Zaman öyle bir zaman oldu ki herkes her şeyi biliyor.
İşe adam lazım desen herkes talip oluyor.
Ne iş yaparsın denildiğinde cevap hazır. Her işi yaparım.
Dünya işleri de böyle. Din işleri de.
Sosyoloji tahsili görenler din âlimi olmuş.
Felsefe okuyanlar ise fetva makamı oluvermişler.
Elifi görse mertek zan edecek kadar cehaletlerini belli edenler ise şeyhülislam sanki.
Cami imamlarından müftülere, vaizlerden diyanet işleri başkanına kadar herkes din konusunda kaale bile alınmıyor.
Eline bir Kuran meali geçiren en yakın zamandan başlamak üzere Selefi Salihinden(ra) girip Ashabı Kirama kadar gelip geçen herkesi nerede ise tekfir edecek duruma gelmiş.
Hele öyle bir garip zümre peydah oldu ki son zamanlarda:
1400 yılı aşkın zamandır Hz. Rasulullah(sav) da dâhil olmak üzere Kuranı Kerim hükümlerini bu güruhtan başka hiç kimse anlayamamış ve yaşamamış.
Hâlbuki hemen hemen her Konyalı yakın zamanlara kadar bir gerçek âlimlerle tanışmışlardı.
Konyalıların bildiği gerçek âlimler, Kuranı Kerimdeki itikat, ibadet ve iman esaslarını derinlemesine bilen, Allah'ın kitabının temel felsefesini iyi anlamış, Kitabın ayetlerini ve bu ayetlerin delalet ettiği manaları kavrayan, kişilerdir.
Kerim Kitabımızı bizlere ulaştıran Rasulullah’ı(sav) ve onun yaşamını etraflıca bilen, derin irfan ve hikmet bilgisine varis olan insanlardı
Kuranı Kerimin ayetleri doğrultusunda dünya-ahiret, sevgi-nefret dengesini gözeten, batıla ve taraftarlarına karşı gayet şiddetli, müminlere karşı alçak gönüllü ve şefkatli, hayra davet eden büyüklerimizdi.
Para ve şöhret için kitap yazmayan, insanlara hükmetmek için konuşmayan, sözün gerektiği yerde sükûtun beş para etmediğini bilen, istişare eden, anlık duygusal davranışlardan uzak duran, dininden zenginleşmeyen, dininin adamı olup din adamı olmayan önderlerdi.
Tanıdığımız bildiğimiz âlimler ile onlardan önceki selefleri bildikleriyle amel eden entelektüel derinlikli ve hikmet bilgisine varis olan, bildiğiyle amel ederek nefsi ile cihadı yanında gerektiğinde kılıcını boynuna asıp ruhi ve bedeni cihadını birlikte yapan ilim adamları idi.
Şimdikilere âlim demeye bin şahit ister.
Neden mi?
Çünkü kalemini batıla satmaktan çekinmeyen, yazdıkları ile dünyalık elde eden, elde ettiği dünyalık miktarı ile övünenlere âlim denmeye başlamıştır da ondan.
Milletin önüne düşüp eğriye eğri, doğruya doğru diyecekleri yerde güvenlikli korunaklı sitelerde oturmayı marifet bilmişlerde ondan.
Kuran ayetlerinin anlaşılması konusunda ve Rasulullah’ın(sav) sahih sünneti ile sahih hadisleri konusunda Müslümanların ortak bünyesine bir virüs gibi girip her gün artan bir şekilde tahribat yapmış olmalarından.
Ümmetin Namusu Suriye’de ayaklar altında çiğnenirken Suriyeli Müslümanları rafızilere teslim edecek kadar düştüklerinden.
Daha saymaya insanın dili varmıyor.
Rabbimizden(cc) Milletimize ve İslam Âlemine yeniden Rasulullaha(sav) varis olan âlimler lütuf etmesini niyaz ediyoruz.