Medya, en güçlü silah kitabım (8)
Evimize veya iş yerimize her gün bir veya birkaç gazete getirir bırakırlar. Bilhassa Batı ülkelerinde bu olay çok yaygındır. Televizyonlar ise biri mutfakta diğeri salonda olmak üzere aynı evde neredeyse ikiye ulaşmıştır. Olayı biraz daha karikatürize etmek için biz, “televizyonlar artık yatak odalarımıza girdi” demekteyiz.
Açıyorsunuz televizyonu elinizde uzaktan kumanda cihazı, başlıyorsunuz düğmesine basmaya… Sayısını bilemediğiniz kadar çok kanal karşınıza geliyor. Bunlar uydudan yayın yaptıkları için mahalli televizyon kanallarını bile televizyonunuzun ekranınızda…
Hele çocuklar… Onların tecrübesi de olmadığından iyi ile kötüyü birbirinden ayırma melekeleri henüz gelişmemiştir. Anne, evinin işini görebilmesi ve çocuğunu ayağı altında dolaşmaması için oturtur küçücük çocuğu televizyon önüne, açar bir çocuk kanalı… Aman Yarabbi… Bu nasıl çocuk kanalıdır ki onların şuur altına Hıristiyanlık ve ateizm (hiçbir ilaha inanmama) fikirleri aşılar durur. Sonra o çocuk büyüyünce biz kendilerinden saygı ve hürmet bekleriz. O da babasına; “Benim harçlığımı artır moruk... Yoksa senin çeneni kırarım” der. En küçük ihtiyacın karşılanmamasına sinirlenir ve kalkar annesini döver.
1997 yılı sonunda ANA-SOL-M (MHP) hükümeti kurulurken Medya Patronu Aydın Doğan’ın kendi gazetelerinin birinde çıkan beyanatı, ülkemizde demokrasinin ne olup olmadığını bir kere daha ortaya çıkarmıştır.
1975 – 85 arası önce hem de MSP’nin ve 80 sonrası RP’nin Denizli müfettişiyim. Her ay muntazaman Denizli’ye gider parti çalışmalarını kontrol ve deruhte ederdim. Yine bir gün teftiş için Denizli’ye gittim. Garajlarda otobüsten indim. Hemen o civarda yazlık kahvehaneler vardır. Kahvehaneler müşteriler için televizyon kurmuşlar. Bu surette müşterilerini kahvehanede tutmak ve onlardan para kazanmak istemektedirler.
Otogardan biraz yürüyünce bir yazlık kahvehanenin önüne geldim. Kahvehanede kurulan televizyonun arka tarafı dışarıya, ön tarafı yani ekran kısmı içeriye dönük bir şekilde kurulmuş. Ben televizyonun arka tarafındayım. Hem de televizyonun önünde toplanmış seyircileri (8 – 10 kişi) görüyorum.
Burada size de bir tavsiyede bulunacağım. Bir gün siz de televizyonun arka tarafına geçin ve televizyonu seyredenleri, siz bir seyredin. Ne kadar hayret edeceksiniz, bilemezsiniz.
Bu kahvehanede ki TV seyircilerine bir bakıyorum, hepsi birden gülmeye başlıyorlar. Biraz sonra hepsi birden ağlamaya başlıyorlar. Biraz sonra hepsi birden bağırarak ayağa kalkıyorlar, daha sonra boş çuval gibi sandalyelerine yığılıyorlar. Ben TV’yi önden seyretmediğimden programın ne olduğunu bilmiyorum.
Ama seyircilerin hepsini aynı anda kılıktan kılığa soktuğunu görüyor, “Aman, Ya Rabbi. Bu ne müthiş cihaz bu böyle… Seyircilerin hepsini aynı ada oynatabilen bu güç ne büyük bir güçtür?” demekten kendimi alamıyorum.
Siz bu daireyi geliştirin ve ülke genelinde televizyon seyredenlerin hallerini bir düşünün. 77 milyon insanımızı görünmez iplerle kukla gibi oynatan cihazın (televizyonun) gücünü düşünün. Bütün bir toplumu halden hale soktuğunu kabul edin.
Medya, Sultanı tahtından indirir, zindana sokar. Zindandakini, Sultan yapar.
RP Erbakan Hükümeti, 1996 – 97 sadece 1 yıl iktidarda ve bir ay gibi kısa bir zamanda İslam Birliği’nin nüvesi olan D-8’i kursa da, Havuz sistemini kurarak Devlet kurumlarının Bankalar tarafından soyulmasını önlese de, emekliye, memura, dul ve yetime yüzde yüz, yüzde 300 maaş zammı verse de değil mi ki soygunculara akan musluğu, millete çevirdi. Bu büyük suçun karşılığı, onun iktidardan düşürülmesi olarak karşımıza çıktı.
AKP’li dostlarımızla zaman zaman görüşürüz. Kendileri de beyanatlarında ve açık oturumlarda, “Vatandaş, AKP’nin iktidarından ve icraatından memnundur. Bu sebeple seçimlerde AKP’ye rey vererek ve onun iktidarını ve icraatını desteklemektedir” demektedirler. Bu sebeple de AKP 12 senedir iktidardadır, diye bitirirler, sözlerini…
Doğru mudur, bu ifadeler… Bunu bir de biz, medya gücü açısında biz inceleyelim.
2014 yılı ilk ayları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, il il dolaşarak açık hava toplantıları yapıyor. Tabii ülke televizyonlarının hemen hepsine yakını da bu mitingleri canlı olarak ekrana getiriyorlar. Ben evimdeyim, yanımda da oğlum var. Ona; “Şu kanalları sayalım bakalım. Kaç televizyon bu mitingleri canlı olarak yayınlamakta, kaç televizyon bunu birinci haber olarak takdim etmektedir” dedim.
Değerli okuyucularım… Siz ne dersiniz?
Erdoğan’ın yaptığı mitingleri canlı olarak veren televizyon kanallarından tam 12 kanal saydık, biz. Devletin kanalları TRT’ler, zaten Başbakan’ın konuşmalarını birinci büyük haber olarak vermek zorundadırlar.
Köylü Ahmet, Bakkal Mehmet, hangi kanalı açarsa, karşısında Başbakanı ve onun yaptığı mitinglerde ki konuşmaları çıkmaktadır. Ve içinden şöyle demektedir. “Vay canına… Meğer ne büyük ve kudretli bir insanmış bu Tayyip… Halkın kafasında, onun bu büyüklük imajı uyanınca artık gözlerinde başka büyük kalmamakta ve seçimlerde oylar tekrar ona yönelmektedir. Görüyor musunuz, AKP’nin 12 yıllık iktidar olmanın sırrını…