Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 31 Mart mahalli seçimlerin ardından Türkiye ittifakı kavramını ortaya attı. Bunun sebebi -herhalde- içeride ve dışarıda Türkiye’nin bekasını tehlikeye düşürebilecek bir plan ve bir projenin olmasıdır.
Türkiye eski Türkiye değil, kendi ayakları üzerinde yürümek ve global dünyada söz sahibi olmak istemektedir. Bu bağlamda Doğu Akdeniz enerji kaynaklarında ve Yeni İpek Yolu projesinde söz sahibi olmak istemektedir. Bunun için S- 400 hava savunma sistemini satın almakta ve F- 35’lere ortak olmuştur.
Bize göre Türkiye ittifakı hali hazır, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik ortamda sağlamak mümkün değildir. Çünkü sosyal ortam pek iç açıcı değil, karşımızda FETÖ, PKK, NATO’nun askeri DEAŞ var, DHKP-C gibi diğer sol terör örgütleri var!
Ekonomiye gelince Türkiye’nin cari açığı Şubat ayı itibariyle 718 milyon dolardır. İşsizlik oranı %’de 14. Dolar ve euro kuru yüksek, halkın alım gücünü zorlamaktadır.
Bu sebeple Türkiye ittifakını sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmemiz için ivedilikle şu hususların yerine getirilmesi gerekir.
1. Adalet 2. Ehliyet ve liyakat. 3. Dil. 4. Tefekkür. 5. Medeniyet. 6. İktisadi yönden kalkınma. 7. Katılım bankacılığı geliştirme. Bu kavramları sırası ile kısaca açıklayalım:
1. Adalet, zulmün zıddı olup bir şeyi yerli yerince yapmaktır. Yani hukukun gereği ne ise onu yapmaktır. Hayat boyu nafaka, çarpık ilişkiler, nikâhsız yaşama, sadece kadının beyanını esas alıp kocasını hapsetme, evden uzaklaştırma, evladın şikâyetini esas alıp babasını dinlemeden babasını hapsetme hukuka aykırıdır. Bu sebeple İstanbul sözleşmesi rafa kaldırılmalı. Terörle ilgi olmayan vatandaşlar HDP’ye oy verdi diye onları imalı da olsa suçlamamalı, pati cezalandırılmalı.
Hukuksuzluğun yaralarını sarmak için acilen bir AF KANUNU çıkarılmalı. Bu kanun 15, 16, 17 yaşında evlenip çoluk- çocuk sahibi olup hapishanede tecavüzcülerin yanında tutulanları, sadece kadının beyanını esas alıp içeri giren kocaları ve FETÖ ile direk bağı olmayıp şikâyet üzere içeri alınanları, malını, canını ve ırzını korurken kavga anında adam yaralayanları veya öldürenleri kapsamalı.
2. Ehliyet ve liyakat, sosyal sermayenin ve iktisadi yönden kalkınmanın temel taşıdır. Bu sebeple Mekke’nin fethinden sonra, “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.”…(Nisa:58) ayeti nazil olunca Peygamberimiz, Kâbe'nin anahtar taşıyıcısı olan müşrik Osman b. Talha’ya vermiştir. Bu sebeple Osmanlı gayrimüslim bürokrat istihdam etmiştir. Bu bağlamda Türkiye vatandaşı olan herkes hangi görüşten ve inançtan olursa olsun memurluk sınavına girdiği zaman basarmış ise sözlü imtihan ile hakkı gasp edilmemeli. Sakıncalı ise devletin istihbaratı var, gereğini yapar. Bürokrat ve amir olacak memurlar mutlaka sınavdan geçirilerek ehliyet ve liyakat zayi edilmemeli. Aksi halde zulüm olur ve hainlik olur.
Merhum Prof. Dr. Halil İnalcık şöyle diyor: “İlk dönem vezirlerin tamamı ulamdır. Ulema olmasaydı imparatorluk kurulamazdı. Sultanların arkasında akıllı, devlet tecrübesi olan vezirler vardı. Bu bilgi ile ülküyü birleştiren siyasi irade harap halde devraldığı İstanbul’u yeniden kurarken İslam medeniyetinin en parlak örneklerinden birini yeşertecektir. Bu sayededir ki, bir İslam şehri olarak İstanbul’da Rum Yahudiler varlıklarını sürdürebilecek, Ayasofya hala ayakta durabilecektir. Osmanlı’nın sürekli olarak tayin ettiği bir Ayasofya mimarı olmasa bu mabed bile çoktan çökmüştü.”
3. Dil, Türk dili genişletilmeli, ilim ve bilimde kavramlar üretilmeli, sadece Batı’nın ilim ve biliminin taşeronluğu yapılmamalı. Gerçek kavramının ne olduğu bilinmesi için merhum Doç. Dr. Şakir Kocabaş’ın dediği gibi Kur’an diline sahip çıkılmalı. “Dil bir medeniyettir” kısır bir dille medeniyet inşa edilemez.
4. Tefekkür, bir şey hakkında iyice düşünmek, bir işin sonucunu hesaplamak anlamına gelir. Bir şey hakkında tefekküre dalmak, nazarî araştırmalarda bulunmak” anlamına da gelir. Bu bağlamda bir TEFEKKÜR ENSTİTÜSÜ kurulmalı. Bu enstitüde sosyal ve fen bilim adamları, ulema ve tasavvuf ilminde temayüz etmiş mutasavvıflar bulunmalı. Batı’da düşünce kuruluşları var bizde niçin olmasın.
5. Medeniyet, Batı medeniyetinin taşeronluğu artık bırakılmalı. Çünkü bu medeniyet, adaleti esas almadığı için çökmüş; insanlığa gözyaşı ve kandan başka bir şey verememiştir. Bizim medeniyetimizin temeli ise adalete, ehliyet ve liyakate dayanır.
6. İktisadi yönden kalkınma; müteşebbis yeteneği olan insanları, KİT’lerin başına getirip bu kuruluşlar arpalık olmaktan artık çıkartılmalı…
7. Katılım bankacılığı geliştirilmeli. Çünkü faize dayanan kapitalist sistem el emeğini ve göz nurunu sömürmektedir. Emperyalizmin istediği zaman Dolar kuru ile oynamasının sebebi budur. Gelin bu önemli mesele için yukarıda izah ettiğim hususları yerine getirelim ki kayıkçı kavgasına dönüşmesin! Hoşça kalın.