1923’de başlayan bu dönem, İzmir İktisat Kongresi’nin ışığı altında özel kesime ağırlık verilmiş, Sanayi Teşvik Kanunu ile iktisadi kalkınma, özel sektör yatırımlarından beklenmiştir. 1933’e kadar devam eden yıllarda Devlet daha çok sosyal sabit sermaye ve beşeri sermaye konularında faaliyette bulunmuş, sınaî yatırımlara hemen hemen hiç girmemiştir. (3) Bunun sonucu olarak, sanayide kayda değer ilerleme adımları atılamamıştır. Birçok sınaî müessese kurulmuşsa da bunlar “Şeker fabrikaları gibi bazı istisnalar dışında” genellikle geri bir teknoloji uygulayan küçük ünitelerde birleştiğinden, ihracata müsaade etmek şöyle dursun, harcı âlem sanayi mamulleri hususunda memleketin dışarıya bağımlılığını da sezilir surette azaltamamıştır. (4) Hatta bazı malların ithalat miktarları dönemin başındaki seviyenin üstüne çıkmıştır.
Bu dönemde, birçok mamulün ithali mecburi görülüp devam ederken, dünyada tarımın makineleşmesi sonucu, tarım ürünlerinin fiyatları düşmeye başlamış, bu sebeple Türkiye’nin ihracatının büyük bir kısmını teşkil eden tarım ürünlerinde önemli düşüşler olmuştur.
Dolayısıyla Türkiye’de ticaret dengesinin her yıl verdiği açık büyümüş, hele 1929’da yeni tarife yürürlüğe girmeden yapılan aşırı ithalat yüzünden 101 milyon lira (ihracatın % 65’ine) varmıştır. Sürekli dış ticaret açığının ve dış borçlar için ödenmesi gerekli taksitlerin döviz talebini kabartması sonucunda da Türk Lirası’nın dış değeri yavaş yavaş gerilemiş, İngiliz Lirası’nın 1923’de 7.29 TL olan fiyatı 1930’da 10.32 TL’na çıkmıştır. 1930’a kadar genel fiyat seviyesi de yıldan yıla bir miktar yükselmiştir. (5)
Sonuç olarak, yeni kurulmakta olan bir devletin ekonomik politikasının ne olması gerektiğinin açıklık kazanmaması ve idarecilerin belirli iktisat politikalarından uzak oluşları bu dönemin karamsar bir ekonomik politikaya sahip olduğunu kesin çizgilerle belirlemektedir. Dönemin ekonomisindeki olumsuz etkiler ise ithalattaki artışlar, dış ticaret dengesindeki açıklar, dış borç yüklerinin artması ve millî para değerindeki düşüşler şeklinde kendini göstermektedir.
---------------------
3) Köksal, Bilge Aloba, - İlkin, a. Râsih, Türkiye’de İktisadi Politikanın Gelişimi, Yapı ve Kredi Bankası Yayını, 1973, sh: 5
4) Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, Akbank Kültür Yayını, sh: 81
5) A.g.e. sh: 81
Bu dönemde, birçok mamulün ithali mecburi görülüp devam ederken, dünyada tarımın makineleşmesi sonucu, tarım ürünlerinin fiyatları düşmeye başlamış, bu sebeple Türkiye’nin ihracatının büyük bir kısmını teşkil eden tarım ürünlerinde önemli düşüşler olmuştur.
Dolayısıyla Türkiye’de ticaret dengesinin her yıl verdiği açık büyümüş, hele 1929’da yeni tarife yürürlüğe girmeden yapılan aşırı ithalat yüzünden 101 milyon lira (ihracatın % 65’ine) varmıştır. Sürekli dış ticaret açığının ve dış borçlar için ödenmesi gerekli taksitlerin döviz talebini kabartması sonucunda da Türk Lirası’nın dış değeri yavaş yavaş gerilemiş, İngiliz Lirası’nın 1923’de 7.29 TL olan fiyatı 1930’da 10.32 TL’na çıkmıştır. 1930’a kadar genel fiyat seviyesi de yıldan yıla bir miktar yükselmiştir. (5)
Sonuç olarak, yeni kurulmakta olan bir devletin ekonomik politikasının ne olması gerektiğinin açıklık kazanmaması ve idarecilerin belirli iktisat politikalarından uzak oluşları bu dönemin karamsar bir ekonomik politikaya sahip olduğunu kesin çizgilerle belirlemektedir. Dönemin ekonomisindeki olumsuz etkiler ise ithalattaki artışlar, dış ticaret dengesindeki açıklar, dış borç yüklerinin artması ve millî para değerindeki düşüşler şeklinde kendini göstermektedir.
---------------------
3) Köksal, Bilge Aloba, - İlkin, a. Râsih, Türkiye’de İktisadi Politikanın Gelişimi, Yapı ve Kredi Bankası Yayını, 1973, sh: 5
4) Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, Akbank Kültür Yayını, sh: 81
5) A.g.e. sh: 81
Devam Edecek