Bir toplumu anlamanın ve o toplumun geleceği hakkında bir takım düşünceler ortaya koymanın en kolay yolu artık o toplumu oluşturan insanların çoğunluğunun gündeminin ne olduğuna bakmaktan geçiyor.
Bizim toplumun gündemine baktığımızda nerede ise gündemin günübirlik değiştiğini daha doğrusu değiştirildiğini görüyoruz.
Seçim söz konusu olunca toplumun gündeme hayat pahalılığından trafiğe kadar pek çok şey gelmesi beklenirken bir bakıyorsunuz insanların birbirlerini öldürmeye varacak kadar karşılıklı düşmanlık sözleri istila ediveriyor.
Normal dönemlerde milliyetçilik söylemlerine uzak kalanlar bile nasıl oluyorsa seçim dönemlerinde yükselen milliyetçilik akımına kapılıp en yakın eş, dost ve arkadaşlarını bile basit siyasi sebepler nedeniyle kırıp geçiriyorlar.
Üstelik İnsanlar bu işi birilerini hayra, iyiye yöneltecek veya yanlışları ortadan kaldırarak terbiye etmek adına bütün imkân ve kabiliyetlerini kullanarak yapmaktadırlar.
Bizim memleketimizde sadece siyaset söz konusu olduğunda değil inançtan ibadete sağlıktan spora kadar her şeyde bu durumu görmek mümkün.
Ramazan ayının rahmet ve mağfiret günlerinde bile yaşadığımız gündemlere bakınca o günlerdeki gündemi hatırlayan bile kalmadı neredeyse.
Şimdi önümüzde Mubarek Kurban Bayramı var.
Tıpkı Ramazan Ayı günlerinde olduğu gibi Kurban ibadeti konusunda da insanlar İslam Dinini anlatmak adına İslam Dininde olmayan pek çok şeyi İslam'da varmış gibi anlatacak ve İslam Dininin insanlara vaat etmediği hususları dini tebliğ adı altında Müslüman kardeşlerine vaat edecektir.
Bu anlatımlar nedeniyle pek çok kişinin dine daha çok rağbet göstermesi gerekirken beklentilerimi karşılayacak bir şey bulamadım diyerek gündemlerini din dışı konularla dolduracaklar.
Bunun nedeninin hem karşısındaki kişiye dini tebliğ yapan kişinin hem de kendisine dinin tebliğ edilen kişiye dinden beklentilerinin ne olduğunu veya İslam'da beklentilerini neden bulamadıklarını sorsanız alacağınız cevap dinin aslı ile ilgili olmadığını göreceksiniz.
Esasen sorun dinde değil de İnsanlarda ama kimse bunu kabule yanaşmıyor.
Çünkü insanlar kendiler hiç bir çaba içinde değillerken İslam’ın sihirli bir değnek gibi toplumu bir anda değiştirmesini istiyorlar. Hem de asla kendilerini değiştirmeden.
İnsanlar ticaretinde hileyi, aldatmayı, tefeciliği, kamu özel sektörde ise rüşveti ve adam kayırmayı bırakmadan İslam Dininin kendilerini bir taraftan zenginlik içindeki mutlu insanlar yapmasını, rüşvetten elde ettikleri haram para ile verdikleri sadakaların kendilerini kaza ve beladan korumasını, geceleri rahat uyumalarını sağlamasını istiyor.
Evinde veya işyerinde sabahtan akşama kadar televizyon kanalları veya bilgisayar ekranından internet aracılığı ile akan her türlü yalan, gıybet, ikiyüzlülük ve ahlaksızlık ve melanet görüntüleri hiç eksilmemesine ve akşama kadar ağzından Müslümanlar lehine bir tane temiz söz çıkmıyor rağmen İslam'ın Peygamberinden(sav) şefaat için istekte bulunuyor.
Kapı dibi komşusu ve en yakın arkadaşları başta olmak üzere insanlara yapmakta oldukları eziyeti ve ihaneti terk etmeden insanlarla arasının düzelmesi için Felak, Nas Surelerini ağzında düşürmemeye gayret ediyor.
Bir takım insanların hatta toplumun neredeyse tamamının dünyanın sadece kendi etraflarında döndüğüne inanan ve toplumun fertlerini sevmeden insanların kendisini karşılıksız sevmeleri gerektiğine, yetimi, öksüzü, fakiri ve hastayı yardım konusunda hatırlamadığı halde toplumun kendisinin ayağının en küçük bir tökezlemesinde bile derhal koruması gerektiğine inanan bir beklenti içine giriyor.
Cenabı Allah’ın bizlere karşılıksız bir şekilde bahşettiği varlıklar ile insanların kendi emekleri ile ürettikleri tüm değerlerin insanlar arasında adil bir şekilde paylaşımına razı olmadan ahlaklı bir insan olduğunu iddia ederek toplumdaki bozulan ilişkilerini düzeltmek için ayet, hadis, dua, tılsım, rukye için çalmadığı kapı bırakmayan bir ruh haline bürünüveriyor.
Bu durumdaki toplumu şikâyet etme yerine en azından kısa sürede toplumun gündemini değiştirmek mümkün mü?
Evet. Toplumu bu hale getirenleri ret etmekle işe başlayabilirsiniz.
FARKINDA MIYIZ?
Toplumumuzu yeniden yapılandırmak istiyorsak, özellikle de geleceğe dair umutlarını kaybettiğini ifade eden gençlere bekledikleri gibi bir gelecek hazırlamak istiyorsak;
Toplumdaki küçük bir azınlık yerine toplumun tamamına özellikle de geleceğimiz dediğimiz gençlere İslam’ı anlatırken daha kapsayıcı bir din dili geliştirmek zorundayız.