İbn Abbas (r.a)’dan gelen bir Hadis-i Şerif şöyledir:
“Bir gün, Peygamber Efendimiz (s.a.v) tövbe kapısından söz ediyordu. Orada bulunan Hz. Ömer (r.a), “Ya Rasûlullah! Bahsettiğiniz tövbe kapısı nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v),
- Güneşin battığı kısmın ötesinde, tövbe kapısı bulunur. Altından iki kanadı olan bu kapı, inci ve yakutlarla süslenmiştir. Kapının iki kanadının arası hızlı koşan bir atın kırk yıllık mesafesi kadardır. Tövbe kapısı, Allah’ın (c.c) mahlukatı yarattığı zamandan itibaren açıktır. Güneşin battığı yerden tekrar aynı yerden güneş doğacağı sabaha kadar açık olacaktır. Nasuh tövbesi ile Rabbine tövbe eden her kulun tövbesi bu kapıdan içeri girecektir.” buyurdu.
Bu sözleri dinleyen Muâz b. Cebel (r.a),
“Ey Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun. Nasuh tövbesi nedir?’ diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
⁃ Günah işleyen kulun yaptıklarına pişmanlık duyması, günahlarına dönmeme arzusu ile Rabbinden özür dilemesidir. Güneş ve ay bu tövbe kapısından batar. Bu kapı arasında en ufak bir açıklık kalmayacak biçimde kapatılır.
Tövbe kapısı kapandıktan sonra kulun tövbesi kabul olunmaz. Bu vakitten sonra yaptığı hayırlı ameller de kendisine fayda sağlamaz. Bundan önce işlediği iyi amellerin sevabını, kötü amellerin ise günahını kazanmaya devam eder. Bu konu ayette:
“(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar! Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, Rabbinin bazı âyetleri geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz.” (En’am, 6/158.) diye ifade edilmiştir.” (Suyuti, es-Dürrü’l Mensur, 3/398.)
Abdullah b. Mesud (r.a) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Nasuh tövbesi, samimi bir şekilde tövbe ettikten sonra günahlarına bir daha dönmemektir.”
Yine Abdullah b. Mesud (r.a) şöyle buyurmuştur:
“Tövbe kapısı açık olup, şu kimseler hariç diğerlerinin tövbesi kabul olunur:
1. Kâfirlikte başı çeken İblis’in
2. Günah işlemede başı çeken Kâbil’in
3. Allah’ın peygamberini katleden kimselerin.”
İbn Mesud (r.a)’un bu konudaki başka görüşü de şudur:
“İşledikleri günaha tövbe etmek isteyenler için tövbe kapıları devamlı açıktır. Tövbe kapısı güneşin battığı tarafta olup, genişliği kırk yıllık bir mesafe kadardır. Günahkârlara ümit olan bu kapı, güneş battığı yerden doğana kadar kapanmaz.”
Ebu Hureyre (r.a)’den gelen bir rivayette Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Tövbe gökyüzü ile yeryüzü arasında bir yerde asılı haldedir. Gece gündüz devamlı, “Kim tövbe ederse tövbesi kabul olunur, yılgınlık göstermeyin.” diye nida eder. Güneşin battığı yerden tekrar aynı yerden güneşin doğacağı sabaha kadar bu şekilde seslenmeye devam edecektir. Güneş battığı yerden doğduğunda, tövbe de bulunduğu yerden alınır.” (Ali el-Müttaki, Kenzu’l Ummal, 4/211-222.)
Burada anlatılanların hepsi, kulu tövbeye teşvik etmek içindir. Bu haberler kulun işlediği günahlara tövbe ettiği zaman affedildiğinin müjdesidir. Allah (c.c), kullarını tövbeye çağırmaktadır. Ayette;
“Ey Müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” (Nur, 24/31.)
Allah’ın (c.c) rahmetine ulaşmak ve azabından korunmak için hep beraber tövbe etmeliyiz. Kurtuluşun tövbe etmekte olduğu ve her hayrın da bunda olduğu kesindir.
Rabbimiz bilerek bilmeden yaptığımız bütün günahları bağışlasın. Gününüz bereketli olsun.