Türkiye’yi geçmişte idare eden çoğu hükümetler, “Borç yiğidin kamçısıdır” tezinden hareket ederek ülkeyi büyük bir borç batağına sürüklemişlerdir. Önceki hükümetlerin birbiri üzerine yığdığı borç rakamları günden güne kabarmış, etkin çözüm bulunmadığı için Türkiye çaresizlik içine düşmüştür.
Borçlanmaların çoğu kısa vadeli ve yüksek faizli olarak yapılmıştır. Devalüasyon ve günlük kur ayarlamaları ile sürekli değer kaybeden Türk Lirası ülke istikrarını bozduğu gibi, hayatı da her yönüyle olumsuz olarak etkilemiştir. Dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, Türkiye ekonomisini olumsuz bir biçimde etkileyerek dış borç stokunu dağ gibi büyütmüştür.
Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa; “Bir millet borçlanmaya başlarsa borç batağında boğulur” sözü ne kadar gerçektir. Bugün Türkiye, borçlanmanın sonucu olarak borç batağı içine düşmüştür. Ülkemizin geçmişteki dış borç profiline bakıldığında, nasıl ödeneceği hiç hesap edilmeden her yıl borçlanıldığı, borçlarının arttığı görülmektedir.
Türkiye, 1980-2009 döneminde iç ve dış borçları için 1,4 trilyon dolar (bir trilyon dört yüz milyar dolar) faiz ödemiştir. Bu durum millî varlıklarımızın borçlanma yolu ile sömürülerek tüketildiğini göstermektedir.
Türkiye’nin IMF’ye borcu 2002’de 23 milyar dolar iken, Temmuz 2010’daki açıklamalara göre 7 milyar dolara düşmüştür. Bu güzel bir gelişmedir. Kamu kurumlarının ve özel firmaların da borçlarının azaltılması yoluna gidilmelidir.
Dış borçlar geleceğimizi tehdit etmekte, elimizi, kolumuzu bağlamaktadır. Ekonomik kalkınmamıza engel olmaktadır. Tatlı tatlı borçlanmanın acı faturası her geçen gün artmaktadır. Dış borç ödeme taksitlerinin artması altından kalkılmaz büyük yükler getirmektedir. Türkiye, elindeki bütün kaynakları kullanarak bu borç batağından biran önce kurtulmalıdır.
Borçlanmaların çoğu kısa vadeli ve yüksek faizli olarak yapılmıştır. Devalüasyon ve günlük kur ayarlamaları ile sürekli değer kaybeden Türk Lirası ülke istikrarını bozduğu gibi, hayatı da her yönüyle olumsuz olarak etkilemiştir. Dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, Türkiye ekonomisini olumsuz bir biçimde etkileyerek dış borç stokunu dağ gibi büyütmüştür.
Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa; “Bir millet borçlanmaya başlarsa borç batağında boğulur” sözü ne kadar gerçektir. Bugün Türkiye, borçlanmanın sonucu olarak borç batağı içine düşmüştür. Ülkemizin geçmişteki dış borç profiline bakıldığında, nasıl ödeneceği hiç hesap edilmeden her yıl borçlanıldığı, borçlarının arttığı görülmektedir.
Türkiye, 1980-2009 döneminde iç ve dış borçları için 1,4 trilyon dolar (bir trilyon dört yüz milyar dolar) faiz ödemiştir. Bu durum millî varlıklarımızın borçlanma yolu ile sömürülerek tüketildiğini göstermektedir.
Türkiye’nin IMF’ye borcu 2002’de 23 milyar dolar iken, Temmuz 2010’daki açıklamalara göre 7 milyar dolara düşmüştür. Bu güzel bir gelişmedir. Kamu kurumlarının ve özel firmaların da borçlarının azaltılması yoluna gidilmelidir.
Dış borçlar geleceğimizi tehdit etmekte, elimizi, kolumuzu bağlamaktadır. Ekonomik kalkınmamıza engel olmaktadır. Tatlı tatlı borçlanmanın acı faturası her geçen gün artmaktadır. Dış borç ödeme taksitlerinin artması altından kalkılmaz büyük yükler getirmektedir. Türkiye, elindeki bütün kaynakları kullanarak bu borç batağından biran önce kurtulmalıdır.