Nereye gidiyoruz yazı serisi
Hani bir söz vardır; “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…” diye. İşte aynen öyle bir olay yaşıyoruz 50 senedir. Bu olay bütün dünyaya 600 yıl insanlık, kardeşlik ve adalet örneği olan bir milletin son elli seneden beri AB (Avrupa Birliği) diye yırtınması olayıdır.
Dikkat ederseniz otur AB, kalk AB… İşimiz gücümüz AB olmaktadır. Hâlbuki ülkemiz Orta Doğu ülkeleri olan İslam ülkelerinin ve Türk Cumhuriyetlerinin ortasında bulunmaktadır. Diğer taraftan İsrail’in “Arz-ı Mev’ut” yani vaat edilmiş topraklarının içinde Türkiye de bulunmakta, sömürgeci Batılı ülkeleri önüne katan İsrail Orta Doğu’da fırtınalar estirmektedir.
Bütün zengin madenler ve petrol bu ülkelerle birlikte ülkemizde bulunmakta bu da Batılı sömürgecilerin işgal iştihasını kabartmaktadır. Coğrafik açıdan da Türkiye önemli bir geçiş yolu üzerindedir. Enerji nakil halkasının önemli bir kilididir.
Askeri açıdan güçlü bir ülkedir. Halkı sabırlı ve mütevekkildir. Ufak tefek hareketlere sabretmesini bilir. Üretim için elzem olan genç bir nüfusa sahiptir. Topraklarının büyük bölümü tarıma elverişlidir. Daha bunlar gibi birçok üstünlükleri bulunmaktadır.
AB MASALI NASIL BAŞLADI
1970 yılında TBMM’sinde, Süleyman Demirel’in Başbakanlığını yürüttüğü AP (Adalet Partisi) hükümet aleyhine bir “Gensoru önergesi” verilir. Gensorunun konusu; “AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu)” şeklindedir. Gensoruyu veren Konya milletvekili Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır ve gensorusunun meclis gündemine alınmasını ister. Bunu temin edebilmek için de “Gensorusunu” açıklamak üzere kürsüye gelir ve tarihi bir konuşma yapar. Bu tarihi konuşma teyp kasetleri ve kitaplarla çoğaltılarak köylere kadar bütün ülke geneline yayılır.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı mecliste oylanır. Bu oylamada AP’nin o günkü mecliste milletvekili çoğunluğu olduğundan reddedilir ve maalesef gündeme alınmaz.
Aynı tarihte Makine Mühendisleri Odası bir kitap yayınlar. Kitabın adı “AET nedir” (bu gün adı ile AB – Avrupa Birliği’dir) şeklindedir.
Hem TBMM meclisindeki konuşma ve hem de Makine Mühendisleri Odası’nca yayınlanan kitapta AET için ele alınan konular, aşağıda size takdim edeceğim Prof. Dr. Matthias Finger’in zamanımız da yaptığı konuşma ana fikrine tıpatıp benzemektedir.
Aradan 39 sene geçmiştir ve bir de “Özelleştirmeler” adıyla ülkemizin gözde, stratejik ve karlı kuruluşları birer birer yabancılara satılmaya başlar. Dolayısıyla Sayın Finger konuşmasında ayrıca özelleştirmelerin doğuracağı tehlikelerden bahsetmektedir.
1969 yılında TBMM’de AET aleyhine gensoru önergesi veren ve meclis kürsüsünde konu ile konuşma yapan milletvekili Konya Milletvekili Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır.
PROF. DR. MATTHİAS FİNGER
Prof. Dr. Matthias Finger; İsviçre Lozan Üniversitesi'nin İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı... İsviçre'nin ünlü bir antropologu olan ve sık sık Türkiye'ye gelip giden Prof. Dr. Finger'in yardımcısı da "Dr. Selin N. Şenocak" isimli bir Türk’tür.
Türkiye'nin AB'ye girme konusundaki ısrarını anlayamadığını ifade eden İsviçreli Profesör Finger, Yeni Çağ Gazetesi’nde çıkan röportajında tarihi uyarılarda bulunarak; "kimliğinize sahip çıkın" demektedir.
Jeopolitik öneme sahip Türkiye'nin AB'ye girmeden 'bağımsız' olarak kalması gerektiğini vurgulayan Prof. Matthias Finger, "Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye, AB'nin içine girip kaybolmak mı istiyor?" dedi. Özelleştirmenin Türkiye için yol açacağı tehlikelere de dikkat çeken Finger: “Şaşkınlık içindeyim AB'de ne işiniz var?" diye sordu. "Türk dostu" olarak tanınan Prof. Dr. Matthıas Finger bile şaşırdı: “Neden AB diye ısrar ediyorlar anlamıyorum! Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir.”
AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin AB'ye değil.
Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülke. AB'ye girmeniz çıkarınıza olmaz. Ne sizi birliğe almak istiyorlar, ne de başka mecralara kaymanızı... Oyalama taktiği güdüp geleceğin büyük gücünü şimdiden parçalamak istiyorlar. Birliğe girip kaybolmak mı istiyorsunuz?
Türkiye'nin AB'ye alternatif olabilecek projeleri neler olabilir?
Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye Jeopolitik olarak önemli bir yerdedir. AB'nin içine girip kaybolmak mı istiyorsunuz? Türkiye'nin AB'ye girmeden 'bağımsız' olarak kalması ve öncelikle Asya ile özellikle Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini güçlendirilmesi lazım.
Türkiye kararlı politikalar izlerse büyük bir aktör olabilir.
Örneğin doğalgaz ve petrol sıkıntısı çeken Avrupa ile enerji kaynakları açısından zengin olan Orta Asya arasında köprü görevi yapabilir. Kararsız politikalarla oyalandıkça Türkiye kaybeder. Türkiye'nin AB'ye girmesi de Asya ve Avrupa arasındaki güç dengesini Avrupa lehine çevirebilir. Dengeler değişir AB zaten Türkiye'ye az bile olsa bir ışık yakıyorsa, Rusya'ya göz kırpıyorsa, Asya ekonomisinin sessiz ve derinden büyümesinden çekindiği içindir. Aynı zamanda Avrupa, Türkiye'nin Asya ve Rusya ile birlikte bölgede yeni bir güç oluşturmasından korkuyor ve bu nedenle oyalama taktiği uyguluyor. Ne içine almak istiyor, ne de başka mecralara kaymasını; dayatmalarını yapıp oyalama taktiği güdüyor. Sizi Asya'dan koparmak ve gelecekte oluşacak olan bir gücü şimdiden parçalamak istiyorlar.
Prof. Dr. Matthias Finger; Özelleştirmenin Türkiye'nin geleceği için bir tehlike oluşturacağını, toprak bütünlüğümüzün tehlikeye gireceğini belirten Prof. Dr. Finger, Türkiye'nin AB'ye girme çabalarının boşuna olduğunu ifade etti. Fınger, AB'nin de kendi değerleri ile birlikte Hıristiyan geleneklerinin olduğuna değinerek Müslüman bir ülke olarak asla Türkiye'yi aralarına almayacaklarını söyledi.
Öncelikle stratejik yönden önem taşıyan, haberleşme, su, elektrik, rafineri, gibi kurumlar özelleştirilmemeli, özelleştirilecekse bile bazı kriterler göz önünde bulundurularak özelleştirilmelidir. Mesela özelleştirme yapıldıktan sonra bir rekabet ortamı doğacak mı ve rekabet oranı ne olacak? Özelleştirmenin bir limitinin olması gerekir. Hizmetin devamlılığı bakımından bazı kurumların kamunun elinde kalması gerekir. Devlet, bu hizmetlerin garantörüdür.
Stratejik öneme sahip, elektrik, doğalgaz, haberleşme, su gibi kurumlarına başkalarını ortak yapabilir, ancak tamamen elden çıkarılması durumunda kontrol elden kaçar. Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu kimliğinizin kaybedilmesine kadar varabilir.
Hani bir söz vardır; “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…” diye. İşte aynen öyle bir olay yaşıyoruz 50 senedir. Bu olay bütün dünyaya 600 yıl insanlık, kardeşlik ve adalet örneği olan bir milletin son elli seneden beri AB (Avrupa Birliği) diye yırtınması olayıdır.
Dikkat ederseniz otur AB, kalk AB… İşimiz gücümüz AB olmaktadır. Hâlbuki ülkemiz Orta Doğu ülkeleri olan İslam ülkelerinin ve Türk Cumhuriyetlerinin ortasında bulunmaktadır. Diğer taraftan İsrail’in “Arz-ı Mev’ut” yani vaat edilmiş topraklarının içinde Türkiye de bulunmakta, sömürgeci Batılı ülkeleri önüne katan İsrail Orta Doğu’da fırtınalar estirmektedir.
Bütün zengin madenler ve petrol bu ülkelerle birlikte ülkemizde bulunmakta bu da Batılı sömürgecilerin işgal iştihasını kabartmaktadır. Coğrafik açıdan da Türkiye önemli bir geçiş yolu üzerindedir. Enerji nakil halkasının önemli bir kilididir.
Askeri açıdan güçlü bir ülkedir. Halkı sabırlı ve mütevekkildir. Ufak tefek hareketlere sabretmesini bilir. Üretim için elzem olan genç bir nüfusa sahiptir. Topraklarının büyük bölümü tarıma elverişlidir. Daha bunlar gibi birçok üstünlükleri bulunmaktadır.
AB MASALI NASIL BAŞLADI
1970 yılında TBMM’sinde, Süleyman Demirel’in Başbakanlığını yürüttüğü AP (Adalet Partisi) hükümet aleyhine bir “Gensoru önergesi” verilir. Gensorunun konusu; “AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu)” şeklindedir. Gensoruyu veren Konya milletvekili Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır ve gensorusunun meclis gündemine alınmasını ister. Bunu temin edebilmek için de “Gensorusunu” açıklamak üzere kürsüye gelir ve tarihi bir konuşma yapar. Bu tarihi konuşma teyp kasetleri ve kitaplarla çoğaltılarak köylere kadar bütün ülke geneline yayılır.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı mecliste oylanır. Bu oylamada AP’nin o günkü mecliste milletvekili çoğunluğu olduğundan reddedilir ve maalesef gündeme alınmaz.
Aynı tarihte Makine Mühendisleri Odası bir kitap yayınlar. Kitabın adı “AET nedir” (bu gün adı ile AB – Avrupa Birliği’dir) şeklindedir.
Hem TBMM meclisindeki konuşma ve hem de Makine Mühendisleri Odası’nca yayınlanan kitapta AET için ele alınan konular, aşağıda size takdim edeceğim Prof. Dr. Matthias Finger’in zamanımız da yaptığı konuşma ana fikrine tıpatıp benzemektedir.
Aradan 39 sene geçmiştir ve bir de “Özelleştirmeler” adıyla ülkemizin gözde, stratejik ve karlı kuruluşları birer birer yabancılara satılmaya başlar. Dolayısıyla Sayın Finger konuşmasında ayrıca özelleştirmelerin doğuracağı tehlikelerden bahsetmektedir.
1969 yılında TBMM’de AET aleyhine gensoru önergesi veren ve meclis kürsüsünde konu ile konuşma yapan milletvekili Konya Milletvekili Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır.
PROF. DR. MATTHİAS FİNGER
Prof. Dr. Matthias Finger; İsviçre Lozan Üniversitesi'nin İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı... İsviçre'nin ünlü bir antropologu olan ve sık sık Türkiye'ye gelip giden Prof. Dr. Finger'in yardımcısı da "Dr. Selin N. Şenocak" isimli bir Türk’tür.
Türkiye'nin AB'ye girme konusundaki ısrarını anlayamadığını ifade eden İsviçreli Profesör Finger, Yeni Çağ Gazetesi’nde çıkan röportajında tarihi uyarılarda bulunarak; "kimliğinize sahip çıkın" demektedir.
Jeopolitik öneme sahip Türkiye'nin AB'ye girmeden 'bağımsız' olarak kalması gerektiğini vurgulayan Prof. Matthias Finger, "Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye, AB'nin içine girip kaybolmak mı istiyor?" dedi. Özelleştirmenin Türkiye için yol açacağı tehlikelere de dikkat çeken Finger: “Şaşkınlık içindeyim AB'de ne işiniz var?" diye sordu. "Türk dostu" olarak tanınan Prof. Dr. Matthıas Finger bile şaşırdı: “Neden AB diye ısrar ediyorlar anlamıyorum! Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir.”
AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin AB'ye değil.
Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülke. AB'ye girmeniz çıkarınıza olmaz. Ne sizi birliğe almak istiyorlar, ne de başka mecralara kaymanızı... Oyalama taktiği güdüp geleceğin büyük gücünü şimdiden parçalamak istiyorlar. Birliğe girip kaybolmak mı istiyorsunuz?
Türkiye'nin AB'ye alternatif olabilecek projeleri neler olabilir?
Bakın bir tarafta AB, diğer tarafta Asya var. Türkiye Jeopolitik olarak önemli bir yerdedir. AB'nin içine girip kaybolmak mı istiyorsunuz? Türkiye'nin AB'ye girmeden 'bağımsız' olarak kalması ve öncelikle Asya ile özellikle Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini güçlendirilmesi lazım.
Türkiye kararlı politikalar izlerse büyük bir aktör olabilir.
Örneğin doğalgaz ve petrol sıkıntısı çeken Avrupa ile enerji kaynakları açısından zengin olan Orta Asya arasında köprü görevi yapabilir. Kararsız politikalarla oyalandıkça Türkiye kaybeder. Türkiye'nin AB'ye girmesi de Asya ve Avrupa arasındaki güç dengesini Avrupa lehine çevirebilir. Dengeler değişir AB zaten Türkiye'ye az bile olsa bir ışık yakıyorsa, Rusya'ya göz kırpıyorsa, Asya ekonomisinin sessiz ve derinden büyümesinden çekindiği içindir. Aynı zamanda Avrupa, Türkiye'nin Asya ve Rusya ile birlikte bölgede yeni bir güç oluşturmasından korkuyor ve bu nedenle oyalama taktiği uyguluyor. Ne içine almak istiyor, ne de başka mecralara kaymasını; dayatmalarını yapıp oyalama taktiği güdüyor. Sizi Asya'dan koparmak ve gelecekte oluşacak olan bir gücü şimdiden parçalamak istiyorlar.
Prof. Dr. Matthias Finger; Özelleştirmenin Türkiye'nin geleceği için bir tehlike oluşturacağını, toprak bütünlüğümüzün tehlikeye gireceğini belirten Prof. Dr. Finger, Türkiye'nin AB'ye girme çabalarının boşuna olduğunu ifade etti. Fınger, AB'nin de kendi değerleri ile birlikte Hıristiyan geleneklerinin olduğuna değinerek Müslüman bir ülke olarak asla Türkiye'yi aralarına almayacaklarını söyledi.
Öncelikle stratejik yönden önem taşıyan, haberleşme, su, elektrik, rafineri, gibi kurumlar özelleştirilmemeli, özelleştirilecekse bile bazı kriterler göz önünde bulundurularak özelleştirilmelidir. Mesela özelleştirme yapıldıktan sonra bir rekabet ortamı doğacak mı ve rekabet oranı ne olacak? Özelleştirmenin bir limitinin olması gerekir. Hizmetin devamlılığı bakımından bazı kurumların kamunun elinde kalması gerekir. Devlet, bu hizmetlerin garantörüdür.
Stratejik öneme sahip, elektrik, doğalgaz, haberleşme, su gibi kurumlarına başkalarını ortak yapabilir, ancak tamamen elden çıkarılması durumunda kontrol elden kaçar. Bazı kurumların özelleştirilmesi boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu kimliğinizin kaybedilmesine kadar varabilir.