maddelerin seçimi (toplum için lüzumlu olup olmadığı kriter edilmeden yapılan üretim) ile üretim araçlarının montaja dayalı olmasından doğmaktadır. Türkiye’nin sanayileşmesini engelleyen nedenlerin başında israfa yönelik üretim maddelerinin körüklenmesi gelmektedir. Bir toplumda önce zaruri olan ihtiyaçların karşılanmasına yönelik teknolojinin geliştirilmesi ile insanların beslenme ve giyinme gibi üretim maddeleri sağlanmalıdır. Daha sonra ise sosyal refahı artırıcı üretime geçilmelidir. Eğer bir ülkede belirli kesimlerin ihtiyaçlarını karşılamak için üretim tek yönlü yapılıp, diğer kesimlerin, bilhassa çoğunluğun duyduğu ihtiyaçlar ihmal edilirse o toplumda büyük zıtlaşmalar meydana gelir ve huzursuzluk baş gösterir.
Türkiye, karşılaştığı güçlükleri aşabilmesi için mevcut imkânlarını kullanarak, kaynaklarını harekete geçirmek suretiyle, köklü ve fakat faydalı bir üretim politikası çizerek, toplum ihtiyaçlarını dengeli bir bölüşümle karşılamak yolunu seçmelidir.
----------------
(1) Prof. M.A. Manan, İslâm Ekonomisi, Fikir Yayınları, İstanbul, 1980, sh: 133
(2) A.g.e. sh: 133
(3) Muhammed Bakır, Es-Sadr, İslâm Ekonomi Doktrini, Hicret Yayınları, İstanbul, 1979, sh: 636