Kullanarak sonunu getirmek, hiç kalmamasını sağlamak, hiç bırakmamak, bitirmek, harcamak, sarf etmek işine tüketmek diyoruz.
Günümüz dünyasında değişen eğilimler yüzünden tüketme alışkanlıklarımız da değişti.
İnternet hepimizin vazgeçilmezi oldu artık.
Dünyadaki yeni ekonomik sistemin temel felsefesi tüketmek. Mutlu olmak istiyorsan tüketmelisin.
Daha fazla tüketmemiz için kitle iletişim araçları üzerinden bireyin tüketme dürtüleri sürekli uyarılıyor.
Kişi etkisinde kaldığı ürüne sahip olmak istiyor. İstediği ürüne sahip olmak bireye kısa sürelide olsa bir haz yaşatıyor. Sahip olmakla ortaya çıkan haz yeni uyaranların yarattığı algı ile kısa sürede tükeniyor.
Böylece birey tüketim odaklı bir kısır döngünün içerisine giriyor.
Tüketiyor. Tüketiyor. Tüketiyor...
O kadar hızlı tüketiyoruz ki tükettiklerimizin üretim süreci dünyadaki canlılar ve doğa üzerinde telafisi mümkün olmayan derin olumsuzluklara neden oluyor.
Üretim süreci sırasında ortaya çıkan sera gazı salınımı küresel ısınmayı tetikliyor. İklimler değişiyor. Çevre kirliliği artıyor. Doğal kaynaklar yok ediliyor.
Güzelim kıyılarımız, vadilerimiz, ovalarımız tükeniyor.
Dağlarımızdaki yeşil alanlarda yapılan tahribatlar vicdanlara açılmış açık yaralar gibi öylece duruyor.
Havamız, suyumuz kirleniyor. Göllerimiz kuruyor. Irmaklarımız susuz kalıyor.
Kısacası doğamız ve geleceğimiz tükeniyor.
Heva ve heveslerimizin esiri olup her şeyi çılgınca ve vahşice tüketiyoruz.
Bu olumsuz gelişmeler insan yaşamını tehdit eder bir hal alıyor.
Tüketirken tükeniyoruz…
Tükenmişlik Sendromu nedir?
1970’lerde psikolog Herbert Freudenberger tarafından ortaya atılan tükenmişlik; ciddi fiziksel, zihinsel ve duygusal tükenmeye yol açan şiddetli bir stres durumu olarak tanımlanıyor.
Sıradan yorgunluktan çok daha ağır bir durum ve insanların günlük sorumluluklarını yerine getirememesi hali olarak görülüyor.
Tükenmişlik yaşayan insanlar genellikle hayatla hiçbir bağı kalmamış gibi davranıyorlar. Hayata olumsuz ve karamsar bakıp bir umutsuzluk denizinde yüzüyorlar.
Sağlık çalışanları ve öğretmenler bu sendromu en fazla yaşayan meslek grupları olarak karşımıza çıkıyor.
Bu meslek grupları başta olmak üzere insanlar tükenmişlik sendromuna; duygusal, fiziksel ve zihinsel açılardan yakalanabiliyor.
Teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıkan yeni üretim metotları; üretim miktarını artırırken çalışanlara da aşırı stres yüklüyor. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan enerji ve güç kaybı tükenmişliği artırıyor.
Tükeniyoruz!
Tükenirken ilişkileri, birliktelikleri de tüketiyoruz…
Sevgiyi, saygıyı, samimiyeti, içtenliği tüketiyoruz…
Tevazuyu, mütevazılığı, hoşgörüyü tüketiyoruz…
Adil olmayı, adaletli olmayı, vicdanlı olmayı tüketiyoruz…
İnsanı, insanlığı ve insan kalabilmeyi tüketiyoruz…
Zamanı tüketiyoruz...
Beyhude bir tüketiş!
Doyumsuz, tatminsiz ve oburca bir tüketiş! Öyle hızlı tüketiyoruz ki tükendiğimizin farkında değiliz. Bu iştah ve hızla tüketmeye devam edersek yakında yaşamımızda ve dünyada tüketecek bir şey kalmayacak.
Tükete tükete tükeniyoruz...
Çok geç olmadan farkına varalım!