Türk Ailelerden Özür Dilenmesini İstihbarat Teşkilatı Engellemiş

Almanya'da iki gazetecinin hazırladığı “İspiyoncu ve Casuslar” adlı bir belgesel, Alman istihbaratının NSU cinayetlerinin takibinde imza attığı skandallardan birini daha kamuoyuna yansıttı. Skandal özellikle NSU mağduru aileleri üzecek...

Almanya'da iki gazetecinin hazırladığı “İspiyoncu ve Casuslar” adlı bir belgesel, Alman istihbaratının NSU cinayetlerinin takibinde imza attığı skandallardan birini daha kamuoyuna yansıttı. Skandal özellikle NSU mağduru aileleri üzecek cinsten. Belgesel için görüşlerini paylaşan bazı istihbaratçılar, hatalardan dolayı Türk ailelerden özür dilemek istediklerini, ancak bu talebin teşkilat tarafından engellendiğini itiraf etti.

Alman devlet kanalı ARD’ye bağlı yayın yapan WDR televizyonunda yayınlanan “İspiyoncu ve Casuslar” adlı belgeselde, Almanya iç istihbarat teşkilatı Federal Anayasayı Koruma Örgütü’nün (Verfassungsschutz) iç yapısına ışık tutularak, farklı eyalet istihbarat teşkilatlarında aktif olarak yer alan 40 çalışanın görüşleri üzerinden 8 Türkü katleden terör örgütü NSU’nun eylemleri irdelendi. Bazı ajanların maske ve peruklarla birlikte sesleri değiştirilerek konuştukları, bazılarının ise kimliğini gizlemeden açıklamalarda bulunduğu filmde dile getirilen görüşler gündeme damgasını vurdu.

Görüşler, özellikle Türk vatandaşları arasında şok etkisi oluşturdu. Doğu Almanya’daki Brandenburg Anayasayı Koruma Teşkilatı’nda çalışan ve üst düzey görevde bulunduğu belirtilen Michael Hüllen tarafından dile getirilen “İş arkadaşlarımız arasında, terör hücrelerini ortaya çıkaramadığımız için, cinayete kurban gidenlerin ailelerinden özür dileme düşüncesi doğmuştu. Bu özrü resmi hale getirmek istedik. Ancak inisiyatifimiz engellendi. Resmi onay verilmedi.” şeklindeki itiraf dikkat çekti.

Konuşturulan çok sayıdaki istihbarat teşkilatı çalışanlarının desteklediği özre bir ajanın “Hayır, dilemem. Özür dilemem için bir hatamın olması gerekir.” sözleriyle karşılık vermesi gözlerden kaçmadı. İki gazetecinin hazırladığı belgeselde NSU skandallarının yanısıra casusluk faaliyetlerinin takibi, kiralanan ajanlarla işbirliği, istihbarat elemanlarının özel hayatları gibi konularda irdelendi. Bazı istihbarat çalışanlarının NSU cinayetleri ile ilgili “utançlarını” dile getirdikleri görülürken, bazılarının ise olaylara farklı perspektiflerle baktıkları görüldü.

Brandenburg İstihbarat Teşkilatı Başkanı Carlo Weber, “İstediğimiz kadar konuşalım. Suçu istediğimiz kadar bir yerlere atalım. Kim ne derse desin, (NSU cinayetlerinde) yaşananlar bir mağlubiyettir. (Teşkilat çalışanları arasında) Tembeller, ‘bana ne, maaşlar gelmeye devam ediyor ya’ derken, çalışkanlar tabii ki yaşananlar karşısında üzgün.” ifadesini kullandı.

“BİR AJAN ‘BEN İSTİHBARATIN DEĞİL NPD’NİN AJANIYIM DESE’ ŞAKA OLMAZ”

Bu arada filmdeki bir eyalet istihbarat çalışanının dile getirdiği şu anekdot kamuoyunda seslendirilen Almanya’daki ‘istihbarat teşkilatlılarında köhneleşmeye’ tasdik olarak değerlendirildi: “Bir ajanın yıllarca çalışmasının sonucu şu olursa bu şaka olmaz: ‘Ben, Anayasayı Koruma Örgütü’nün (aşırı sağcı parti) NPD’deki ajanı değil, NPD’nin Anayasayı Koruma Örgütü’ndeki ajanıyım.” Anayasayı Koruma Örgütü’nün çalıştığı ve ‘V-Mann’ olarak adlandırdığı ajanlar için paranın teşkilatla işbirliği için en büyük motivasyon olduğunun ifade edildiği filmde, “Ancak casuslardan elde edilen bilgilerin kalitesi nedir, bu kişilere ödenen paralar izlenen Nazi kuruluşlarının kuvvetlendirilmesi için mi harcanıyor?” soruları da soruldu.

Bazı istihbarat elemanlarının mevcut konularla ilgili olarak yeterince profesyonel biçimde çalışılmadığı yönünde açıklamalarda bulunmaları gözlerden kaçmadı. Diğer taraftan, geçtiğimiz günlerde Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın, 8 vatandaşımızı katleden terör örgütü NSU içinde çalışan “Corelli” kod adlı ajandan cinayetlerin işlenmeye devam ettiği 2005 yılında, içinde 15 binin üzerinde bilginin olduğu bir CD’yi teslim aldığı ortaya çıkmıştı.

İçinde aşırı sağcılara ilişkin çok sayıda bilginin bulunduğu CD’nin Alman istihbaratı tarafından uzun yıllar dikkate alınmadığı ve Neonazi cinayetlerin ortaya çıkarıldığı 2011 Kasım ayından sonra da soruşturma makamlarından gizlendiği iddia edilmişti. Bir banka soygununun ardından gizlendikleri karavanda ölü bulunan terör örgütü NSU militanları Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos’un intihar ettikleri savunulmuştu. İkilinin yakın arkadaşları Beate Zschaepe ise NSU üyelerinin kullandıkları hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.

Zschaepe’nin yargılandığı dava halen Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde devam ediyor. Aynı davada ayrıca Zschaepe’nin yanı sıra örgüte yardım ve yataklık yapmakla suçlanan 4 sanık daha yargılanıyor. CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri