Kurancılığı artık tanıyorsunuz.
Gazetelerde yazdıklarından, televizyonlardaki konuşmalarından veya kendilerine okul(!) diyen dini bölük bölük etme yolundaki ekole dâhil olanların yazdıkları din üzerinden kazanç elde etmeye dönük kitaplardan, meallerden ve ilmihallerden.
Ulusalcılığı da tanıyor olduğunuza inanıyoruz.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki despot tek parti yönetiminden 1960 ve 80 ihtilaline ve hatta 1000 yıl süreceği söylenen 28 Şubat sürecine kadar, hayli tanımış olduğunuza inanıyoruz.
Ne gariptir ki birbirine sadece münkir ve müfrit hallerinden başka hiçbir şekilde benzeşmeyen bu iki düşüncenin yolu kesiştirildi Türkiye’de Kuran Müslümanlığı adı altında.
Anadolu İslam’ı, Türk İslam’ı, Türkiye İslam’ı gibi başı sonu belli olmayan ve ne idüğü bir türlü açıklan(a)mayan nevzuhur batıl dinlere milletimizin iltifat etmemesi üzerine sahih İslam’ı yaşayan insanlarda yeni yeni kafa karışıklıkları oluşturmak isteyenler Kuran Müslümanlığı adı altında planlarını yeni bir safhaya taşımış görünmektedirler.
Bütün fraksiyonlarını içine alacak bir biçimde hepsine birden Kurancılık dediğimiz bu yeni din mensuplarına göre Kuran Müslümanlığı yerel özellikleri öne çıkaran bir nev zuhur din olma yoluna girmiştir.
Hatta Kurancılık dinine mensup bazı kişiler bu yerelleşme görüşünde biraz daha ileri giderek Kurancılığı ulusalcılığın en müfrit görüşleri ile Kemalizm’e eklemlemeye çalışmaktadırlar.
Ankara grubunun sözcülüğünü yapan akademisyenlerin bir kısmınca dile getirilen bu yarı Kemalist yarı ulusalcı Kurancılık dininin ibadetleri de bu yerellik özelliğinden nasibini almaktadır.
Kerim kitabımız Kuranı Kerimin, her geçen senede biraz daha artan bir hızla paraya tahvil edilmesi gibi görülen ve iyi bir geçim kaynağı olarak görüldüğünden her gün sayıları artan meallerini Kuran kabul eden bu zalim düşünce sahipleri, bu konudaki çalışmalarında Kuranın ve ibadetlerin türkçeleştirilmesini savunan atalarını bile geride bırakmış durumdadırlar.
Müslümanlıkta dinin direği olarak kabul edilen Namaz ibadeti de aynı şekilde Türkçeleştirilmek istenmektedir bu Kurancı tayfası eliyle.
Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet zoru ile Millete dayatılan Türkçe Kuran ve Türkçe İbadet zulümlerini bu günlerde Kuran Müslümanlığı kisvesi altında gündeme taşımaya çalışan bu sapmış ve saptırılmış topluluğun, nasıl bir ihanet içinde olduğu böylece bir kez daha ortaya çıkmış olmaktadır.
Kuranı Kerim ayetlerinin hayata uygulaması olan Rasulullah’ın(sav) sahih sünneti ve hadislerini red ederek İslam Dinini ve İslam’ın temeli olan Namaz ibadetini evrensellikten çıkarıp yerel bir din ve yerel bir ibadet haline çevirmeye çalışanların Kurancılık dini mensuplarının savunucusu oldukları Kuranı Kerimi bilmedikleri, tanımadıkları, okumadıkları ve anlamadıkları da böylece ortaya çıkmıştır.
Rasulullah’ın(sav) sahih sünneti ve hadislerini red etmek suretiyle, Kuran ayetlerinin metni ortada durmasına rağmen manasını hevaları doğrultusunda dönüştürerek, güya Kuranın kuranla açıklamasının yapıldığını söyleyen bu zihniyetin tarihte olduğu gibi tekrar bilgi ve amel ile engellenmemesi halinde, sahih sünnet ve hadisleri yok ettikten sonra ulaşabileceği en son marifeti, Kuranı Kerimi ortadan kaldırmak ve insan aklına göre dizayn edilmiş bir din ikame etmek olacaktır.
Allah’ın(cc) Resulü Ekrem’ine(sav) inzal ettiği bir din ve bu dinin tabbudi ibadetleri yerine , üzerinde halkın %75 inin mutabık olacağı bir resmi din görüşünü savunan bu zır cahiller gerçek anti emperyalist düşüncenin Rasulullah’ın(sav) tebliğ edip, açıklayıp, örneklendirerek hayata uyguladığı İslam dininde olduğu gerçeğini eninde sonunda kavrayacaklardır.
Kur’an’ın üç yüz küsur kesin ayetinin hükümlerinin artık geçerli olmadığını iddia eden ve böylece açık bir sapkınlık içerisine düşen Fazlurrahmancılık fırkasının takipçisi olan Kurancılık fırkası da.