Doğu Türkistan’daki Çin zulmü, artarak devam ediyor. Çoğu Müslümanın gözünü kapadığı, kulaklarını tıkadığı Doğu Türkistan’da insan ahlakına ve onuruna yakışmayan şeyler yaşanıyor. Müslümanlar 3 tip eğitim kampına alınarak, dini anlamda dejenere edilmek isteniyor. Kamplarda çeşitli zulümlere maruz bırakılan Doğu Türkistanlı Müslümanlar, ümmet coğrafyasından daha fazla destek bekliyor. Çin, her eve ahlaksızca akraba atama uygulamasını sürdürüyor. Doğu Türkistanlı kızlar, ahlaksızlıklara boyun eğdirilmek isteniyor. Doğu Türkistanlılar, kaybettiklerini özgürlüklerine kavuşmanın hasretini çekiyor.
BİZE SIĞINANLARI ÇİN ZULMÜNE TERK ETMEYİN
Kendilerinin bir ümmet teşkilatı olduklarını belirten İHH İnsani Yardım Vakfı Konya Şube Başkanı Dr. Hasan Hüseyin Uysal, Doğu Türkistan'ın ümmetin en masum yerlerinden biri ve bu bölgenin ümmetin imtihan noktalarından bir olduğunu dile getirdi. Bugün Hindistan'ın, Keşmir'de yaptığı zulüm uygulamaları hususunda İsrail ile istişare halinde olduğunu, Çin'in de bütün dünya zulümlerini bir araya getirerek, Doğu Türkistanlılar üzerinde uyguladığını ifade eden Başkan Uysal, “Doğu Türkistan'a doğrudan giremiyoruz. Oradaki kardeşlerimizin üzerindeki zulüm daha fazla artmasın diye de çabamız var. Civar ülkelere bir şekilde sığınmış Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi bir daha ölüme ve idama teslim etmemeliyiz. Çin zulmünden kaçarak bize sığınan bu kardeşlerimizi bir daha Çin'in zulmüne razı etmemeliyiz. Bazen zulümden kaçarak farklı ülkelere sığınan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, açta açıkta kalabiliyorlar. Onlara da maddi ve manevi anlamda sahip çıkmalıyız. Allah, içimizdeki yoksullar vesilesi ile bize yardım ediyor. Sadaka ile kendimizi ve huzurumuzu koruruz” şeklinde konuştu.
İKİNCİ PLANA ATILACAK BİR MESELE DEĞİL
“Doğu Türkistanlı kızlarımız bedava iş gücü olarak kullanılıyor. Çok ahlaksız uygulamalar, Doğu Türkistan'da hayat buluyor. Yüreğimiz yanıyor” diyen Uysal, daha sonra şunları kaydetti: “Resmi makamların bir kısım zorluklardan dolayı Doğu Türkistan meselesine daha az hassasiyet gösterdiklerini gözlemleyebiliyoruz. Doğu Türkistan, ikinci plana itilecek bir konu değil. Filistin kadar önemli bir konudur, Doğu Türkistan. Bu tarz meselelerde bazı vatandaşlarımızın idrakının üzerine de kül dolduğunu görebiliyoruz. Bunu aşmak için de yaşanan dram ve olaylara karşı, anlık refleksleri göstererek, bu külleri dağıtmaya çalışacağız. Bu sorunların çözümü için, idraki anlamda daha farklı düşünebilmek için yeni anahtarlar bulacağız. Konuyu uygun tarzda gündeme getirmek ve öyle bir bilinç oluşturmak gerekir, insanlarımızın nezdinde. Vatandaşlarımız arasında 'bu zulümler böyle gelmiş, böyle gidecek, elden ne gelir?' anlayışı içinde olanlar var. Zulme sessiz kalmak, o zulme ortak olmaktır. Hiçbir şey yapamasak bile zulmü duyurmamız gerekir.”
ÜMMET ŞUURUNU DİRİ TUTMAMIZ GEREKİYOR
Türkiye'de Doğu Türkistan'a destek için yapılan yürüyüşlerin olduğunun, bazı sempozyumların düzenlendiğinin ve daha farklı çalışmaların yapıldığının da altını çizen Uysal, şu cümleler ile konuşmasını noktaladı: “Kitle tepkilerine göre yapılan yürüyüşler, sempozyumlar tabii ki devletler tarafından artık okunuyor, öyle bir çağda yaşıyoruz. Hatta bu eylemlere göre yetkili kesimler tarafından bir konum da alınıyor. Aslında yürüyüşler, açıklamalar, düzenlenen sempozyumlar bir yandan da psikolojik bir baskı oluşturmak için yapılıyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yalnız olmadığını hissettirmek için çeşitli eylemler vücut buluyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin ümitlerinin kesilmemesini sağlamak ve onlara moral vermek için yapılan eylemler bunlar. Bir de bu tarz fiiliyatların ümmet şuurunu diri tutmak gibi bir de görevi var.”
EMRE ÖZGÜL