Adı üstünde Peygamber Ocağı...
Çocuklarımızı düğüne gönderir gibi göndeririz...
Davullarla zurnalarla, halaylarla horonlarla...
“En büyük asker bizim asker” coşkusuyla yolcu ederiz kışlalarına...
Biliriz ki, “vatan borcu, namus borcu”dur...
Biz de öyle gittik, bizim çocuklarımız da...
Güle oynaya...
Şen şakrak...
Buraya kadar hiçbir sıkıntı yok...
Çünkü, bu asker varsa, bu ordu varsa ben akşam olduğunda, başımı yastığa güvenle koyuyor, mışıl mışıl uyuyorum...
Askerim nöbette, ben güvendeyim...
Ama...
Ben güvendeyken, askerim güvende değilse, askerim donarak şehit olacaksa, burada bir eksiklik, burada bir yanlışlık var.
xxx
Açık konuşmak gerekirse, iki askerin donarak öldüğünü duyunca, özellikle de sosyal medyadaki fotoğrafları görünce, burnumun direği sızladı, yüreğim kan ağladı...
Söyleyeceklerimi yutkunmadan söylemek için, dilim donmadı, sözlerim buz tutmadı, gözlerim körermedi, içimden ne geldiyse, onu söyleyeceğim...
Bu gencecik çocukları kendi topraklarımızda, uğruna ölümü göze aldığımız vatanamızda dondurarak ölüme terkeden nasıl bir vicdandır?
Bu nasıl bir ihmaldir?
Bu iki fidanın annelerine nasıl söylediniz, “çocuklarınız görevdeyken donarak öldüler ya da şehid oldular” diye...
Geceleri üşümesinler diye üzerlerini örttükleri yavrularının “Peygamber Ocağı”nda donarak öldüğünü nasıl söylediniz?
xxx
Utandım...
Canım yandı...
Dellendim...
Bir tarafta bedelli askerlik için sıraya girenler, bir tarafta da dağda vatan beklerken, hem de donarak şehit olanlar...
Ölenler yani...
Bunları insanlığa, bunları bu çocukların analarına, babalarına, eşlerine, yavukluluların nasıl anlatacağız, nasıl?
Vatan sağolsun diye geçiştirilecek mi?
Vatan sağolsun...
Eyvallah...
Vatan sağolması için önce vatanın evlatları sağolmalı...
Soğukta donarak ölüme teslim olmamalı...
Sarıkamış'tan bugüne bir arpa boyu yol alınmamış olacak ki, iki vatan evladı daha Tunceli kırsalında donarak şehit oldu ne yazık ki!
Aslan gibi yiğitler yan gelip yatmamışlar!
Yan yana yatarak şehid olmuşlar...
Bunu da gözardı etmeyelim.
xxx
KÖMÜR RESMEN SİYAH ALTIN
Malum Ekim ayındayız...
2-3 gün sonra Kasım...
Sonra, Aralık, Ocak, Şubat...
Fakir fukaranın, özellikle de odun ve kömür ile ısınmaya çalışacakların sevmediği aylar!
Geçen sene 600 TL civarında olan kömür, bu sene 1200-1300 TL civarında...
Yüzde yüz artmış fiyatlar...
Emekli ve dar gelirli kara kara düşünürken, kömürün 1300 TL olması Suriyeli sığınmacıların umurunda bile değil...
Umurlarında olmadığı gibi, bu duruma çok seviniyorlarmış!
Niye mi?
Devletin verdiği kömürleri sattıkları geldi kulağıma...
İnanamadım...
Ne kadar doğru?
Bilemem...
Ama iddia edilen bu...
Şu da bir gerçek ki, “ateş olmayan yerden duman tütmez”miş...
Böyle bir durum sözkonusu ise özellikle Suriyeli sığınmacıların yoğun olduğu bölgelerdeki muhtarlar çok daha titiz çalışmalı...
Benim fakir fukaramın soğuktan ve yokluktan, çok afedersiniz, b.ku donarken, Suriyeli sığınmacıların, “devletin verdiği kömürleri satıyorlar” iddiası, açıkçası beni çok rahatsız etti...
İnşallah yetkilileri de rahatsız eder.