Milletimize her fırsatta örnek olarak sunulan insanların içine düştükleri bu açmaz ortada dururken, milletimizin içinde yetiştiği halde köklerinden uzaklaşmayı modernlik, çağdaşlık olarak görmekte olan insanların özellikle de idarecilerin batı insanındakine benzer davranışları insanımızı bir öncekilerden daha fazla üzmekte ve endişelendirmektedir.
Batıdaki örneği yerele indirgersek yerel siyasiler özellikle de belediye başkanları kendi inisiyatifleri dışında mensup olduğu veya bağlı olduğu siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, cemaat, tarikat veya dernek tarafından ya da hemşeri bazlı baskı grupları ile bazı kişiler tarafından yanına yerleştirilen elemanlar nedeniyle neyi niçin yaptığını batıdakine benzer şekilde bilemez hale getirilmektedir.
Bu hale getirilmiş yerel idareciler şehirlerini geliştirebilmek, modernleştirebilmek ve hemşerilerinin önceliklerine uygun olarak sundukları hizmet kalitesini zenginleştirebilmek için sürekli üretken olmak zorunda iken ne yazık ki etraflarında yer alan, hemşerilerinden kopuk, bilgi ve tecrübe noksanı kişilerin yönlendirmesi ile hemşerilerinin önceliklerine aykırı alanlarda faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadırlar.
Bu olumsuzluklar yetmiyormuş gibi yerel idarecilerin yönetimlerindeki kurumlardaki mevcut çarpık yapı ile yani diğer bir ifade ile yıkılması gereken statüko ile birlik/bütünleşik olup hizmetin devamından yana olmak yerine, ortodoks yönetim ve ekonomilerde olduğu gibi kişisel hesaplar ve istatistiki sayımlar peşinde koşmaları da anlaşılır gibi değildir.
Böylece siyasiler seçim zamanında meydanlardaki şaşaalı vaatlerde yer almasına rağmen bir türlü hayata geçirilemeyen proje ve yatırımlarının yapılmaması veya gecikmesi nedeniyle hemşerilerine, dolayısıyla da insanlığa karşı bir çeşit hizmet kusuru içinde olmaktadırlar.
Bu uzunca girişi yaptıktan sonra devletin genel idareye dâhil kurumlarını bir kenara bırakarak sözü yerele getirmek istiyoruz.
Malum bahar geldi geçiyor, arkasından yaz mevsimi gelecek.
Yerel idareler yaz ayları gelince şarkı türkü konserleri, resitaller, müzik ve şiir dinletileri ile mahalle konserleri gibi yerel halkın istediği(!) faaliyetlere hız verirler ve böylece kendilerinden yerel hizmet bekleyen hemşerilerinin mutluluğunu(!) da sağlamış olurlar.
Türkiye’de merkezi sistemde oynanan ekonomik oyunun bir ölçek küçüğü yerel idarelerde oynanmaktadır.
Bunu şöyle ifade etmek mümkündür:
Ekonomide dolaşımda olan paranın sadece %10′u piyasada bulunan fiziksel paradır. Kalan %90′ın üzerinde parayı bankalar havadan üretmekte ve sonunda kendi kârları ile de yok etmektedirler.
Ve bu para asla vatandaşa dönmemektedir.
Belediyelerin hizmet adı altında yaptıkları fiziki belediyecilik hizmetleri de aynen ekonomideki fiziki para gibi %10 lar seviyesinde kalmaktadır. Kalan %90 lara varan hizmetler(!) ise fiziki yatırım hizmetlerinin dışında bazen yerel idareleri hiç mi hiç ilgilendirmeyen konularda yapılmakta ve hemşerilere hizmet için harcanması gereken miktarlar bir şekilde yok edilmekte ve buharlaşıp yok olmaktadır.
Ülkemizde ekonomik çevrelerde yapılan anketlerin neticelerine göre yüksek öğrenimli insanların dahi bankalardaki %90 lara varan hayali paranın nasıl üretildiği ve yok edildiğini bilmedikleri ortaya çıkmıştır.
Sahi, yerel idarelerdeki %10 luk fiziki altyapı yatırımları dışında kalan hizmet ve yatırımların(!) nasıl kararlaştırıldığını ve nasıl uygulanır olduğunu bilen var mı?