Kur’an-ı Kerim ile şeytanın ne işi olur veya şeytan neden Kur’an-ı Kerim satsın ki diyenler olabilir.
Eğer böyle düşünüyorsanız, “Türkçe Kur’an” adı altında yazılan yüzü aşkın Kuran mealinden ve bu mealleri yazanlardan haberiniz yok demektir.
Ya da bu konu uğraştığınız ve sizin için daha önemli olan dünya meşgaleleri nedeniyle, ilginiz dâhilinde olmamış olabilir.
Ama bir gerçek var.
Şu anda yüzlerce kuran meali var ve bu mealler ne yazık ki pek çok kişi, özellikle de gençler tarafından “TÜRKÇE KUR’AN” adı altında okunuyor ve okutuluyor.
Bunlar içinde bazıları var ki, tam anlamı ile şeytan işi demek doğru olacaktır.
Bu meallerin yazarları “Kur’an Kerim’in herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu” iddia ettikten sonra Kur’anı Kerimi anlama ve anlatma iddiasından yola çıkarak yazılmıştır.
Hadsizlikleri ve cüretkârlıkları bu kadarla kalsa idi, gülüp geçilebilirdi.
“ABDEST” ve “NAMAZ” başta olmak üzere itikat, iman ve ibadetle ilgili mefhum veya kavramlara gönüllerince mana verebilmek için Hz. Peygamberimize(sav) ve övülmüş sahabelerine(ra) karşı yapmadıkları iftira kalmamıştır.
Üstelik de bu Kur'an, heva ve heveslere aracı da yapılamaz dedikten sonra.
Kur’an da geçen “SALAT” kelimesini “NAMAZ” olarak çevirmek Kur’an’a ihanettir diyerek, SLY ve SLV kökünden gelen kelimelerin birincisine “NİYAZ” diğerini ise, “TAĞUTA, ŞİRKE, KÜFRE” karşı dik durmak, sosyal adaleti tesis etmek, yardım, infak ve desteği yaygınlaştırmak şeklinde çevirmek olsa olsa, tam anlamı ile bir şeytan işidir.
Müslümanların belki de en büyük yanlışları doğruyu bulabilmek adına, dost düşman ayırımı yapmadan “OKU” emrine uyarak ne bulurlarsa okumaları olmuştur.
Din konusunda hiçbir bilgisi olmayan insanların, nasılsa akıl ve vicdan süzgecinden geçirir, doğruyu bulurum anlayışıyla yaptıkları okumaları, sapmalarının en baş sebebi olmuştur.
Kur’an’da geçen “Şeriat, Cihad ve fitne” ile diğer mefhumlar ile ilgili yaptıkları okumaların şehvetine kapılarak sapıtmaları bunun en açık örneğidir.
Cenabı Allah’ın(cc) kendi vaaz ettiği ve sınırlarını Kuran ile çevirdiği dininde, Resulünün(sav) örnekliğinde yaşamamızı istemesine rağmen, dinin ferdi olduğunu ve herkesin kendi içtihadını kendisinin yapmasının gerekli olduğunu söylemeleri ve mezheplerin müşriklik, mezhep imamlarının da mezheplerin ilahı olduğunu iddia etmeleri, tezgâhlarındaki şeytanlıkların ifadesidir.
Birisi çıkar ve akademik unvanını ortaya koyarak Kuranı Kerimin Hz. Rasulullah(sav) döneminde bir araya getirilen Mushaf’tan farklı olarak, Sahabe(ra) döneminde nüzul sırasına aykırı olarak bir araya getirilmiştir derse, o tezgâhında Kuran satan bir şeytandır.
Yine akademik unvanlı birisi Kuranda bazı hatalar var derse, o tam anlamı ile şeytanlaşmış bir satıcıdır.
Birisi Kuranı Kerimi eline alıp da, Kuranda namaz ve bugün anladığınız manada bir zekât oranı yoktur derse, bilin ki o tezgâhında Kuranı Kerim satan şeytandır.
Birisi elindeki Kuranı göstererek, her yıl Zilhicce ayının belirli günlerine sıkıştırılan bir Hac ibadeti yoktur, Hac ibadeti tüm yıla yayılmalıdır derse, bilin ki o da tezgâhında Kuranı Kerim satan bir şeytandır.
Birisi yine elindeki Kuranı göstererek, Kurban diye bir ibadet bu kuranda yoktur derse, bilin ki o tezgâhında Kuranı Kerim satan bir şeytandır.
Hz. Rasulullah’ın (SAV) Sahih Sünneti olmasına rağmen kabir ziyareti yapan Müminleri müşrik ilan eden birini görürseniz, o da tezgâhında Kuran satan bir şeytandır.
Bu gün Türkiye’de diyanet ve ilahiyatların temsil ettiği “Resmî Dinî Söylem” ile cemaat yapılanmalarının temsil ettiği “Halk dini”, bu anlamda çaba göstermekten uzak oldukları için, tezgâhında Kuran satan şeytanların karşısında insanlar ciddi bir kriz yaşamaktadırlar.
FARKINDA MIYIZ?
İslam tüm zamanlar için geçerli bir din ve bir hukuk sistemi olarak ortada iken, özellikle akademik çevre ve Diyanetin fıkıhsız, şeriatsız ve cihadsız bir din öğretmekte ayak diretmesi, bu krizden çıkışın önünü kesmiş durumdadır.
Müslümanların, Allah’ın(cc) muradının doğrultusunda kurulu düzene göre yaşamaları ve yüzyıllarca önce verilmiş fetvalarla amel etmeleri gerektiğini isteyenler, yanlış olan bu iddiada ısrar ettikleri sürece toplum da, dünya da zilletten kurtulamayacaktır.