Üniversitede okumak sağda solda aylak aylak gezmek değildir. ‘Nerde beleş git oraya yerleş.’ Mantığını geliştirmek değildir. Girdiği her ortamı rahatsız edecek şekilde; ‘paldır küldür’ yüksek ses tonundan kaba, hoyrat ve nezaketsiz tavırlar sergilemek değildir.
Her güzelden nasiplenmek, istediği ile kimseye hesap vermeden gezip tozmak, bugün şurada yarın başka bir yerde gönül eğlendirmek hiç değildir. Âdeta ana baba baskısından kurtulmanın acısını çıkarır gibi gece geç saatlere kadar eğlenti yerlerinde vakit geçirmek de değildir. Ahlaksızlığın tüm çeşitlerini de kullanarak sözüm ona(!) çağdaş olmak gayesiyle günü doldurmak da değildir.
Vizelerden vizelere ders çalışıp geri günlerdeki vaktini internetin başında oyun oynayarak veya MSN başında ‘Chat’ yaparak geçiren günümüz üniversite gençliği kendisine altın gibi bahşedilen kıymetli vakitlerini heba etmektedir. Ay boyu çalışmayıp gününü gün eden üniversiteli vize günleri gelip kapıya çatınca sabahlara kadar uykusuz kalarak son gün ders çalışır ve belki geçer not da alır. Fakat aceleyle bir günde çalışılan bilgiler çabuk unutulur ve o bilgi ‘fos’ bir bilgi olmaktan öteye geçemez. Bilginin oturması için günü gününe çalışmak şarttır. Oysa üniversiteli gündüzü boş işlerle geçirir gece ya eğlence yerlerinde ya da bulunduğu mekânda boş arkadaş sohbetleriyle (gevezelikleriyle) geçirir. Hem de geç saatlere kadar sürer bu gereksiz muhabbet. Sonra geç yatar. Geç yatınca da geç kalkar. Günün bereketi gider. Gün boyu uyuşuk uyuşuk dolaşır. Bu mu üniversiteli olmak?
Sorsan çağdaşlığı ve modernliği de kimseye bırakmaz.
Geçen gün belediye otobüsünde bir olaya şahit olduk. Sırtına kadar açık giyinmiş olan bir üniversiteli kız öğrenci telefonu ile uğraşıyordu. Bir başka başı kapalı bayan onu telefonunu kapatması için ikaz etti. Aralarında epey bir ağız münakaşası oldu. Sonrasında kız demez mi; ‘Ben çağdaş bir üniversiteliyim senin gibi yobaz değilim.’ Otobüsten sesler yükselmeye başladı. ‘Ne demek yâni başı kapalı olan çağdaş olmuyor mu? Sen otobüste önce telefonunu kapatmasını öğren.’ Diyerek çağdaş üniversiteliyi susturdular. Aferin, iyi Konyalı sesini çıkardı şükür hatta şoför; ‘Sesinizi kesiyor musunuz? Yoksa karakola çekeyim mi?’ diye ikazlar yaptı. Bu sefer çağdaş üniversiteli öğrenci yanındaki kendi gibi açık saçık bayanlara diyor ki; ‘Bunlar adam bile döverler valla!’
İşte bir çağdaş üniversiteli! Hem suçlu hem güçlü. Ne diyelim cahil cesur olur. Her şey diploma ile olmuyor. Bizim memleketimizde diplomalı cahiller ordusu var zaten.
Oysa bize göre üniversiteli olmak demek şu demek;
Memleketimin kalkınmasında bende varım diyerek öğrendiği bilgilerle memleketin yapılanmasına bir taş koymaya çalışmak. Üniversitesinden aldığı bilgilerle toplumun içine karışarak toplumun kalitesini artırmak. Hangi konuda tahsil yapıyorsa o konuda kendini iyi yetiştirmek. Etrafına eğitim almış bir insandan beklenen davranışlar ortaya koyarak çevresine örnek olmak. Her zaman vatanının milletinin faydasına olan çalışmaların yanında bulunmak. Yaptığı tahsilin icraatlarını en güzel şekilde yerine getirmek. Önce kendisine ve ailesine sonra memleketine karşı sorumluluk sahibi olmak. Sorumluluk insanı başarıya götürür. Başarı ise mutluluğa. Ama bunun için önce bir muhasebe yapmak gerek. Mesela üniversiteli şöyle bir muhasebe yapabilir. (Bu paragrafı bir takvim yaprağından sizlere aktarıyoruz.)
“İşte yeni bir gün başlıyor. Allah bana bu günü istediğim gibi kullanmam için verdi. Onu boşa da harcayabilirim. İyi şeyler yaparak da geçirebilirim. Bugün ne yaptığım önemli, çünkü karşılığında ben de hayatımın bir gününü veriyorum. Yarın olduğunda bugün sonsuza kadar gelmemek üzere geçmiş olacak. Ve ben de karşılığında ona bir şey vermiş olacağım. Ben bu karşılığın bir kayıp değil kazanç olmasını; kötü değil iyi olmasını; başarısızlık değil başarı olmasını istiyorum ki sonradan ödediğim bedel için pişmanlık duymayayım.”
İşte bizce üniversiteli olmak bu demek. Bilmem anlatabildik mi?
Sizlere hayırlı cumalar diliyorum efendim.
Vizelerden vizelere ders çalışıp geri günlerdeki vaktini internetin başında oyun oynayarak veya MSN başında ‘Chat’ yaparak geçiren günümüz üniversite gençliği kendisine altın gibi bahşedilen kıymetli vakitlerini heba etmektedir. Ay boyu çalışmayıp gününü gün eden üniversiteli vize günleri gelip kapıya çatınca sabahlara kadar uykusuz kalarak son gün ders çalışır ve belki geçer not da alır. Fakat aceleyle bir günde çalışılan bilgiler çabuk unutulur ve o bilgi ‘fos’ bir bilgi olmaktan öteye geçemez. Bilginin oturması için günü gününe çalışmak şarttır. Oysa üniversiteli gündüzü boş işlerle geçirir gece ya eğlence yerlerinde ya da bulunduğu mekânda boş arkadaş sohbetleriyle (gevezelikleriyle) geçirir. Hem de geç saatlere kadar sürer bu gereksiz muhabbet. Sonra geç yatar. Geç yatınca da geç kalkar. Günün bereketi gider. Gün boyu uyuşuk uyuşuk dolaşır. Bu mu üniversiteli olmak?
Sorsan çağdaşlığı ve modernliği de kimseye bırakmaz.
Geçen gün belediye otobüsünde bir olaya şahit olduk. Sırtına kadar açık giyinmiş olan bir üniversiteli kız öğrenci telefonu ile uğraşıyordu. Bir başka başı kapalı bayan onu telefonunu kapatması için ikaz etti. Aralarında epey bir ağız münakaşası oldu. Sonrasında kız demez mi; ‘Ben çağdaş bir üniversiteliyim senin gibi yobaz değilim.’ Otobüsten sesler yükselmeye başladı. ‘Ne demek yâni başı kapalı olan çağdaş olmuyor mu? Sen otobüste önce telefonunu kapatmasını öğren.’ Diyerek çağdaş üniversiteliyi susturdular. Aferin, iyi Konyalı sesini çıkardı şükür hatta şoför; ‘Sesinizi kesiyor musunuz? Yoksa karakola çekeyim mi?’ diye ikazlar yaptı. Bu sefer çağdaş üniversiteli öğrenci yanındaki kendi gibi açık saçık bayanlara diyor ki; ‘Bunlar adam bile döverler valla!’
İşte bir çağdaş üniversiteli! Hem suçlu hem güçlü. Ne diyelim cahil cesur olur. Her şey diploma ile olmuyor. Bizim memleketimizde diplomalı cahiller ordusu var zaten.
Oysa bize göre üniversiteli olmak demek şu demek;
Memleketimin kalkınmasında bende varım diyerek öğrendiği bilgilerle memleketin yapılanmasına bir taş koymaya çalışmak. Üniversitesinden aldığı bilgilerle toplumun içine karışarak toplumun kalitesini artırmak. Hangi konuda tahsil yapıyorsa o konuda kendini iyi yetiştirmek. Etrafına eğitim almış bir insandan beklenen davranışlar ortaya koyarak çevresine örnek olmak. Her zaman vatanının milletinin faydasına olan çalışmaların yanında bulunmak. Yaptığı tahsilin icraatlarını en güzel şekilde yerine getirmek. Önce kendisine ve ailesine sonra memleketine karşı sorumluluk sahibi olmak. Sorumluluk insanı başarıya götürür. Başarı ise mutluluğa. Ama bunun için önce bir muhasebe yapmak gerek. Mesela üniversiteli şöyle bir muhasebe yapabilir. (Bu paragrafı bir takvim yaprağından sizlere aktarıyoruz.)
“İşte yeni bir gün başlıyor. Allah bana bu günü istediğim gibi kullanmam için verdi. Onu boşa da harcayabilirim. İyi şeyler yaparak da geçirebilirim. Bugün ne yaptığım önemli, çünkü karşılığında ben de hayatımın bir gününü veriyorum. Yarın olduğunda bugün sonsuza kadar gelmemek üzere geçmiş olacak. Ve ben de karşılığında ona bir şey vermiş olacağım. Ben bu karşılığın bir kayıp değil kazanç olmasını; kötü değil iyi olmasını; başarısızlık değil başarı olmasını istiyorum ki sonradan ödediğim bedel için pişmanlık duymayayım.”
İşte bizce üniversiteli olmak bu demek. Bilmem anlatabildik mi?
Sizlere hayırlı cumalar diliyorum efendim.