Türkiye’de geçmişte “Acı reçete” olarak adlandırılan istikrar paketlerinin, uygulanmaya konması ile büyük istikrarsızlıklar yaşanmıştır.
“İstikrar Paketi” deyimi yıllarca, enflasyon, devalüasyon, dış borç, iç borç yükü altında ezilen ve yoksulluk çeken Türk halkı için hiç de yabancı değildir.
1958’den beri Türkiye’de çoğu hükümetler, ekonomik meseleler karşısında çaresiz kalınca, çare olur anlayışıyla “istikrar paketleri” açmakla milleti oyaladılar ve ekonomiyi de daha kötü duruma getirdiler.
Türkiye’de kamuoyuna “acı reçete” olarak sunulan istikrar paketleri serüvenleri şöyle:
4 Ağustos 1958 Kararları
Adnan Menderes Hükümeti, 4 Ağustos 1958’de ihracatın tıkanması ve döviz yokluğu nedeniyle ortaya çıkan krizi aşmak amacıyla bir dizi karar aldı. Bu kararlar devalüasyon ve zam kararları idi.
Adnan Menderes’ in açıkladığı paket problemi çözmediği gibi 1960 ihtilali ile sonuçlandı.
Ağustos 1977 istikrar paketi
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 30’a düşmüştür. Dış ticaret açığı 4 milyar dolar olmuştur.
İstikrar paketi ile umulan hedeflere varılamamıştır.
İstikrar paketi, Süleyman Demirel tarafından açıklanmıştır.
Mart 1978 istikrar paketi
CHP döneminde, Bülent Ecevit Hükümeti “enkaz” devraldığını ve ekonomiyi restore edeceğini belirtmiştir. Ancak enflasyon % 53’e çıkmıştır.
Yeni yatırımlar durdurulmuştur. IMF’nin standart reçeteleri uygulanmıştır. KİT zamları sürdürülmüştür. 1 Dolar 25 liraya çıkmıştır.
Alınan önlemlere rağmen fiyat artışları sürmüştür, döviz sıkıntısı artmıştır.
Mart 1979 Tedbirleri
Bülent Ecevit Hükümeti, IMF’nin Stand-By Anlaşması uyarınca kamu harcamalarını kısmıştır. 1 ABD doları 35 lira olmuştur.
24 Ocak Kararları
Yüksek enflasyon ve dış ticaret açığı karşısında “24 Ocak 1980 İstikrar Paketi“ açılmıştır.
Yüzde 49 devalüasyon yapılmıştır.
Yüksek faize hazırlıklar yapılmıştır.
Sonuçta; gelir dağılımı işçi, köylü, memur aleyhine bozulmuştur.
Kararlar, Süleyman Demirel tarafından açıklanmıştır.
1984-1987 dönemi uygulamaları
1984-1987 ANAP döneminde ihracatta serbestleşme sağlanırken, hayali ihracatçılara göz yumulmuştur.
KDV uygulamasına geçilerek, halk vergi yükü ile ezilmiştir.
1988 Kararları
ANAP Hükümeti, 4 Şubat 1988’de mevduat faizlerini yükseltmiştir.
12 Ekim 1988’de faizler büyük bir tırmanış göstermiştir.
İç borçlarda hızlı bir artış olmuştur.
Yüksek faiz, düşük kur politikası, kısa vadeli dış borç alımları ekonomiyi krize sürüklemiştir.
5 Nisan 1994 Kararları
26 Ocak 1994’te yüzde 13,6 oranında devalüasyon yapılmıştır. Şubat-1994’te enflasyon aylık yüzde 10’a ulaşmıştır.
5 Nisan 1994’te “İstikrar Paketi” DYP-SHP Hükümeti tarafından açılmıştır.
5 Nisan Paketi ile Türk Lirası yüzde 38,8 oranında devalüe edilmiştir.
5 Nisan Kararları, ekonomide şok etkisi yapmıştır. İstikrar paketleri hep istikrarsızlık getirmiştir.
6 Mart 1996 Kararları
ANAP-DYP arasında kurulan ANAYOL adlı Mesut Yılmaz Azınlık Hükümeti, 6 Mayıs 1996 tarihinde bir paket açarak bir dizi kararlar aldı. Kararlar vergi ve zam kararları olarak açıklandı. Vergiler, halkın kaldıramayacağı boyutta ağırlaştırıldı. Yapılan zamlar hayatı daha çok pahalılaştırdı. Halk bunalıma sürüklendi. Çünkü Türkiye’de açılan ekonomik paketler yatırım ve üretime yönelik olmadığı için sürekli bunalım getirmiştir.
Türkiye’de geçmişte ekonomiyi içine düştüğü bunalımdan kurtarmak için çare değil, dönemler içinde çaresizlik getiren “acı reçeteler” sunulmuştur. Bu ise insanlarımızı her geçen gün yeni bir umutsuzluğa itmiştir.
1999 Kararları
18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinden sonra kurulan DSP-MHP-ANAP Koalisyon ortaklığı ile kurulan 57’nci Bülent Ecevit Hükümeti, IMF ile Stand-By Anlaşması imzalayarak yeni bir istikrar programını uygulamaya koydu. Üç yıllık bir süreyi kapsayan program 1999 sonlarında uygulamaya başlandı.
IMF programında “Önceden açıklanmış bir döviz hedefine bağlı ve döviz kuru politikasına dayalı enflasyonla mücadele” öngörülmüştür. IMF yapısal reformlara ağırlık verdi. Yapısal programların içinde yer alan özelleştirme hız kazandı. Çünkü özelleştirmelerden elde edilecek kaynaklar doğrudan borç ödemelerinde kullanılıyordu. IMF, Türkiye’den alacaklarını faizleri ile beraber tahsil edebilecek bir programı dayatıyordu.
1999 kararları, uygulamaya başlandığı ilk altı aylık dönemde bile ekonomik dengeleri bozmuştur. 2000 yılı Haziran ayında işçi, memur, çiftçi mitingler ve yürüyüşler yaparak, 57’nci Bülent Ecevit Hükümetini protesto etmiştir.
2000 yılı Aralık ayına gelindiğinde Bülent Ecevit Hükümeti, IMF’den 10 milyar dolar borç para almak durumuna gelmiştir. Türkiye’de 12 banka batarak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir. Ölüm oruçları, af tartışmaları, sivil halk ve polislerin yürüyüşleri ile ülkedeki genel huzur bozulmuştur.
13 Aralık 2000 tarihinde yapılan polis yürüyüşleri üzerine zamanın Başbakanı Bülent Ecevit; “ Ölüm oruçları, af tartışmaları ve polislerin yürüyüşlerinin aynı zamana denk gelmesi bir tesadüf mü, yoksa bir yerlerden düğmeye mi basıldı?” demek durumunda kalmıştır.
IMF’nin istikrar adına, girdiği ülkelerde uyguladığı politikalarla; anarşi, ekonomik bunalım ve huzursuzluk ortaya çıkmaktadır.
İşte Türkiye’de geçmişte istikrar paketlerinin sonucu olarak istikrarsızlık, ekonomik bunalım ve huzursuzluk yaşanmıştır.
“İstikrar Paketi” deyimi yıllarca, enflasyon, devalüasyon, dış borç, iç borç yükü altında ezilen ve yoksulluk çeken Türk halkı için hiç de yabancı değildir.
1958’den beri Türkiye’de çoğu hükümetler, ekonomik meseleler karşısında çaresiz kalınca, çare olur anlayışıyla “istikrar paketleri” açmakla milleti oyaladılar ve ekonomiyi de daha kötü duruma getirdiler.
Türkiye’de kamuoyuna “acı reçete” olarak sunulan istikrar paketleri serüvenleri şöyle:
4 Ağustos 1958 Kararları
Adnan Menderes Hükümeti, 4 Ağustos 1958’de ihracatın tıkanması ve döviz yokluğu nedeniyle ortaya çıkan krizi aşmak amacıyla bir dizi karar aldı. Bu kararlar devalüasyon ve zam kararları idi.
Adnan Menderes’ in açıkladığı paket problemi çözmediği gibi 1960 ihtilali ile sonuçlandı.
Ağustos 1977 istikrar paketi
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 30’a düşmüştür. Dış ticaret açığı 4 milyar dolar olmuştur.
İstikrar paketi ile umulan hedeflere varılamamıştır.
İstikrar paketi, Süleyman Demirel tarafından açıklanmıştır.
Mart 1978 istikrar paketi
CHP döneminde, Bülent Ecevit Hükümeti “enkaz” devraldığını ve ekonomiyi restore edeceğini belirtmiştir. Ancak enflasyon % 53’e çıkmıştır.
Yeni yatırımlar durdurulmuştur. IMF’nin standart reçeteleri uygulanmıştır. KİT zamları sürdürülmüştür. 1 Dolar 25 liraya çıkmıştır.
Alınan önlemlere rağmen fiyat artışları sürmüştür, döviz sıkıntısı artmıştır.
Mart 1979 Tedbirleri
Bülent Ecevit Hükümeti, IMF’nin Stand-By Anlaşması uyarınca kamu harcamalarını kısmıştır. 1 ABD doları 35 lira olmuştur.
24 Ocak Kararları
Yüksek enflasyon ve dış ticaret açığı karşısında “24 Ocak 1980 İstikrar Paketi“ açılmıştır.
Yüzde 49 devalüasyon yapılmıştır.
Yüksek faize hazırlıklar yapılmıştır.
Sonuçta; gelir dağılımı işçi, köylü, memur aleyhine bozulmuştur.
Kararlar, Süleyman Demirel tarafından açıklanmıştır.
1984-1987 dönemi uygulamaları
1984-1987 ANAP döneminde ihracatta serbestleşme sağlanırken, hayali ihracatçılara göz yumulmuştur.
KDV uygulamasına geçilerek, halk vergi yükü ile ezilmiştir.
1988 Kararları
ANAP Hükümeti, 4 Şubat 1988’de mevduat faizlerini yükseltmiştir.
12 Ekim 1988’de faizler büyük bir tırmanış göstermiştir.
İç borçlarda hızlı bir artış olmuştur.
Yüksek faiz, düşük kur politikası, kısa vadeli dış borç alımları ekonomiyi krize sürüklemiştir.
5 Nisan 1994 Kararları
26 Ocak 1994’te yüzde 13,6 oranında devalüasyon yapılmıştır. Şubat-1994’te enflasyon aylık yüzde 10’a ulaşmıştır.
5 Nisan 1994’te “İstikrar Paketi” DYP-SHP Hükümeti tarafından açılmıştır.
5 Nisan Paketi ile Türk Lirası yüzde 38,8 oranında devalüe edilmiştir.
5 Nisan Kararları, ekonomide şok etkisi yapmıştır. İstikrar paketleri hep istikrarsızlık getirmiştir.
6 Mart 1996 Kararları
ANAP-DYP arasında kurulan ANAYOL adlı Mesut Yılmaz Azınlık Hükümeti, 6 Mayıs 1996 tarihinde bir paket açarak bir dizi kararlar aldı. Kararlar vergi ve zam kararları olarak açıklandı. Vergiler, halkın kaldıramayacağı boyutta ağırlaştırıldı. Yapılan zamlar hayatı daha çok pahalılaştırdı. Halk bunalıma sürüklendi. Çünkü Türkiye’de açılan ekonomik paketler yatırım ve üretime yönelik olmadığı için sürekli bunalım getirmiştir.
Türkiye’de geçmişte ekonomiyi içine düştüğü bunalımdan kurtarmak için çare değil, dönemler içinde çaresizlik getiren “acı reçeteler” sunulmuştur. Bu ise insanlarımızı her geçen gün yeni bir umutsuzluğa itmiştir.
1999 Kararları
18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinden sonra kurulan DSP-MHP-ANAP Koalisyon ortaklığı ile kurulan 57’nci Bülent Ecevit Hükümeti, IMF ile Stand-By Anlaşması imzalayarak yeni bir istikrar programını uygulamaya koydu. Üç yıllık bir süreyi kapsayan program 1999 sonlarında uygulamaya başlandı.
IMF programında “Önceden açıklanmış bir döviz hedefine bağlı ve döviz kuru politikasına dayalı enflasyonla mücadele” öngörülmüştür. IMF yapısal reformlara ağırlık verdi. Yapısal programların içinde yer alan özelleştirme hız kazandı. Çünkü özelleştirmelerden elde edilecek kaynaklar doğrudan borç ödemelerinde kullanılıyordu. IMF, Türkiye’den alacaklarını faizleri ile beraber tahsil edebilecek bir programı dayatıyordu.
1999 kararları, uygulamaya başlandığı ilk altı aylık dönemde bile ekonomik dengeleri bozmuştur. 2000 yılı Haziran ayında işçi, memur, çiftçi mitingler ve yürüyüşler yaparak, 57’nci Bülent Ecevit Hükümetini protesto etmiştir.
2000 yılı Aralık ayına gelindiğinde Bülent Ecevit Hükümeti, IMF’den 10 milyar dolar borç para almak durumuna gelmiştir. Türkiye’de 12 banka batarak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir. Ölüm oruçları, af tartışmaları, sivil halk ve polislerin yürüyüşleri ile ülkedeki genel huzur bozulmuştur.
13 Aralık 2000 tarihinde yapılan polis yürüyüşleri üzerine zamanın Başbakanı Bülent Ecevit; “ Ölüm oruçları, af tartışmaları ve polislerin yürüyüşlerinin aynı zamana denk gelmesi bir tesadüf mü, yoksa bir yerlerden düğmeye mi basıldı?” demek durumunda kalmıştır.
IMF’nin istikrar adına, girdiği ülkelerde uyguladığı politikalarla; anarşi, ekonomik bunalım ve huzursuzluk ortaya çıkmaktadır.
İşte Türkiye’de geçmişte istikrar paketlerinin sonucu olarak istikrarsızlık, ekonomik bunalım ve huzursuzluk yaşanmıştır.