Bugünlerde ki, gerek millete değil keselerini doldurmaya çalışanların soygunculuk haberleri…
Gerekse hukuku hatta idare yöntemi bile bir tarafa bırakılmış olayların…
Dış mihrakların tatbikatı yanında onlara uyup vatanından ziyade kendilerini düşünüp onların maşası olmayı yeğleyenlerin derin işlemlerinin devamında ki müşahedelerimi…
Biraz daha açıklığa kavuştuktan sonra sunayım.
***
Ne kadar tedbir kanun ceza çıkarma da daha ileri adımlar atılsa yine de…
Gazetelere baktığımız, televizyonu hatta bilgisayarımızı açtığımız zaman…
İlk haberler başında da sonunda da bir türlü azalmayıp aksine çoğalan Trafik kazalarını okur ve izleriz.
Her yıl miktarı düşeceğine
Yarışa girmiş gibi ilerlenmekte
***
Her haberde ailelerin kaza ile kaybolmasına içimiz sızlar “ Neden dikkatli olmazlar? Hayatlarını bu kadar mı benimsemezler…” diye kahrederek düşüncelere dalarız.
***
Birde bilhassa Medyanın haber manşet atışları var.
“Trafik canavarı, kol geziyor!”
“Trafik canavarı tatil yapmadı!”
Canavar Pusuya yatmış...
Elinden zor kurtuldu!
Diyerek manşetin devamını kazaların resim ve videoları ile sunmaları sürer gider.
***
Nasıl ve ne gibi bir nesnedir bu?.. Görünmediğine, yakalanamadığına göre...
İn midir?.. Cin midir?
***
Direksiyon başına geçen kişiler, en ufak Trafik kurallarına uyuyor, dikkat içinde seyredip, kimseye zarar verme eğiliminde değil... Gereksiz hız, sollama ve ara mesafesi azaltma işlemleri yapmıyor, dönemeçlerde hız kesip rahat geçiyor, yerleşim bölgelerine yaklaşınca hızını kesiyor olsalar da…
Görünmeyen canavar, direksiyondaki elleri tutuyor, ayağını zorla gaza bastırıyor, sollamalar yaptırıyor, vasıtalara insanlara vurduruyor, uçurumlardan atıyor...
Zavallılık içinde kalan direksiyon sahipleri de, o nem ne şekil canavarın oyuncağı veya kaza zadesi oluveriyor...
***
Böylece yaralanmalara sebep olan Canavar, zevkli bir kahkaha içinde kaybolup gidiyor...
Oralarda olan yardımsever insanlar da kaza ile ilgilenip gereğini yapmaya çalışıyorlar.
Eeee... Bunu nasıl halledeceğiz?.. O menhus canavarı nasıl yakalayıp cezalandıracağız? Hatta ortadan yok edeceğiz?
Bulamayanlara bendeniz söyleyivereyim yerini...
***
Otonun İçinde direksiyona geçen o güler yüzlü, hoş sohbetli, sıcakkanlı beyler, hanımefendiler; üniversitede Trafik ilmi Profesörü de olsa...
Direksiyona geçince; “Ben iyi sürerim... İyi hızlı kullanırım... Herkesi geçerim. Kırmızıda enayiler gibi beklemem vb. düşüncelerine girince...
Karayollarının belgeli filmlerin de görüldüğü gibi, birden canavar oluveriyorlar...
Bunun eğitimle ilgili bulmak, lafla peynir gemisi yürütmeye benzer.
***
Sürücülere Trafik kuralları öğretilip, ancak imtihanlarda başarı(!) gösterenlere belge verilmiyor mu...
Eğer öğretmeden imtihan kazandıran varsa bu da bir nevi soygunculuk hatta cinayete iştirak değil midir?
Trafik Polis teşkilatı, kazaları önleme cemiyetleri ve vakıfları kurduk. Yollara önemli işaretler çaktık...
Bunları bilmez, göremezler mi?
Para cezalarının ve hele yıllar öncesi verilen hapis cezalarının paraya çevrilmesiyle, hiç netice vermediğini, hepimiz gördük görmekteyiz...…
***
Sizlere kırk yıl evvelisi okuduğum bir haberi tekraren özetle vermek isterim...
İngiltere de; Otuz yıl içinde hiç kaza yapmayan şoförlere plaket vermek istemişler...
O kadar şoför arasından sadece Bir kişi çıkabilmiş!...
Gazeteciler Plaketi alan şoföre yanaşıp…
“Sen kurallara titizlikle uydun iyi ama.
Ama senin üstüne gelen, arkadan ve yandan vuran vasıta sahibi ile…
Önüne aniden çıkan insanlara vurmaktan nasıl kurtuldun” diye sormuşlar?...
Verdiği cevap hayli düşündürücüdür!
“Herkesi DELİ addettim...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle
***
Önceki yazım için, okuyucu yorumu: İbrahim Kuşluk ’un maili.
Allah razı olsun çok güzel bir yazı derlemişsiniz, elinize sağlık
Birçok mana çıkabilir, şu an için benim bu yazıdan çıkarttığım manalardan biriside “Demek ki Türkiye’nin ilerlemesini istemeyenlere, başta biz kendi ellerimizle memleketin anahtarını sunuyoruz”