Seçimlere adım adım yaklaşıldığı şu günlerde Türkiye’de çok garip ve endişe verici şeyler oluyor. Terör devamlı tırmanışta. Daha da tırmandırılacağa benziyor. Ergenekon tutuklamaları büyük bir sarsıntıya sebep oldu. Yüz almış bilmem ne kadar insan tutuklanıp içeri tıkılıyor. Ana muhalefet lideri, “Nerede bu örgüt, üye olmak istiyorum” diye gırgır geçiyor. Kanarya Sevenler Derneği arar gibi dernek arıyor. Bu da yürüyen merdivene ters binişten daha beter bir davranışa benzemiyor mu? Başka izahı var mı? Hukuka ve yargıya saygısızlık ancak bu kadar olur. Alenen suç işliyorlar. Bunu sade vatandaş yapsa, savcılar yakalarına yapışır.
Taşkınlıkları karşısında tutuklamalarla ilgili olarak ailelere sabırla beklemelerini tavsiye eden Sayın Bahçeli’yi takdir etmemek mümkün değil. Memleketini seven adam, yangına benzinle değil suyla gider. Ergenekon meselesinde yapılacak en doğru hareket, ona buna saldırmak, sanıkların avukatlığına soyunmak değil, adaletin vereceği kararı sabırla beklemek olmalıdır. İşlerine geldiğinde yargı kararına saygı gösterilmeli, gelmediğinde verilen kararlar yok sayılmalı veya yargıyı iktidarın emrine girmiş gibi göstermeli. Yapılan bu değil mi? Dünyada böyle çifte standart görülmemiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu ve yardımcıları sert bir üslupla iktidarı devamlı bir kavga ortamına çekmeye çalışıyor. İktidar da bu oyuna geliyor. Aynı sertlikte cevap veriyorlar. İktidarın bazı tahrikleri görmemesi, bazılarını duymaması, bazılarını da espri ile geçiştirmesi gerekir. Fakat durum böyle olmuyor. Siyasiler arasındaki ipler her geçen gün geriliyor. Tansiyonlar yükselmeye devam ediyor. Ülkede esen hava, 27 Mayıs öncesindeki havanın aynısına benziyor. Biz bu havayı çok iyi biliriz. Millet bu havayı tekrar teneffüs etmek istemiyor. Birilerine huzur, birlik ve dirlik içerisinde olmak batıyor. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorlar. Birileri mutlaka bir şeyler olsun, ülke karışık Ortadoğu ve Afrika ülkeleri gibi karışsın istiyorlar. Böyle bir şey olabilir mi, dünyada haini, gafili bu kadar bol bir ülke daha gösterilebilir mi?
Daha fazla beklenilmeden tansiyon düşürülmeli, kavga son bulmalı, seçimlere huzur içerisinde girilmeli. Ama topluma bunu çok görenler, bu fırsat vermiyor. Bir türlü iktidara gelemeyen ana muhalefet, kendini tatmini ve çareyi kavgada buluyor her halde. Sessiz yığınlar olanları ve yapılmak istenenleri ibretle seyrediyor. Halk bunu mutlaka en iyi şekilde değerlendirecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Yapılacak önemli bir iş, terörün önlenmesine matuf bütün hukuki tedbirlerin gecikmeden alınmasıdır. İsyan denemelerini su sıkarak, biber gazı atarak önlemenin mümkün olmadığını anlamak gerekir artık. Polise taş atanların, devlet ve millet malına zarar verenlerin yaşına bakılmadan içeri tıkıldığı günlerde, ortalık durulur gibi olmuştu. Bugünkü tırmanışın sebeplerinden birisi de bu geri adım atış olmuştur.
Demokrasilerde çare tükenmez derler. Elbette bu teröre de hukuk çerçevesi içerisinde bir çare bulunur diye düşünüyoruz.
Yalnız her şeyden önce verilecek cezalar caydırıcı olmalı, suç işlemeye yeltenenleri bir kere durup düşünmeye zorlamalıdır.
Çok kritik bir dönemdeyiz geç kalınmamalı.
Taşkınlıkları karşısında tutuklamalarla ilgili olarak ailelere sabırla beklemelerini tavsiye eden Sayın Bahçeli’yi takdir etmemek mümkün değil. Memleketini seven adam, yangına benzinle değil suyla gider. Ergenekon meselesinde yapılacak en doğru hareket, ona buna saldırmak, sanıkların avukatlığına soyunmak değil, adaletin vereceği kararı sabırla beklemek olmalıdır. İşlerine geldiğinde yargı kararına saygı gösterilmeli, gelmediğinde verilen kararlar yok sayılmalı veya yargıyı iktidarın emrine girmiş gibi göstermeli. Yapılan bu değil mi? Dünyada böyle çifte standart görülmemiştir.
Sayın Kılıçdaroğlu ve yardımcıları sert bir üslupla iktidarı devamlı bir kavga ortamına çekmeye çalışıyor. İktidar da bu oyuna geliyor. Aynı sertlikte cevap veriyorlar. İktidarın bazı tahrikleri görmemesi, bazılarını duymaması, bazılarını da espri ile geçiştirmesi gerekir. Fakat durum böyle olmuyor. Siyasiler arasındaki ipler her geçen gün geriliyor. Tansiyonlar yükselmeye devam ediyor. Ülkede esen hava, 27 Mayıs öncesindeki havanın aynısına benziyor. Biz bu havayı çok iyi biliriz. Millet bu havayı tekrar teneffüs etmek istemiyor. Birilerine huzur, birlik ve dirlik içerisinde olmak batıyor. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorlar. Birileri mutlaka bir şeyler olsun, ülke karışık Ortadoğu ve Afrika ülkeleri gibi karışsın istiyorlar. Böyle bir şey olabilir mi, dünyada haini, gafili bu kadar bol bir ülke daha gösterilebilir mi?
Daha fazla beklenilmeden tansiyon düşürülmeli, kavga son bulmalı, seçimlere huzur içerisinde girilmeli. Ama topluma bunu çok görenler, bu fırsat vermiyor. Bir türlü iktidara gelemeyen ana muhalefet, kendini tatmini ve çareyi kavgada buluyor her halde. Sessiz yığınlar olanları ve yapılmak istenenleri ibretle seyrediyor. Halk bunu mutlaka en iyi şekilde değerlendirecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Yapılacak önemli bir iş, terörün önlenmesine matuf bütün hukuki tedbirlerin gecikmeden alınmasıdır. İsyan denemelerini su sıkarak, biber gazı atarak önlemenin mümkün olmadığını anlamak gerekir artık. Polise taş atanların, devlet ve millet malına zarar verenlerin yaşına bakılmadan içeri tıkıldığı günlerde, ortalık durulur gibi olmuştu. Bugünkü tırmanışın sebeplerinden birisi de bu geri adım atış olmuştur.
Demokrasilerde çare tükenmez derler. Elbette bu teröre de hukuk çerçevesi içerisinde bir çare bulunur diye düşünüyoruz.
Yalnız her şeyden önce verilecek cezalar caydırıcı olmalı, suç işlemeye yeltenenleri bir kere durup düşünmeye zorlamalıdır.
Çok kritik bir dönemdeyiz geç kalınmamalı.