Hadi yine iyisiniz. Yerli, milli ve dini bir dizimiz daha oldu.
Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi isimli diziyi seyredenler olmuştur elbette.
Alpaslan, Kuruluş Osman ve diğerlerinde olduğu gibi eminiz ki bu diziyle de bilumum küffara o biçim dayaklar atacağız.
Belki yazıya şöyle başlamak daha doğru olurdu: Kurtlar Vadisini seyrettiniz değil mi?
Neden bu soru ile başlamak gerekirdi derseniz; Beyin yıkama bu dizi ile tavan yapmıştı.
Şimdi yeni dizi yayına girdiğine göre yahudiler ve hristiyanlara atacağımız tokalarla beynimiz bir daha yıkanacak, Gazze konusunda tam zamanında yapılan gaz alma operasyonu da başarılmış olacaktır.
Şaka bir yana, Gazze işgaline ve katliamına zar zor yetiştirildiği anlaşılan Selahaddin Eyyubi Dizisi, uydurma senaryosu ile izleyenleri şaşırtmaya devam edecek gibi görünüyor.
Bu zamanda böyle şeyler normaldir yahu, altı üstü ortalığı idare edip başımıza iş çıkarmadan milletin gazını alacak bir dizidir bu diyenler olabilir.
Gazze katliamına yetiştirilen dizi büyük ihtimalle savaşı önlemeyecek ama dizi sonunda Selahaddin haçlılara saldırıp Kudüs’ü aldığında, belki Gazze’de ve Kudüs’te hiç Müslüman kalmamış olacaktır.
İlk bölümü geçen hafta yayınlanan Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi dizisinin ilk bölümünü izleyenler hiç olmadığı kadar tarihi inkâr, olayları örtbas etme ve çarpıtmalarla dolu adice yalanları ilk defa izlemiş oldular.
Dizi yapmanın amacı insanlara tarihî gerçekleri göstermek değil de, alınan para karşılığında siyasi mesaj vermek olunca oluyor böyle şeyler.
İşkenceye katlanmaya devam edebilecekler, muhtemelen bu akşam 2. Bölümü izleyecekler.
Bu dizinin de tıpkı muhteşem yüzyıl dizisi ve diğerleri gibi, bilinçli bir şekilde yapıldığına inanıyoruz.
Bu ülkede gündem tarih olunca özellikle de işin içine İslam Tarihi girince, yapılanlar hep merak uyandırır.
Özellikle ilk bölümle istenen başarı kapısı aralanmış ise, dizide gerçekler her zaman ikinci planda kalır ve ortaya çıkan şey tamamen birilerinin kafasında oluşan hayallerin gösterilişi olur.
Tarihi gerçekler aynen gösterilirse yapılan iş dizi değil, belgesel olurdu diyenler de olabilir.
Selahaddin Eyyubi’nin ilk bölümünde olduğu gibi tarih ve kültür katlediliyorsa, hayaller yerine belgesel seyretmek daha doğru olur.
Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi dizisi gerçek bir hikâyeye dayanmaktadır diyenler, gerçek nedir, hayal nedir konusunda açıklama yapmalıdırlar.
Dizi, 12. yüzyılda yaşamış olan Selahaddin Eyyubi’nin hayatını ve mücadelesini anlatıyor denilse de senaryonun tarihi gerçeklere aykırı olması, Selahaddin Eyyubi’nin doğuşunun Peygamberimizin(sav) doğuşuna benzetilerek mistik bir şekle büründürülmesi doğru olmamıştır.
Müslümanlara özellikle de tarihi konulara ilgi duyan insanlara saç baş yoldurtacak cinsten şeylerle başlatılan dizideki en büyük yalan, Selahaddin Eyyubi’nin Nureddin Zengi’nin oğlu olarak gösterilmesidir.
Selahaddin Eyyubi'nin bebekliği döneminde birileri tarafından öldürülmek istenmesi ile ilgili sahne de tamamen uydurma olup tarihte böyle bir olay yoktur.
Ayrıca dizide Selahaddin Eyyubi’nin ailesini çadırda yaşayan bir göçebe aile gibi gösterilmesi ise çok garip. Selahaddin babası Büyük Selçukluların Tigrit Kalesinin emiridir. Buraya aşireti ile birlikte gelmiş kale kendisine verilmiş, sonrasında Zengileri desteklediği için Selçuklu veziri ile arası bozulunca burayı terk edip Zengiler Devletinin hizmetine girdi ve İmaduddin Zengi'nin en güvendiği komutanı olmuştur.
Bir başka yanlış husus, Kudüs'ü kurtarmak dönemin her komutanın ve beyinin hayali olmasına rağmen, Selahaddin Eyyubi'nin doğumundan itibaren onun Kudüs'ü fethedecek komutan olacağı bilgisinin dizide öne çıkarılmış olması normal bir şey değildir.
Selahaddin Eyyubi hatırasına yakışmayan bu dizi, Gazze saldırısında heyecanlarını zapt etmekte zorluk çeken Müslümanların gazını almaya, yani günü kurtarmaya bile yetmeyecek gibi görünüyor.
FARKINDA MIYIZ?
Selahaddin Eyyubi dizisinde de önceki dizilerde olduğu gibi hiç olmaması gereken kadın figürlerinin ve arabesk aşk ifadelerinin varlığı, seçilen mekânları iyiliğini, giyilen kostümler ise dizinin amacını yok etmektedir.
Bu anlamda belki de dizide yapılan en büyük yanlış, hiçbir tarihsel bilgiye dayanmayan Miriam adlı bir karakterin Selahaddin Eyyubi’nin çocukluk aşkı olan yer almasıdır.
Klasik Cüneyt Arkın filmlerine benzeyen hususlar izleyicide, “Böyle bir dizi yapacaklarına hiç yapmasalardı daha iyi olurdu.” düşüncesini uyandıracaktır.