Mümtaz’er Türköne, 05.02.2013 tarihli “Türk milliyetçiliği ayaklar altında!” isimli yazısında özet olarak şöyle diyor: “Etnik milliyetçiliğe, bölgesel milliyetçiliğe, dinsel milliyetçiliğe hayır dedik. Bunların hepsi ayağımızın altında.” Başbakan hafta içinde söylediği bu sözlere, önceki gün Prag’a giderken açıklık getirdi: “Biz Kürt milliyetçiliğine de karşıyız, Türk milliyetçiliğine de karşıyız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşelim diyoruz.” İki ifade bir araya gelince ne oluyor? Türk milliyetçiliği “ayaklar altında” kalıyor.
Duygumu, düşüncemi ve siyasî duruşumu sorarsanız, ben bir Türk milliyetçisiyim. Hayatımı gözümü kırpmadan feda edeceğim kutsal değerler arasında mensubu olduğum Türk milleti de var.”
Sayın Başbakan doğru söylemiştir. Sayın Türköne, İki ifade bir araya gelince Türk milliyetçiliği “ayaklar altında” kalıyor da Kürt milliyetçiliği kalmıyor mu; bunu niçin dile getirmiyorsunuz?
Siz Türk milliyetçiliğine hayat hakkı tanıyorsunuz da Kürt milliyetçiliğine niçin tanımıyorsunuz? Bu demektir ki, siz, kendi ırkınızı diğer ırklara karşı üstün görüyorsunuz.
Türk milletinin kutsal olduğunu nereden çıkartıyorsunuz; dayanağınız nedir? Türk milleti kavramını kendinize kalkan edinmeyin. Siz, hayatınızı Türk milliyetçiliği adına gözünüzü kırpmadan feda edeceğinizi söylüyorsunuz; o zaman sizin milliyetçiliğiniz ile Sırp milliyetçiliği arasında ne fark vardır; soruyorum size? Sırp milliyetçileri daha dün on binlerce Avrupa’nın göbeğinde Boşnak kökenli Müslümanları katletmedi mi? Kemalistler, 1937 yılında Dersim’i yerle bir etmedi mi? Demek ki, Türk milliyetçiliği ayaklar altında kaldı diye bu gün elinizden gelse Türk kavminden olup ta Türk milliyetçisi olmayan Müslümanları da katledeceksiniz. İstiklal mahkemeleri, Kemalist değerlere ters düşen başta İskilipli Mehmed Âtıf Hoca olmak üzere binlerce ulemayı ve gazeteciyi katletme mi? 1950’ye kadar bu ülkede Allah lafzını söylemeyi dahi yasaklamadı mı? Mensubu olduğunuz Türk milleti değil, Türk kavmidir. Geçen yazımda millet, din manasına geldiğini ifade ettim. Bu yazımda tafsilatını yazmayı gerek görmüyorum. Kabile –aşiret, etnisite, kavim, diller ve renkler ise Allah’ın ayetlerindendir. (1)
Milliyetçilik, bir mensubiyet- aidiyet duygusu üzerine kimlik ve siyaset inşa etme çabası değildir. İlkel bir düşüncedir. Irkını diğer ırklardan üstün görme ve üstün gösterme duygusu ve çabasıdır. Mensubiyetlik- aidiyetlik kabile, aşiret ve kavimdir. Bunlar üzerine kimlik ve siyaset inşa etmek dalalet ve felakettir. Sizin Rabb’iniz birdir! Babanız, ananız da birdir! Türklük ne babanızda vardır, ne de ananızda. O sadece sizin verdiğiniz isimden ibaret bir tanıtımdır. Üstünlük iman ve salih ameldedir.
Arapların üstün ırk olduğunu iddia eden bir Arap’a da Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle cevap vermiştir: Sizin Rabb’iniz birdir! Babanız, ananız da birdir! Araplık ne babanızda vardır, ne de ananızda. O sadece sizin verdiğiniz isimden ibaret bir tanıtımdır. Arap’ın Arap olmayanlardan üstünlüğü yoktur. Üstünlük, Allah’a iman ve itaattedir. Allah’a iman ve itaat edenler hep birlikte üstündürler.
Sizin 07.02.2013 tarihli “Türk olmak ve Türkçü olmak” isimli yazınızda Osmanlı devletinin Türkçülük yapmadığını, Karaman Beyliği’nin Türkçülük yaparak (Türkçeden başka dilleri yasaklayarak) yola çıktığını ve Osmanlı’ya ayak bağı olduğunu, Türk varlığını karartmaktan başka bir işe yaramadığını ve Türklüğün Osmanlı sayesinde yaşadığını ifade ediyorsunuz. Muhterem Başbakan recep Tayyip Erdoğan, bunun bilincinde olduğu için bu konuda ecdadımız Osmanlı’nın siyasetini uygulamaya çalışıyor. Sayın Başbakan, sizin gibi milliyetçi olsaydı, Kemalistlerin uyguladığı gibi Karaman Beyliğinin siyasetini uygulardı ve Türk varlığının kaderini karartırdı.
Gördüğünüz gibi milliyetçilik bir hastalık olduğu için gerçekleri ağzınızla söylediğiniz halde uygulamaya gelince tam aksini uygulamak istersiniz. Gelin bundan temizlenin.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı fikri, Yeni Osmanlıların düşüncesinin bir mahsulüdür. Yeni Osmanlılar, Tanzimat’tan sonra Osmanlı devletini ayakta tutabilmek için müslim ve gayrimüslim Osmanlı tebaasını Osmanlı vatandaşlığı ortak paydasında bütünleştirmek istedi, fakat olmadı; Osmanlı dağıldı. Tanzimat’ın ruhu buna engeldi. Bu sebepten dolayı vatandaşlığın altı doldurulmalı. Yani Akşemseddin Projemiz hayata geçirilmeli. Aksi halde olmaz. Çünkü dinin yerini kavmiyetçilik alacağından dolayı çoğunluğu elinde tutan kavim diğer kabile ve kavimleri azınlık kabul edecektir. Tanzimat’tan beri bu böyledir; Lozan anlaşmasına aykırı düşse de bu böyledir. Lozan anlaşmasına göre Müslüman Kürtler azınlık değildir. İslâm’a göre, Müslümanlar hangi kabile ve kavimden olurlarsa olsunlar, sayıları ne kadar olursa olsun azınlık değil; asli unsurdur. Azınlık gayrimüslimlerdir. Bu olmadan olmaz; maya tutmaz. Gerisi zorlamadır, netice alınmaz; işin aslı budur.
Bölgesel milliyetçiliğin ne demek olduğu hepimizin malumudur. Dinsel milliyetçiliğe gelince, dinsel milliyetçilik, etnik milliyetçilik gibi gayrimüslimin kendi dinini diğer dinlerden üstün görmesi ve üstün gösterme gayretidir. Mesela Hindular, Güneydoğu Asya’da bulunan Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanları etnik ve dinsel milliyetçilik yüzünden zaman zaman katletmektedir ve bu yüzden Arakan Müslümanları ülkelerinde yaşama imkânı bulamadıklarından Bangladeş’e göç etmek zorunda kalmaktadırlar!
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kavmiyetçiliği kutsal değerlerden sayan ve bu uğurda gözünü kırpmadan hayatını feda edenler hakkında şöyle buyurur: “ Her kim taattan çıkar; cemaatten ayrılır da sonra ölürse cahiliyet ölümü ile ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında ölür; asabe (baba tarafından olan akrabadır) namına kızar ve asabe için çarpışırsa benim ümmetimden değildir. Ve benim ümmetimden her kim ümmetime karşı çıkar; iyisini kötüsünü vurur; mümininden korunmaz; ahid sahibi olanına da verdiği sözü yerine getirmezse benden değildir.”
Kaynaklar
1.Rûm:23
2. Ahmed Davudoğlu, S. Müslim Tercüme ve Şerhi, C.9, Hds. No:54
Türk Milliyetçiliği
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.