İlk insan Hz. Adem (a. s.) ile beraber ilk devlet olgusu Müslümanlara ait olduğu için, ilk iktisadi sistemlerde Müslümanlar tarafından belirlenmiştir. Kurani ve sünneti nizamı benimseyen yüce dinimiz, ilahi bir hukuk sistemi üzerine kuruludur.
İslam fıkhı, her bir insanın, her bir Müslümanın ihtiyaç duyduğu bütün mevzulara cevap verebilecek zenginliktedir. Nitekim Peygamberimiz (Aleyhisselam)’ e gönderilen Kuran – ı Kerim’ de ve O’ndan önce gelen peygamberlere gönderilen kutsal kitaplarda da, insanı ilgilendiren diğer tüm konularda olduğu gibi, ekonomi konusuyla alakalı da çeşitli kural ve kaideler bulunmaktaydı.
Ebu Davud Tirmizi’ den rivayetle; on beş asır önce halkın, Medine Devlet Başkanı Hz. Muhammed ( s. a. v. )’ e gelerek piyasanın durumunu bildirmesi, O’ndan içinde bulunulan hale yönelik fikir beyan etmesini istemeleri ve bunun gibi daha pek çok hadisenin gerçekleşmiş olması, İslam’ ın ekonomik bir sisteminin olduğunu kanıtlar niteliktedir. ( Ebu Davud, Büyu’, 49; Tirmizi)
Fakat günümüz modern dünyasında farklı ekonomi sistemleri ortaya çıkmış, İslam ekonomisinin doğrularını saptırarak oluşturulmuş kurallar dahilinde vuku bulmuş olmalarına rağmen ne yazık ki İslam iktisadının önüne geçmeyi başarmışlardır. Tüm bunlara karşın İslam iktisadı günümüzde artık popüler olmayı sağlamış, istenen, ihtiyaç duyulan ve yeni yeni rağbet görmeye başlayan alanlardan biri haline gelmiştir.
İslam iktisadı elbette muhafazakar kesime, İslam dünyasına daha yakından hitap etse de bunun ötesinde Batı’ da da yeni arayışların bir sonucu olarak talep edilmeye başlanmıştır. Bunun sebebi ise dünya çapında görülen büyük ekonomik krizlerdir.
1929, 1973 ve özellikle 2008 Küresel krizi ve geçtiğimiz günlerde ABD’ de gerçekleşen, ülkenin en büyük bankalarından olan, yaklaşık 200 milyar dolarlık büyüklükteki Sılıcon Valley Bank (Silikon Vadisi Bankası), Signature Bank ve Silvergate Capital gibi büyük bankaların bir hafta içinde batması, dünya gündemine oturmuş, yıllar önce yaşanan finansal ve bankacılık krizlerine benzerlikleri ile çok konuşulmuş ve de mevcut ekonomi sisteminin, genel anlamda ekonomiye hakim olması açısından “ acaba artık yetersiz mi kalıyor? “ düşüncesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Akıllarda Kapitalist ekonomi sisteminin etki alanının azaldığına ve ekonomik sorunlara cevap vermede pasif duruma düştüğüne dair yeni soru işaretleri belirmiştir. Tüm bunların ardından ekonomistler, reel piyasa aktörleri ve çeşitli çevreler yeni bir yol ve alternatif bulma çabasına girdiler. Böylelikle İslam iktisadı’ nın tanınırlığı artma eğilimi gösterdi. Çünkü İslam iktisadı, bölgesel ve yerel yansımaları olan bir alandır. Bir dünya görüşü, kalkınmanın temel taşlarından biridir.
Varlığa dayalı finansal duruşa, reel ekonomiye, tüketimden çok üretime dayanan, işbirliği ve katılımın olduğu, borca dayalı büyümeyi teşvik etmeyen, riski paylaşmayı öngören, “hem ben kazanayım, hem karşı taraf kazansın “ mantığıyla işleyen yeni bir ekonomi sistemidir.
Geçmişte Malezya’da, Körfez ülkelerinde ciddi anlamda talep gören bu alan, yavaş yavaş Türkiye’ de de tanınma ve araştırılma eğilimi göstermektedir. 30 – 40 yıllık geçmişine rağmen farklı fikirler sunmayı başaran bu yeni sistem; ülkemizde birçok ilde, üniversitelerdeki lisans programlarında yerini almıştır. 2016 yılında ülkemizde 89 vakıf üniversitesinden 2 tanesinde “İslam ekonomisi “ bölümü hali hazırda açılmış bulunuyor.
21. yüzyılın modern kabul edilen ekonomi sistemleri içinde, farklı bir renk olan İslam iktisadı, belirttiğimiz gibi ulaştığı ve dahi ulaşacağı sonuçlarla güncel ve bambaşka bir yönelim şeklidir.
Türkiye’ de, Avrupa’ da, Amerika’ da ve daha dünyanın pek çok yerinde tanınan, etkili olan ve çözüm üreten İslam iktisadı, değişim içerikli ve yenilikçi argümanlarla gelişim göstermeye devam edecektir.
Konuyla ilgili bu yazımı ve bundan önceki diğer üç yazımı da doğru bilinen sistemlerin, alışılagelmiş yöntemlerin alternatifi olan İslami ekonomik düzeni bir nebze de olsa anlatmak için kaleme aldım. Çünkü söz konusu bu ekonomik sistem; çağlar aşacak, ekonomi alanında insanlara yeni ufuklar ve hedefler gösterecektir. Bu bağlamda açıkçası, geleceğin İslam iktisadında olduğu kanaatindeyim.
Büyük Üstad Necip Fazıl’ ın da dediği gibi;
“Her fikir, her inanış tek mevsimlik vesselam!
Zaman ve mekan üstü tek rejim İslam!”