Nasrettin Hoca misali…
Ya tutarsa!
Konyaspor’u yönetenlerin yerli ve yabancı oyuncu transferinde izlediği metod bu… Doğru görseniz de, görmeseniz de, bilindik yabancı oyuncuları alabilecek bütçeniz yoksa ya da geçmişe yönelik kulüp arşiviniz, eliniz mahkumdur toto oynamaya…
Veya bulduklarınızla yetinmeye…
Millet çatır çatır transfer yaparken, faydalı oyuncular alırken ve Konyaspor adına büyük sıkıntılar ufukta görünürken, halen bu metodu sürdürüyor olmanızı kimselere anlatamazsınız… İnsanların haklı tepkisi de bu noktada başlıyor işte…
O nedenle, yönetenler ve yönetenlere “doğru yoldasınız” gazı verenler, kusura bakmasın, ama gına geldi artık… Yılbaşı bileti almadan, büyük ikramiyenin çıkmayacağını bizde biliriz… Ama onun da bir satış zamanı var…
Dolayısıyla, futbol aklı olan hiç kimse, bu takımın, bu oyuncu gurubuyla uçup kaçacağını söyleyemez… Yüzde 80-90’ların “şaşı” baktığı bu transfer politikasına veya transferlere, azınlıkta kalanlar, “mal bulmuş mağribi” gibi sarılıyorlarsa, çokta ciddiye alınmamalıdır bu kafası basmayanlar…
Gördüklerimizi ve doğruları yazmak, okurlarımızla paylaşmak bizim işimiz… Bu işi yaptığımız süre içerisinde de takımın artılarını ve eksilerini ortaya koymak durumundayız… Türkiye liglerinde birçok kulübün yaşadığı sıkıntıları Konyaspor’un yaşaması da doğal. Ancak, doğal olmayan, Konyaspor’un cilalanıp boyalanıp kamuoyuna sunulmasıdır…
İşte ben buna karşıyım.
***
MENAJER Mİ, ANTEN Mİ?
Onun ismini yazıp, reklamını yapmayacağım… Konyaspor’da “Genel Menajer” olarak görev yapmış…
Kendisi öyle diyor… “Anten”lik yaptığını söyleyemiyor niyeyse… Bugünlerde de “dış ilişkiler sorumlusu” diye pazarlıyor kendisini…
Kulübün içinde olup bitenleri, kulübün mahremlerini, kulüple uzaktan yakından ilgisi olmayan birisine aktarırsan, bu yaptığı işin adı menajerlik değil, dünya’nın her yerinde “anten” kere “anten”liktir…
Anten!
Bu bir…
***
Hüsnü Hoca görev yaptığı süre içerisinde kulüpte kendisiyle 2 ya da 3 kez bir araya gelmişimdir, doğrudur… Sadece kulüpte değil, değişik ortamlarda da, uzun uzun sohbetlerimiz olmuştur…
Hüsnü Özkara benim dostum ve arkadaşımdır… Allah benden emanetini alıncaya kadar da görüşebileceğim, fikirlerinden yararlanabileceğim, ender insanlardan birisidir… Çünkü, ülke futbolunda “dürüst” ve “namuslu” kalabilmiş sayılı teknik adamlardan birisidir kendisi… Hüsnü Hoca’yı savunmak bile “zul” geliyor bana aslında… Şükürler olsun ki, Hüsnü Özkara gibi “yiğit” bir adam beni kendisine “dost” edinmiş…
Bu iki…
***
Kendimi savunmam…
Bu bana yakışmaz…
Benim referansım okuyucumdur…
Yani insandır…
Yani taraftarlardır…
Asla “dedikodu” ve “anten”likten beslenmem…
Bu üç… ***
Uzatmayacağım…
“Konyaspor’un yüksek menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştım, görev sürem içerisinde hazırlık maçları da dahil, yenilgi yüzü görmeden, takım liderken görevden ayrıldım” diyorsun…
Güzel…
Madem başarılısın…
Madem “Hint kumaşı”sın…
Sormazlar mı adama, niye ayrıldın? diye…
Sahi niye ayrıldın?
Ve tekrar kuyruğu kıstırıp niye döndün?
Söylesene niye döndün?
Çok çok “duygusal!” olmasın bu dönüşün sebebi…
Kimbilir…
Sakın, sakın ha, “Konyaspor sevgisi” deme…
Konyaspor’u ne kadar sevdiğini az çok biliyorum…
Bu da dört…
***
RECEP ÖZTÜRK
“Recep Öztürk…İyi kalecidir ya da kötü kalecidir… Tartışırım… O işin farklı bir boyutu… Çokta önemli değildir… Ama insanlığını tartışmam… Adamlığını da… Dürüstlüğünü de… İnsan Recep Öztürk “kaliteli” ve “inançlı” bir Müslüman evladıdır… Beş vakit namazında niyazında olan ve yüreğinde Allah korkusu taşıyan pırıl pırıl bir delikanlıdır… İsminin bu işlere karışmasına rağmen, Recep Öztürk’ün böyle bir nane yediğine inanmadım, inanmıyorum, inanmayacağım da… Hem de tutuklanmasına rağmen… Bu işin içinde bir “çapanoğlu” olduğuna yüzde yüz inananlardanım… Duman, ateşin olduğu yerden çıksa da… Recep Öztürk’ün aklanacağına ve çocuklarına tertemiz bir mazi bırakacağına yürekten inanıyorum…” diyerek, devam etmiştim…
Recep Öztürk, geçtiğimiz günlerde tahliye oldu, eşine, çocuklarına ve sevdiklerine kavuştu… Bir sporcunun sahalarda değil de, demirparmaklıklar arkasında ömür tüketmesi hiçte kolay bir şey değil…
Ben Recep’in suçsuz olduğuna yüzde yüz inananlardanım… Benim tanıdığım Recep mutlaka aklanacak ve spor yaşamına kaldığı yerden devam edecektir.
Konyaspor’u yönetenlerin yerli ve yabancı oyuncu transferinde izlediği metod bu… Doğru görseniz de, görmeseniz de, bilindik yabancı oyuncuları alabilecek bütçeniz yoksa ya da geçmişe yönelik kulüp arşiviniz, eliniz mahkumdur toto oynamaya…
Veya bulduklarınızla yetinmeye…
Millet çatır çatır transfer yaparken, faydalı oyuncular alırken ve Konyaspor adına büyük sıkıntılar ufukta görünürken, halen bu metodu sürdürüyor olmanızı kimselere anlatamazsınız… İnsanların haklı tepkisi de bu noktada başlıyor işte…
O nedenle, yönetenler ve yönetenlere “doğru yoldasınız” gazı verenler, kusura bakmasın, ama gına geldi artık… Yılbaşı bileti almadan, büyük ikramiyenin çıkmayacağını bizde biliriz… Ama onun da bir satış zamanı var…
Dolayısıyla, futbol aklı olan hiç kimse, bu takımın, bu oyuncu gurubuyla uçup kaçacağını söyleyemez… Yüzde 80-90’ların “şaşı” baktığı bu transfer politikasına veya transferlere, azınlıkta kalanlar, “mal bulmuş mağribi” gibi sarılıyorlarsa, çokta ciddiye alınmamalıdır bu kafası basmayanlar…
Gördüklerimizi ve doğruları yazmak, okurlarımızla paylaşmak bizim işimiz… Bu işi yaptığımız süre içerisinde de takımın artılarını ve eksilerini ortaya koymak durumundayız… Türkiye liglerinde birçok kulübün yaşadığı sıkıntıları Konyaspor’un yaşaması da doğal. Ancak, doğal olmayan, Konyaspor’un cilalanıp boyalanıp kamuoyuna sunulmasıdır…
İşte ben buna karşıyım.
***
MENAJER Mİ, ANTEN Mİ?
Onun ismini yazıp, reklamını yapmayacağım… Konyaspor’da “Genel Menajer” olarak görev yapmış…
Kendisi öyle diyor… “Anten”lik yaptığını söyleyemiyor niyeyse… Bugünlerde de “dış ilişkiler sorumlusu” diye pazarlıyor kendisini…
Kulübün içinde olup bitenleri, kulübün mahremlerini, kulüple uzaktan yakından ilgisi olmayan birisine aktarırsan, bu yaptığı işin adı menajerlik değil, dünya’nın her yerinde “anten” kere “anten”liktir…
Anten!
Bu bir…
***
Hüsnü Hoca görev yaptığı süre içerisinde kulüpte kendisiyle 2 ya da 3 kez bir araya gelmişimdir, doğrudur… Sadece kulüpte değil, değişik ortamlarda da, uzun uzun sohbetlerimiz olmuştur…
Hüsnü Özkara benim dostum ve arkadaşımdır… Allah benden emanetini alıncaya kadar da görüşebileceğim, fikirlerinden yararlanabileceğim, ender insanlardan birisidir… Çünkü, ülke futbolunda “dürüst” ve “namuslu” kalabilmiş sayılı teknik adamlardan birisidir kendisi… Hüsnü Hoca’yı savunmak bile “zul” geliyor bana aslında… Şükürler olsun ki, Hüsnü Özkara gibi “yiğit” bir adam beni kendisine “dost” edinmiş…
Bu iki…
***
Kendimi savunmam…
Bu bana yakışmaz…
Benim referansım okuyucumdur…
Yani insandır…
Yani taraftarlardır…
Asla “dedikodu” ve “anten”likten beslenmem…
Bu üç… ***
Uzatmayacağım…
“Konyaspor’un yüksek menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştım, görev sürem içerisinde hazırlık maçları da dahil, yenilgi yüzü görmeden, takım liderken görevden ayrıldım” diyorsun…
Güzel…
Madem başarılısın…
Madem “Hint kumaşı”sın…
Sormazlar mı adama, niye ayrıldın? diye…
Sahi niye ayrıldın?
Ve tekrar kuyruğu kıstırıp niye döndün?
Söylesene niye döndün?
Çok çok “duygusal!” olmasın bu dönüşün sebebi…
Kimbilir…
Sakın, sakın ha, “Konyaspor sevgisi” deme…
Konyaspor’u ne kadar sevdiğini az çok biliyorum…
Bu da dört…
***
RECEP ÖZTÜRK
“Recep Öztürk…İyi kalecidir ya da kötü kalecidir… Tartışırım… O işin farklı bir boyutu… Çokta önemli değildir… Ama insanlığını tartışmam… Adamlığını da… Dürüstlüğünü de… İnsan Recep Öztürk “kaliteli” ve “inançlı” bir Müslüman evladıdır… Beş vakit namazında niyazında olan ve yüreğinde Allah korkusu taşıyan pırıl pırıl bir delikanlıdır… İsminin bu işlere karışmasına rağmen, Recep Öztürk’ün böyle bir nane yediğine inanmadım, inanmıyorum, inanmayacağım da… Hem de tutuklanmasına rağmen… Bu işin içinde bir “çapanoğlu” olduğuna yüzde yüz inananlardanım… Duman, ateşin olduğu yerden çıksa da… Recep Öztürk’ün aklanacağına ve çocuklarına tertemiz bir mazi bırakacağına yürekten inanıyorum…” diyerek, devam etmiştim…
Recep Öztürk, geçtiğimiz günlerde tahliye oldu, eşine, çocuklarına ve sevdiklerine kavuştu… Bir sporcunun sahalarda değil de, demirparmaklıklar arkasında ömür tüketmesi hiçte kolay bir şey değil…
Ben Recep’in suçsuz olduğuna yüzde yüz inananlardanım… Benim tanıdığım Recep mutlaka aklanacak ve spor yaşamına kaldığı yerden devam edecektir.