Suriye'deki içi savaş, yaklaşık 9 yıldır devam ediyor. Esed'in başını çektiği Suriye rejimi, halka insanlık dışı uygulamalarını ve saldırılarını devam ettiriyor. 9 yıllık süreç içinde milyonlarca Suriyeli'nin hayatını kaybetmesi ve yine milyonlarca Suriyeli'nin memleketlerini terketmek zorunda kalmaları, yürekleri dağlıyor. Ortadoğu'daki bu karanlık bir türlü bitmek bilmezken, bölgenin en önemli gücü olan Türkiye'de tehdit ve tehlikelere karşı Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki harekatlarını başarıyla sürdürüyor. Bölgeyi oluşturdukları yerel terör güçleriyle karıştıran ABD ve Rusya ise hainliğine devam ediyor.
TÜRKİYE'NİN SURİYE OPERASYONLARI GEREKLİLİKTİR
Türkiye'nin, Suriye'ye yabancı bir ülke olmadığının altını çizen NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı, Suriye ile Türkiye'nin coğrafi olarak 911 kilometrelik bir sınırının varlığına işaret etti. Yine Suriye ile Türkiye'nin bin yıldan uzun bir süredir birlikteliğinin bulunduğunu ifade eden Arabacı, “Bizim Suriye ile kültürel ve medeniyet değerlerimiz var. Selçuklu ve Osmanlı döneminde de Suriye ile kader birliğimiz var. İnsan yapımız da Suriye ile benzerlik gösteriyor. Türkiye'nin Suriye'de operasyonları bir gerekliliktir. Rusya, ABD ve diğer Avrupa ülkeleri buna İran ve İsrail'i de katmak gerekir Suriye'ye Emperyalist yayılmacılık anlayışı için üst kuran bir ülkelerdir. Ama Türkiye, bu zihniyetin dışındadır” şeklinde konuştu.
ABD VE RUSYA TÜRKİYE'Yİ KUŞATMAYA ÇALIŞIYOR
Rusya'nın bu yayılmacı anlayış sebebiyle Türkiye'nin kuzeyini tümüyle kaplamış durumda olduğunu dile getiren Arabacı, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Rusya'nın, Suriye'de üsleri var. Suriye rejimi ile işbirliği yaparak, Türkiye'yi güneyden de kuşatmaya çalışıyorlar. Gerek Rusya'nın gerekse de ABD'nin terör örgütleri ile yakından bağı var. ABD'nin PKK/PYD ayağıyla Suriye'de üsler oluşturup, terör devleti oluşturma niyetini herkes biliyor. 40 yıldır Türkiye'de terör belası var. Bu terörü en fazla destekleyen güç ise ABD. ABD'nin Rusya'ya karşı Türkiye'nin yanında olduğu açıklaması var. ABD ve Rusya bizi sırtımızdan hançerliyor. İki ülke de Türkiye'ye karşı sözünü tutmuyor. Bunlar, Türkiye'ye aleyhtar devletler. Bunun farkında olmamız gerekir.
Bunların hepsi Türkiye'nin geleceğini tehdit eden durumlar. Türkiye'nin bu tehditi de ortadan kaldırması gerekir. İdlib'teki Bahar Kalkanı operasyonu gerekli bir harekat. Meseleye siyasi bakmamak gerekir. Geleceğe göre de değerlendirmelerin yapılması lazım. Ülke olarak günlük düşüncelerin peşine takılmamalıyız.”
TÜRKİYE'YE HİÇBİR ZAMAN DOST OLMADILAR
“Tarihi perspektiften bakılınca Rusya'da, ABD'de Türk milletine tarih boyunca asla hiç dost olmadı” diyen Arabacı, şunları kaydetti: “Türkiye'nin Rusya ve ABD ile ekonomik ve siyasi ilişkileri olabilir. Bunlar bizim için bir zarurettir. Çünkü dünyada hiçbir ülke tek başına varlığını sürdüremez. Ama bilinmelidir ki ABD ve Rusya, düşünce ve medeniyet yönünden kendilerini Haçlı olarak tanımlamış iki devlettir. Kafalarında İslam ve Türk düşmanlığı vardır. İyi ilişkiler geliştirmeyi becermemiz gerekir. Bilmeliyiz ki ABD ve Rusya, Türk milletine asla dost olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Bu kafa yapısı ile de olmaları mümkün gözükmüyor.”
ABD VE RUSYA MÜSLÜMANLARI KULLANIYOR!
Türkiye'nin Ortadoğu'da İslam toplumları ile yakın bağ kurması gerekliliğinin önemini vurgulayan NEÜSosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “Ortadoğu'da Emperyalistlerin yayılmacı gücü, Müslüman gözüken yönetimlerin verdiği destekten ileri geliyor. Hem ABD hme de Rusya bölgeye uzaktan geliyor. Normal şartlarda bu iki devletin Suriye'de tutunabilmeleri mümkün değil. Kendilerine çalışacak yerel ayaklar ve maşalar üretiyorlar. Mesela IŞİD, mesele PYD. Bunların hepsi de Müslümanlar üzerinden oluşturulan güçler. Müslümanların bu tarz ayak oyunlarına destek vermemesi gerekir. Arabistan yönetimi, 800 milyar doların üzerinde maddi desteği ABD'ye vermezse, içimizden elde edilen gençler de silahlandırılıp kendilerini kullandırtmasa, ABD'nin bölgede nasıl bir gücü olacak? Bunların hepsi bölgeye, inancımıza ihanettir. Müslümanların bilinçlenmesi gerekir. Yerel halkın Türkiye ile işbirliği, inanç birliği ve güç birliği yapılması gerekir” dedi.
TÜRKİYE'Yİ ÇÖKERTME HAMLESİ DEVREYE SOKULDU!
Esed rejiminin, Suriye coğrafyasında dış güçlerin en önemli dayanağı olduğunu aktaran Arabacı, şu ifadelerle konuşmasını noktaladı: “Esed, kendi vatanına ve insanına Haçlıların yapamadığı kötülüğü yaptı. Esed rejimi ile araya kan girdi. Esed, bir azınlık psikolojisi içindeydi. PKK, PYD ve IŞİD neyse Esed'de o. Suriye'de barışın kurulması mümkün. Fakat bu barışın tesis edilmesi sürecinde Esed ve destekçilerinin yeri yok. Bütün yerel ayakların bu barış sürecinin içine girmesi gerekir. Suriye'nin yüzde 85'i sünni Müslüman. Bunlar sürecin içine dahil edilmiyor, yaklaşık yüzde 10'luk Esed yanlıları söz sahibi oluyor. Esed ve uzantıları tarafından azınlık psikolojisiyle bir dış güce yamanan maşalık tavrı gösterildi. Yerel barışın bu anlamda Esed zihniyetiyle sağlanması zor.
Türkiye, kendine sığınanlara bakmak zorunda. Ülkemizin Avrupa gibi ben merkezli bir kafa yapısı yok. Ülkeden gitmek isteyenleri Türkiye'nin engellememesi normal. Göçmenleri 9 yıldır Türkiye bakıyor. Avrupa,Türkiye'ye 'Göçmenleri bize salma, sen besle. Biz de sana maddi destek verelim' diyordu. Verilen sözler tutulmadı. Türkiye, bu anlamda Avrupa sınır kapılarını açma politikasında haklı. İdlib'te şuan için 4 milyonluk insan kitlesi var. Bunlar da Esed baskısına maruz kalıyorlar. Eğer önlem alınmasaydı Türkiye'deki Suriyeli sayısı 5 milyon değil, iki katı artacaktı. İnsanları, Türkiye'ye sürmenin yolları aranıyor. Bu normal değil. Türkiye, köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Çözüm üretilmezse komşudaki yangının Türkiye'ye sıçramaması mümkün değil. Ülke insanımızın basiretli davranması gerekir. Suriye'yi yerinden oynatmak isteyip, Türkiye'ye yönlendirmek istiyorlar. Türkiye'yi çökertme hamlesini birileri devreye soktu. Felaket döneminde yardımlaşmacı tarihi tavrımızı yine takınmamız gerekir. Karanlığın arttığı demlerdeyiz. Dayanışmacı ruhu devam ettirirsek, bu çok daha fazla süremez.”
EMRE ÖZGÜL