Tarih boyunca insanlar gerek içlerinde bulundukları gerekse de içinde bulunmadıkları yapılar hakkında sürekli olarak bir takım tanımlamalarda bulunmuşlar ve bu tanımlamalarla bir değerler kümesi oluşturmuşlardır.
Oluşturdukları tanımlamalara ise bugüne ve geleceğe yönelik olması açısından modern veya tarihsel olarak yeni tanımlamalar eklemişlerse de aslında sonuçta hepsinin tarihsel olmasını kabul etmiş durumdadırlar.
Toplumsal yapımızda dönemler itibarıyla bu tanımlamalardan payını almış durumdadır.
Tarih boyunca İnsanların isteyerek veya istemeyerek çeşitli niteliklerdeki ve yapılardaki topluluklar içinde yaşadıkları dikkate alınırsa toplumları kategorize etmeden önce toplum nedir tanımlamalarına bakmak gerek.
Herkesin elbette kendine göre tarihsel veya modern bir toplum tanımı olacaktır.
Ancak tesadüfen bir araya gelen kişilerin bir toplum oluşturamayacakları gerçeğinden hareket ederek birlikteliklerinin temeli olarak tarihi, ekonomik, kültürel, sosyal ilişkileri kabul eden ve bu kabule dayalı bir ortak anlayış ve davranış biçimi geliştirebilen insanların kendi aralarında bir bütünlük oluşturabildikleri kabul edilerek;
Gündelik hayatlarındaki zorlukları aşabilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üretimlerini sürdürülebilmek gayesiyle birlikte aile içi ve dışı bir takım yapılar oluşturup sonunda güvenlik amacıyla bu birlikteliklerin üst yapısı olarak kurumlar oluşturan insanların oluşturduğu yapılar topluluk olarak tanımlanabilir.
Aile mefhumunu temel olarak alırsak eş dost ve akraba birlikteliğinden sonra topluluk olarak millet kavramı ortaya çıkacaktır.
Bunun yanında modernleşme adı altında toplum denilen mefhumun artık küresel olarak düşünülmesini söyleyenler de olacaktır elbette.
Toplumu millet kavramından küresel kavrama taşıdığınızda ise toplumu oluşturan asıl öge olan insanı saf dışı bırakarak toplumu oluşturan kurumsal ögeleri tanımlıyor ve öne çıkarıyorsunuz demektir.
Çünkü toplumu oluşturan esas öge insan olmakla beraber insan eliyle oluşturulan kurumların toplumu etkilediği veya farklılaştırdığı anlamına gelir bu küresel toplum ifadesi veya mefhumu.
Çünkü toplum durağan olmayan, sürekli gelişen ve değişen dinamik bir yapıdır.
Her ne kadar bütün toplumlar kendilerini oluşturan insanların ve o toplumsal yapıyı oluşturan kurumların hayatın önlerine çıkardığı şartları aşabilmek için sürekli olarak sürekli değişim geçirmeleri gerektiği öne sürülürse de yaşanacak sağlıklı toplumsal değişmenin o toplumun tarih içindeki serüvenine ters olmaması gerekir.
Bir toplumun tarihi boyunca nerede nasıl yaşadığını, kültürünün nasıl oluştuğunu, ferdi ve toplumsal ilişkilerin nasıl geliştiğini, toplumsal olarak kabul edilen kurumların nasıl yapılandığını ve o toplumu oluşturan insanların yüzyıllardır birbirleri ile olan ilişkilerinin ne olduğunu dikkate almadan oluşacak değişim o toplumun yapısının anlaşılmadan zorlama bir değişim ve bozulmanın temel nedeni olacaktır.
Daha açıkçası toplumsal kurumların toplum yapısında insan unsurundan daha öne çıkması ise sonuçta toplumsal yapının temel özelliklerinden olan kültürel yapının da değişmesi ya da bozulması anlamına gelecektir.
Toplumsal yapı ve kültür görünüşte birbirinin yerine kullanılsa veya benzer kabul edilse de birbirinden farklı iki özellikte olup farklılığı her yönden belli olan homojen ve tek düze olmayan yapılardır.
Diğer taraftan toplumları farklı tabalardan oluştuğu gerçeğinden hareketle bir tabakada oluşan değişmenin diğer tabakada da değişmeye hatta bozulmaya yol açacağı da gerçektir
Bugünlerde dünyada gelenek ile modernlik arasındaki mücadelenin geçtiği bir zemin olan ailenin yapısının bozulmuş olması nedeniyle toplumun geleceği konusunda farklı tartışmalar yaşanmakta ve ailenin korunması adına birtakım çalışmalar yapılmaktadır.
Toplumsal yapıdaki bozulmanın temelinin aile yapısındaki bozulma olduğunun anlaşılması uzun sürmüş olsa da diğer taraftan aile mefhumundaki çöküntüyü süreklileştirmeye dönük çalışmalardan da vazgeçilmediği görülmektedir.
FARKINDA MIYIZ?
Bakmayın siz dünyanın pek çok yerinde politikacıların ve din adamlarının farklı eylem biçimleriyle aile kavramının çökertildiğinden bahisle geleneksel aile yapısına geri dönme çağrısında bulunmalarına.
Aile bütünlüğünün korunmasında ve böylece küreselleşmenin toplumsal yapıya verdiği zararları bertaraf etmeye yönelik tedbirler aldıklarını iddia edenler aslında geleceğe yönelik güvenlik kaynağımız olarak gördüğümüz aile değerlerimizi rutin bir şekilde tahrip edenlerdir.