Başka Üniversiteler de yapıyorlar mı belli değil ama şu ana kadar Kadir Has Üniversitesi’nin 2010 yılından beri düzenli olarak yaptığı Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın 2021 yılı sonuçlarının açıklanması kamuoyunda yeterli ilgiyi görmediği anlaşılıyor.
Gerçi, bu ülkede eski tarihlerde önemli olarak görülen pek çok olay ve mefhum artık önem sırasında ya çok gerilere düşürüldü ya da hepten ilgi alanından çıkarıldı.
Kamuoyu ile paylaşıldığı halde üzerinde durulmayan veya daha doğru deyişle önemsenmeyen olay yüzde 99 u Müslüman diye övündüğümüz Milletimizin kendini ifade etme ve Namaz kılma oranları.
Prof. Mustafa Aydın koordinatörlüğünde 2010 yılından beri düzenli olarak yapılan çalışmanın sonuçlarına göre anket yapılan kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1000 kişi ile yapılan görüşme sonrasında elde edilen verilerde Namaz kılma oranlarının gittikçe düşmüş olması dikkat çekti.
Raporda dikkat çeken bir başka husus siyasette çoğunluk olarak gösterilen muhafazakâr olarak tanımlanan grubun oranının yüzde 27,5 olması.
Oran sırasına göre yazmak gerekirse milliyetçiler yüzde 19,9 kadar, Kemalistler ise yüzde 19,2 kadarmış.
Kendilerine İslamcı diyenler ise yüzde 9 kadarmış.
Biz milletimizin yüzde 99 u Müslümandır desek de, kendisini Müslüman olarak tanımlayanların oranı yüzde 82 olarak bildirilmiş.
Müslümanlardan beş vakit namaz kılanların oranının yüzde 21 olarak açıklanan anket sonuçlarına göre Cumadan Cumaya, Bayramdan bayrama namazlarını kılarım diyenler ise yüzde 37 kadar oluyormuş.
Bu arada Namaz kılmadığını ifade edenlerin miktarı ise yüzde 41 i bulmuş.
Rakamlara baktığımızda artık bundan böyle kim olursa olsun meydana çıkıp göğsünü gere gere Türkiye’nin yüzde 99 u Müslümandır falan diyemeyecek.
Çünkü kendini muhafazakâr ve siyasal İslamcı olarak tanımlayan yaş grubunun genelde 41-55 yaşları arasında olduğu görülen araştırma sonuçlarını daha önce yapılanlarla karşılaştırdığımızda sonuçların 2017’de %47,4 iken bu sene %36,5 olduğunu görünce nasıl bir geleceğe doğru götürüldüğümüz daha bir açıklık kazanmış oluyor.
Sıra ekonomiye gelince ise Kadir Has Üniversitesi tarafından her yıl yapılan Türkiye Eğilimleri Araştırması'nın 2021 yılı sonuçlarına göre Türkiye'de insanların ana gündem maddesini ise her zaman ekonomik sorunların oluşturduğu görülüyor.
Bunu da geçmiş yıllara göre 2021'de ekonomik durumum daha da kötüleşti diyenlerin oranı olan % 55,4 ve geçinemeyen ya da ailesini geçindiremediğini söyleyenlerin oranı olan % 57,2 rakamlarında görüyoruz.
Bu sonuçlar nerdeyse din ile alakasını kesenlerin sayısının ekonomik zorluklarla karşılaşanların sayısından geri kalmadığını göstermektedir.
Bu rakamlardan sonra dinle ekonomiyi nasıl yan yana getirdin diyenlere karşı sadece din ile ekonomiyi değil, din ile kültürü de yan yana getirmek gerek diyoruz.
Çünkü daha önceki yazılarımızda biraz değinmiştik kültür konusundaki sapmalara.
Ülkeler artık topla tüfekle hatta napalm bombaları ile yakılıp yıkılmadan önce Kültür Endüstrisi ile işgal edilerek yıkılıyor.
Kültür önce endüstriye sonra da bir ideolojiye dönüştürülünce insanlar üzerinde milli ve muhafazakârlıktan hatta dinden bile daha etkili oluyor.
Bunu da önce dini ahlaki ve milli duyguları kültür endüstrisinin üretimi yabancı ve yalancı mefhumlar ile köreltilerek ekonomik bir çıkmaza sürüklenmek suretiyle kaos haline dönüştürülen hayatta tek korunma ve insanlar arasındaki konumlanma yolunun kendileri olduğunu empoze edenler aslında insanların yaşama adına hayal ettikleri ne varsa onları yıkarak işe başlıyorlar.
Genelde muhafazakâr ailelerin çocuklarının eğitim gördükleri bilinen veya iddia edilen İmam Hatip Okulları ile İlahiyat Fakültelerinden mezun olanların bile kendisini agnostik olarak tanımladıklarını görmek artık şaşırtıcı olmuyor.
Hatta Din Kültürü ve Ahlak dersleri öğretmenlerinin içinde “Tanrı var mı yok mu bilmiyorum, beni çok da ilgilendirmiyor artık" diyebilenler var bu ülkede.
Ya da Radikal eğitim veriliyor ve sonuçta gençler İŞİD e veya EL KAİDE ye sempati duyuyorlar veya sonuçta asker olup çıkıyorlar diyerek karşı çıkılan medrese eğitimleri sırasında bile deizm ve ateizm tuzağına düşürülmüş gençler gördü bu ülke insanları.
Sözün kısası sözde Müslüman Türk Gençliğine ateizm bir tarafa deizmi bile yakıştıramayanların hata ettikleri hatta yalan söyledikleri günleri yaşıyoruz.
Aslında gençliğin bu hale düşürülmesinde en büyük pay bu yalanı devam ettirme eğiliminde olanlarındır.
Çare de asla onlardan gelmeyecektir.
FARKINDA MISINIZ?
Dün başka bu gün ise tam aksi yönde başka bir sözle gençleri din, iman ve ahlak konusunda kargaşaya sevk edenlerin “Dindarlığını Allaha göster, bana insanlığın lazım” şeklindeki aforizmaları, deizmin de ateizmin de giriş kapısını aralayan bir ifadeden başka bir şey değildir.