8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal’ın Kürt sorununun çözülmesi konusunda gazeteci Atılgan Bayar ile yaptığı röportajda özet olarak şöyle diyor: “Kürt meselesi çözülmesi gerekir.”Türk dediğiniz kimdir? Orta Asya’dan geldi diyoruz değil mi? Peki bakıyorum ortada Türk olarak bir grup yok.” Türkiye’nin bu meseleyi çözmesi lazımdır. Daima ayağınızın altında bir büyük taş; sizi götürmez bir tarafa... Birçok taraftan da şu veya bu biçimde gagalanırsınız. Onun için diyorum ki bu mesele çözülecektir. Çözülmeye mahkûmdur. Türkiye’nin büyümesini, ilerlemesini, gelişmesini düşünen herkes, çözüme yardımcı olacaktır Bu çözüm, artık vatan millet Sakarya hikâyeleriyle olamaz. Burada mantıklı, geçerli, değişen dünya şartları içerisinde çözümümüzü oturtmamız lazım. Ama Türk milleti-Kürt milleti gibi bir ayırıma katiyen gidemeyiz. Biz netice itibarıyla hepsine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı diyoruz. Bu mesele çözülür. Sabırlı olursak, zaten Türkiye o kadar güzel entegre oluyor ki... Bakınız Irak entegre olamıyor. Türkiye böyle değil. Türkiye’de çoğumuz ekseriyetle aynı mezhepteniz. İkincisi, göç hareketi ile zaten yüzde 60-65’i Ankara’nın batısında oturuyor. Biz bu meseleyi çözeriz. Ben öyle görüyorum. Bu arada kanlı hadiseleri önlemek lazımdır.”
Merhum Turgut Özal, bu röportajında şunları söylemektedir: Kürt sorununu doğuran ana sebep milliyetçilik- ırkçılıktır. Dolayısıyla Türkçülüğü bayrak yapmanın bir manası yoktur. Türk olarak bir grup ortada olsa bile ırkçılık- kavmiyetçilik ilkel bir anlayıştır, diğer ırklara karşı husumeti doğurur. Irklar arasından hak ve adaleti ortadan kaldırır. Kürt meselesi halledilmeden terakki etmemiz mümkün değildir. Bu meseleyi kaşıyan birçok taraftan da şu veya bu biçimde tokatlanırsınız. Bu mesele hamaset duygularıyla, vatan millet Sakarya türküleriyle çözülemez. Değişen dünya şartları içerisinde çözümümüzü oturtmamız lazım. Türk milleti- Kürt milleti demekle olmaz. Hepsine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı diyoruz. Irak uyum sağlayamıyor; çünkü ayrı mezheptendirler. Irak halkının ekseriyeti Şia’dır. Şia’nın, Sünni halkıyla ve diğer halklar ile entegre olması mümkün değildir. Türkiye’nin ekseriyeti Sünni olduğu için entegre olabiliyoruz. İkincisi göç hareketi ile Kürtlerin yüzde 60-65’i Ankara’nın batısında oturuyor. Biz bu meseleyi çözecek güçteyiz. Ben öyle görüyorum. Bu arada faili meçhul cinayetleri önlemek lazımdır.
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kavramı, Osmanlı Vatandaşlığı kavramından esinlenerek ortaya atılmış bir kavramdır. Yeni Osmanlılar, Tanzimat’ın ruhundan esinlenerek Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmak için Osmanlı Devleti Vatandaşlığı kavramını ortaya atmışlardır. Bu kavrama zimmî tebaa yani gayrimüslimler karşı çıkmışlardır. Bu konuda yapılan bütün çabalar ve bütün emekler bir fayda vermemiştir. Koskoca İmparatorluk parçalandı ve bu imparatorluğun mirasçıları Küçük Asya’ya = Anadolu’ya sıkıştırıldı ve ırkçılık, laiklik yüzünden Kürt sorunu patlak verdi ve ayağımıza büyük bir bağ oldu. Şimdi bunun için çözüm aranmaktadır.
Efendim, Tanzimat’ın ruhundan faydalanılarak üretilen ve üretilecek bütün çözüm önerileri ile Kürt sorunu çözülemez. Çünkü Tanzimat’ın ruhu ayrıcalıktır. Dolayısıyla vatandaşlık kavramı ayrıcalık demektir. Çünkü vatandaşlık kavramını doğuran Tanzimat’ın ruhudur. Vatandaşlık kavramı zihinlerden sökülüp atıldığı zaman Tanzimat’ın ruhu ölür.
Türk milleti, Kürt milleti, Arap milleti diye bir kavram yoktur. Bu kavramları üreten Tanzimat’ın ruhudur. Bu bir ayrıcalıktır. İşte bu sebeple merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, “ Ama Türk milleti-Kürt milleti gibi bir ayırıma katiyen gidemeyiz. Biz netice itibarıyla hepsine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı diyoruz.” demesinin sebebi budur.
Özal, o günkü şartlarda Türk, Kürt bir kavimdir. Türk milleti – Kürt milleti diye söylemek yanlıştır, diyemezdi. Türk ve Kürt kavminin ekseriyeti aynı mezheptendir ama laiklik diye bir kavram anayasamıza girdiği için mezhebimiz bizi ayakta tutması mümkün değildir; çünkü mezhebimiz laiklik yüzünden öğretilmemektedir. Bu durumda mezhebimiz bizi ayakta tutma sebebi olmaktan çıkmıştır.
Bizce çözüm şöyle olmalıdır: Laiklik kavramı yeni anayasanın başlangıcında yer almamalıdır. Bizi ayakta tutacak olan dinimiz bilimsel bir şekilde bir disiplin altında öğretilmeli ve hayata geçirilmelidir. Kürtlerin ekseriyeti Müslüman olduğu için bu iki kavim arsında bir kaynaşma olacaktır ve Zerdüşt Kürtler ile laik Ergenekoncular bünyemizi sarsacak kuvveti kaybetmiş olacaktır. PKK’yı ayakta tutan bu bu zihniyetler değil mi?
Kur’an-ı Kerimde din millet anlamına gelmektedir. Cenab-ı Allah şöyle buyrulmaktadır: “(Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara) Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. Deki: Hayır! Biz hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.” (Bakara:135)
Bu ayeti kerimede geçen İbrahim’in dininden maksat, Hz. İbrahim’in milletidir. Dolaysıyla yeryüzünde iki millet vardır. Biri İslâm ümmeti (milleti) diğeri küfür milletidir. Nitekim Resulullah (s.av.) Efendimiz, “ Küfür tek bir millettir” buyurmaktadır. Günümüzdeki devletlerarası ilişkilere ve savaşlara baktığımız zaman bu gerçek görünmüyor mu? Bunun dışında çözüm üretmek, şairin dediği gibi, hörgücünde su taşıyan devenin sırtındaki sudan istifade etmeyip çölde su arayıp bulamadığından dolayı susuzluktan ölen devenin durumuna benzemektedir. Yani başımızda Allah’ın kelamı varken Kürt meselesine ve diğer meselemize Tanzimat’ın ruhunda aramak gafilliktir.