Kamuoyunun dikkatinden kaçan bireylerin ve toplumun eğitimine yönelik oluşumları tâkip edip bunları duyurmak, toplumun değerlerinin korunmasına yönelik çalışmalar yapmak bir eğitimci olarak boynumuzun borcu olarak görüyoruz. Geçenlerde Kültür ve Turizm Bakanlığının, kamuoyu araştırma şirketi SETA ile ortaklaşa gerçekleştirdiği; ‘Toplumun, Kültür Politikaları ve Medyanın Kültürel Süreçlere Etki Algısı Araştırma’sı yapıldı. Bu son derece faydalı araştırma, memleketimizin 12 ilinde iki bini aşkın bireyle yüz yüze gerçekleştirildi ve ortaya çok ilginç neticeler çıktı. Bunları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Önce bilindik gerçekler var; Türk insanı televizyonu çok izliyor ama muhtevâyı beğenmiyor. Günde en az ortalama 2-4 saat arası TV izleyenler yüzde olarak çoğunlukta. Günde yarım saat kitap okuma alışkanlığı olmayıp buna karşılık 2-4 saat televizyon izleyen bir kitle var karşımızda düşünün! Üstüne üslük izleyiciler hem saatlerce yalan yanlış programları izliyor hem de televizyonların muhtevâsını beğenmiyorlar. Araştırmalar, izleyicilerin genelde yayınlardaki şiddetten ve cinselliğin kullanılmasından şikâyetçi olduğunu gösteriyor.
Proje Koordinatörünün sunduğu verilerde; ‘Televizyon ile yüksek düzeyde ilişki içinde olan izleyicilerden % 70’e yakını dizi ve magazin programlarının, çocukları ve gençleri kültürel değerlere yabancılaştırdığını düşünüyor. Çocuk ve kadın istismârı inanç değerlerinin zayıflatılması, kültürel ve ahlâkî değerlere yeterince yer verilmemesi, şiddetin kullanılması izleyicilerin müşteki olduğu hususlar arasında.
Televizyon izleyicileri sonuç olarak bu işle ilgili yetkili kurum olan ‘Radyo Televizyon Üst Kurulu’ olan RTÜK’ü sorumlu mercii olarak görüyor. Toplumun genel ahlâki kriterlerine ters düşen yayınlara cezâi müeyyide uygulanmasını istiyor. Yine araştırmada; TRT yayınlarıyla ilgili olumlu bir tablo çiziliyor: TRT yayınlarında; Türk kültürünü, sanatını, müziğini ve Türk târihini yansıtıyor diyenler % 50’nin üzerinde. Ayrıca TRT’nin Arapça ve Kürtçe yayın yapmasını yine yarıyı geçkin bir oran destekliyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren yetkilerden RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun gelen tepkilerle ilgili şu bilgileri sundu: ‘Önceden yayınları yasaklamak gibi bir görevlerinin olmadığını, gerekli yerlerde müeyyide uygulandığını ancak bu kararların yargıya açık olduğunu ve kararların yargıdan döndüğünü kaydediyor.’ Bunun üzerine Kültür Bakanı, Aileyle ilgili Bakan ve TRT Genel Müdürü hep birlikte RTÜK’ün elini güçlendirecek çalışmalar yapılması konusunda hemfikir oldular.
Daha sonra ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü’ isimli toplum açısından son derece faydalı bir toplantı gerçekleştirildi. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde oluşturulan bu komisyonda; ardı arkası kesilmeyen şikâyetlerle dizilerin şiddet ve müstehcenlik içerdiğini yanı sıra yoz ve çarpık ilişkilerin topluma lanse edildiğini böylece bireylerin ahlâki düzeylerinin düşürüldüğü hususları konu edildi. Bunun üzerine RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun; ‘Yayıncıların dizilere konu seçimleri ile ilgili yaklaşımlarını anlattı. Dursun, Türk izleyicisinin birinci sırada şiddet, ikinci sırada cinsellik izlediğini belirterek, "Bir dizide tecâvüz sahnesi varsa biz ona ilişkin müeyyide uygularız ama 'bunu yayından kaldırın' diyemeyiz. Bunu dediğimiz zaman sansür olur, bunu da yapamayız." dedi. Dursun, SETA'nın algı araştırmasına göre, dizilerde ele alınan konuların boşanma oranını yükselttiğini, aile yapısının bozulmasına sebep olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Dursun, dizilerde: ‘nikâhsız yaşamın sunulduğu, çocuk sâhibi olmak için aile kurmak gerekmediği’ algısının sunulduğunu ifâde ederek, ‘Bu diziler, önce konuyu sıradanlaştırıyor, sürekli izlediğinizde meşrûlaştırıyor, sonra 'doğru olabilir, nikâhsız çocuklar olabilir' deniliyor; belli bir aşamadan sonra ise tavsiye edilebilir noktaya geliniyor." diye konuştu. Alt Komisyon Başkanı Zeynep Karahan Uslu da ‘Fatmagül'ün Suçu Ne?’ dizisindeki tecâvüz sahnesinin, en çok izlenen videolar arasında birinci olduğunu söyledi. Yapılan bir çalışmaya göre, 8 dizide, karısının kız kardeşi ile gayrimeşru ilişki yaşayan eş modelinin olduğunu ifâde eden Uslu, ‘ Bunu hangi değer yargısına sokarsanız sokun, insana ve kadın onuruna aykırı, incitici bir temadır.’ yorumunu yaptı.
RTÜK Başkanı Prof. Dursun, 2010'da yapılan bir araştırmaya göre, kadınların diziler içerisinde en çok izledikleri 2.dizinin "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisi olduğunu hatırlattı. (Konuyu şimdilerde gündemde olan Reytin İzleme skandallarını gündemde tutarak değerlendirme yapmak daha doğru olur.) Dursun, bâzı dizilerde marjinal konuların ele alınmasının kadını küçük düşürebileceğini söyleyerek, çarpık ilişkilere dayalı hususların dizi konusu yapılmasının mahzurları üzerinde konuşulduğu zaman yayıncıların, 'İzlenmek için başka çâremiz yok.' dediklerini anlattı. Bir başka yetkili ise; “Yayıncılar, 'başka türlü satmıyor' sözleri bir savunma mekanizması olamaz. Bu konuda endişelerimiz derinleşiyor derken, ‘O zaman uyuşturucu satıcısı da; 'bu pazar, ben de bunu satmak zorundayım.' Diyebilir, diye konuştu. İnternet Kurulu Başkanı da; Türkiye'de 35 milyon internet kullanıcısı olduğunu söylerken bugüne kadar güvenli internete 45 bin başvuru yapıldığını anlattı.
RTÜK Başkanı Davut Dursun, yapımcıların ticâri kaygılarla aileye yönelik, ahlâki değerlerin korunduğu diziler çekmediğini söyledi. Dursun, Amerika'da örneğinin görüldüğü şekilde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın maddi destekle bu tip diziler çektirebileceği tavsiyesinde bulundu. Amerika'da, bozulan aile yapısının ve nüfus oranının azalmasının önüne geçilmesi için bir dönem kalabalık, mutlu, dindar aile profillerinin yansıtıldığı diziler, devlet politikası olarak çekilmiş ve yaygınlaştırılmıştı. Bu kapsamda ilk akla gelen dizilerin başında ise Cosby Ailesi geliyor. Çocuklarının kötü alışkanlıklara sâhip olmadığı, anne-babanın uyum içinde, neşe ile yaşadığı bir aile olan Cosby Ailesi, Türkiye'de gösterilmişti.
Konuya devam edeceğiz şimdilik hayırla kalın, hayırlar üzerinize yağsın efendim. Saygılar.
Önce bilindik gerçekler var; Türk insanı televizyonu çok izliyor ama muhtevâyı beğenmiyor. Günde en az ortalama 2-4 saat arası TV izleyenler yüzde olarak çoğunlukta. Günde yarım saat kitap okuma alışkanlığı olmayıp buna karşılık 2-4 saat televizyon izleyen bir kitle var karşımızda düşünün! Üstüne üslük izleyiciler hem saatlerce yalan yanlış programları izliyor hem de televizyonların muhtevâsını beğenmiyorlar. Araştırmalar, izleyicilerin genelde yayınlardaki şiddetten ve cinselliğin kullanılmasından şikâyetçi olduğunu gösteriyor.
Proje Koordinatörünün sunduğu verilerde; ‘Televizyon ile yüksek düzeyde ilişki içinde olan izleyicilerden % 70’e yakını dizi ve magazin programlarının, çocukları ve gençleri kültürel değerlere yabancılaştırdığını düşünüyor. Çocuk ve kadın istismârı inanç değerlerinin zayıflatılması, kültürel ve ahlâkî değerlere yeterince yer verilmemesi, şiddetin kullanılması izleyicilerin müşteki olduğu hususlar arasında.
Televizyon izleyicileri sonuç olarak bu işle ilgili yetkili kurum olan ‘Radyo Televizyon Üst Kurulu’ olan RTÜK’ü sorumlu mercii olarak görüyor. Toplumun genel ahlâki kriterlerine ters düşen yayınlara cezâi müeyyide uygulanmasını istiyor. Yine araştırmada; TRT yayınlarıyla ilgili olumlu bir tablo çiziliyor: TRT yayınlarında; Türk kültürünü, sanatını, müziğini ve Türk târihini yansıtıyor diyenler % 50’nin üzerinde. Ayrıca TRT’nin Arapça ve Kürtçe yayın yapmasını yine yarıyı geçkin bir oran destekliyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren yetkilerden RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun gelen tepkilerle ilgili şu bilgileri sundu: ‘Önceden yayınları yasaklamak gibi bir görevlerinin olmadığını, gerekli yerlerde müeyyide uygulandığını ancak bu kararların yargıya açık olduğunu ve kararların yargıdan döndüğünü kaydediyor.’ Bunun üzerine Kültür Bakanı, Aileyle ilgili Bakan ve TRT Genel Müdürü hep birlikte RTÜK’ün elini güçlendirecek çalışmalar yapılması konusunda hemfikir oldular.
Daha sonra ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü’ isimli toplum açısından son derece faydalı bir toplantı gerçekleştirildi. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde oluşturulan bu komisyonda; ardı arkası kesilmeyen şikâyetlerle dizilerin şiddet ve müstehcenlik içerdiğini yanı sıra yoz ve çarpık ilişkilerin topluma lanse edildiğini böylece bireylerin ahlâki düzeylerinin düşürüldüğü hususları konu edildi. Bunun üzerine RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun; ‘Yayıncıların dizilere konu seçimleri ile ilgili yaklaşımlarını anlattı. Dursun, Türk izleyicisinin birinci sırada şiddet, ikinci sırada cinsellik izlediğini belirterek, "Bir dizide tecâvüz sahnesi varsa biz ona ilişkin müeyyide uygularız ama 'bunu yayından kaldırın' diyemeyiz. Bunu dediğimiz zaman sansür olur, bunu da yapamayız." dedi. Dursun, SETA'nın algı araştırmasına göre, dizilerde ele alınan konuların boşanma oranını yükselttiğini, aile yapısının bozulmasına sebep olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Dursun, dizilerde: ‘nikâhsız yaşamın sunulduğu, çocuk sâhibi olmak için aile kurmak gerekmediği’ algısının sunulduğunu ifâde ederek, ‘Bu diziler, önce konuyu sıradanlaştırıyor, sürekli izlediğinizde meşrûlaştırıyor, sonra 'doğru olabilir, nikâhsız çocuklar olabilir' deniliyor; belli bir aşamadan sonra ise tavsiye edilebilir noktaya geliniyor." diye konuştu. Alt Komisyon Başkanı Zeynep Karahan Uslu da ‘Fatmagül'ün Suçu Ne?’ dizisindeki tecâvüz sahnesinin, en çok izlenen videolar arasında birinci olduğunu söyledi. Yapılan bir çalışmaya göre, 8 dizide, karısının kız kardeşi ile gayrimeşru ilişki yaşayan eş modelinin olduğunu ifâde eden Uslu, ‘ Bunu hangi değer yargısına sokarsanız sokun, insana ve kadın onuruna aykırı, incitici bir temadır.’ yorumunu yaptı.
RTÜK Başkanı Prof. Dursun, 2010'da yapılan bir araştırmaya göre, kadınların diziler içerisinde en çok izledikleri 2.dizinin "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisi olduğunu hatırlattı. (Konuyu şimdilerde gündemde olan Reytin İzleme skandallarını gündemde tutarak değerlendirme yapmak daha doğru olur.) Dursun, bâzı dizilerde marjinal konuların ele alınmasının kadını küçük düşürebileceğini söyleyerek, çarpık ilişkilere dayalı hususların dizi konusu yapılmasının mahzurları üzerinde konuşulduğu zaman yayıncıların, 'İzlenmek için başka çâremiz yok.' dediklerini anlattı. Bir başka yetkili ise; “Yayıncılar, 'başka türlü satmıyor' sözleri bir savunma mekanizması olamaz. Bu konuda endişelerimiz derinleşiyor derken, ‘O zaman uyuşturucu satıcısı da; 'bu pazar, ben de bunu satmak zorundayım.' Diyebilir, diye konuştu. İnternet Kurulu Başkanı da; Türkiye'de 35 milyon internet kullanıcısı olduğunu söylerken bugüne kadar güvenli internete 45 bin başvuru yapıldığını anlattı.
RTÜK Başkanı Davut Dursun, yapımcıların ticâri kaygılarla aileye yönelik, ahlâki değerlerin korunduğu diziler çekmediğini söyledi. Dursun, Amerika'da örneğinin görüldüğü şekilde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın maddi destekle bu tip diziler çektirebileceği tavsiyesinde bulundu. Amerika'da, bozulan aile yapısının ve nüfus oranının azalmasının önüne geçilmesi için bir dönem kalabalık, mutlu, dindar aile profillerinin yansıtıldığı diziler, devlet politikası olarak çekilmiş ve yaygınlaştırılmıştı. Bu kapsamda ilk akla gelen dizilerin başında ise Cosby Ailesi geliyor. Çocuklarının kötü alışkanlıklara sâhip olmadığı, anne-babanın uyum içinde, neşe ile yaşadığı bir aile olan Cosby Ailesi, Türkiye'de gösterilmişti.
Konuya devam edeceğiz şimdilik hayırla kalın, hayırlar üzerinize yağsın efendim. Saygılar.