Güncel yazılar serisi
Terör, adı konmamış bir gizli savaş. Vuran belli değil, ölen belli değil. Ama toplumda büyük bir kaos ve hoşnutsuzluk oluşturmak için başvurulan yollardan biri. Bela ise “Bir toplum neye layıksa ona kavuşması” konusundaki ilahi kanununa uygun felaketler.
Terör, bir ülkeye kendi içinden de gelebilir, dışarıdan da sokulabilir. Temel maksadı ülke idaresini yıldırmak, halkı canından bezdirmektir. Terörde gerilla taktikleri uygulanır. Bunun başında “vur kaç” taktiği ile idarenin yıldırılması ve kalabalıkların huzursuz edilmesi gelir.
Terör’ün bir ülkede uygulanabilmesi o ülkede teröre hazırlanmış bir zemini bulmasıyla yakından ilgilidir. Eğer teröristle kendilerine zemin bulamazlarsa bu tamamen sathi (toplumun dışında) kalır. Ama buna bir zemin hazırlanmışsa artık terörü önlemek çok zordur. Zira bunlar senin halkım dediğin, vatandaşım dediğin insanlar içerisinden çıkar ki böylelerine “gündüz sadi, gece şaki (haydut)…” denir.
Terörle mücadele ettiğini söyleyenler, toplumun yapısına iyi dikkat etmelidirler. Toplumda insanlar birbirlerini kardeş olarak mı kucaklıyorlar yoksa birbirlerini düşman olarak mı görüyorlar? Peki, o halde nedir, Türk-Kürt kavgası, Laik anti laik sürtüşmesi ve nedir Alevi-Sünni ayrışması. Kim yapıyor bunları? Rantiyeci medya, “elindeki körükle niçin bu yangının üzerine gitmektedir?” Basın hürdür öyle mi? O zaman terörden bu şikâyet niye?
Teröristlerin üzerine bomba yağdırmakla terörün önü alınamaz. Eğer alınsaydı 1960’dan beri anarşi ve terörün içerinde kavrulan, birçok insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olan terör, 4 ihtilal (27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 post modern darbesi ile 12 Mart 1971 muhtırası) bu kadar yasal ve askeri önlemler ile önü alınırdı. Memleketimizde de bugün “sütliman (sakin ve huzurlu) bir ortam olurdu”
ZAMANIMIZDA TERÖR
Zamanımızda terör boyut değiştirmiş gibi görünse de ülkemizde ve ülke idaresinde yaptığı tahribat açısından pek bir şey değişmemiştir. PKK, yıllardır dış güçlerin koynumuzda beslettikleri insanların yine onların işaret ve destekleriyle bu milletle zehir kusmaktadır.
Bu dış güçler; en az 30.000 kişinin ve özellikle bebeklerin katili Abdullah Öcalan’ın bile mahkeme tarafından idamına karar verildiği halde Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince AKP hükümetine kanunlarımızda “idam kaldırdığı” için asmayarak bize beslettirmektedir.
Terörde Amerika ile güya “istihbarat iş birliği” yapılacaktı. Ne oldu. Aktütün Karakolu baskınında Amerika mı atladı yoksa istihbarat alanında da bizimkiler mi atladı? Irak’ın dağları yedinci, sekizinci defa bombalandı. Birçok terörist ve onların sığınıkları yok edildi. Şimdi artık terör bitti mi? Sağ olursak terörün bunlarla bitmeyeceği hepimiz göreceğiz.
ŞEHİT AİLELERİNE TAZİYE
Gelin kendimizi kandırmayalım. Terör için köklü çözümler uygulayalım. Konularımızı milli değerlerimize göre düşünelim ve milli değerlerimize göre çözelim. Yoksa “domuzdan post, Batılılardan dost olmaz” kaidesince bu Batılılara yüz sürdüğümüz sürece deha çok ağıtlar yakar daha çok analar dizlerini döver, siyasiler daha çok nutuklar atarlar.
Teröre verdiğimiz şehitler yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. Son olarak Şemdinli’de verdiğimiz şehitler bir kez daha bayramlarımıza gölge, sevinçlerimize hüzün düşürdü. Ardından Diyarbakır’ımızda yüreğimizi dağlayan bir olay daha meydana geldi, beş polis kardeşimiz şehit oldu. Bu hain saldırılarda hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Kederli ailelerine ve milletimize sabır niyaz ediyorum
Sevr emellerinden vazgeçmemiş “Dış güçler”, ülkemiz üzerindeki karanlık emellerini gerçekleştirmek için her türlü alçaklığa başvurmakta, bunların başında da terör gelmektedir.
BİZ AYNI ÜLKEDE KARDEŞLERİZ
Biz aynı şerefli milletin çocuklarıyız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes kardeştir. Malazgirt’te beraber at koşturduk. İslam’ın kurtuluş muştularını Anadolu’ya birlikte taşıdık. Beraberce yürüdük Bizans’ın üzerine. Çağ açıp çağ kapayan kutlu orduda, omuz omuza savaştı atalarımız. Çanakkale’yi geçilmez yaptık, canımızı vererek, kanımızı dökerek bu topraklarda…
Bazı karanlık mihraklar taşeron PKK terör örgütü eliyle ülkemizi bölüp parçalamaya, milletimiz arasında düşmanlık tohumları ekmeye çalışmaktadır. Nitekim son günlerde bazı bölgelerde Türk-Kürt kardeşliğini bozmaya, milletimiz arasında etnik çatışma ortamı oluşturmaya yönelik girişimler dikkat çekmektedir.
Bu alçakça oyunlara karşı Türküyle, Kürdüyle, millet olarak hepimiz uyanık olmak karşı durmak zorundayız. Çünkü görünen odur ki 30 bin cana, milyarlarca doların üzerinde ekonomik kaybımıza neden olan bu oyun sık sık sahnelenmek istenmektedir.
Ancak inanıyorum ki, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu kardeşliği bozmaya kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir. Bir kez daha üzerine basa basa vurguluyorum. Irkı, dili, milliyeti nedeniyle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, olamaz da…
BU OYNU DA BOZALIM
Aziziye tabyalarında Moskof’a dar ettik dünyayı. Şanlıurfa’da, Gaziantep’te Kahramanmaraş’ta bir tek yumruk olup indik müstevi orduların tepesine. İzmir’de hep beraber döktük Yunan Palikaryasını denize. Daha dün (1974) aştık el ele Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarını.
Emperyalistler ülkemizi işgal ederken sormadılar ırkımızı. Etnik kökenimize bakmadan hunharca katlettiler bu ülkenin çilekeş insanlarını. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz bir tek milletiz. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz kardeşiz.
Çünkü onlar biliyorlardı ki, Kur’an da bizi Allah kardeş kılmış. Kanımızı sülük gibi emen, Coğrafyamızı bir kan gölü haline getiren, terör örgütünü bir taşeron gibi üzerimize salan, Türk Kürt çatışması çıkarmayı planlayan küresel emperyalizmin planlarını da yine birlikte boşa çıkaracağız.
Bütün Türk ve Kürt kardeşlerime bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Gün, her zamankinden daha fazla birlik olma günüdür. El ele, omuz omuza verme günüdür. Bu tür gerginlik ve çatışmaların milletimize, ülkemize değil, ancak ve ancak Büyük Ortadoğu Projesi sahiplerine yarayacağını unutmayalım.
Terör, adı konmamış bir gizli savaş. Vuran belli değil, ölen belli değil. Ama toplumda büyük bir kaos ve hoşnutsuzluk oluşturmak için başvurulan yollardan biri. Bela ise “Bir toplum neye layıksa ona kavuşması” konusundaki ilahi kanununa uygun felaketler.
Terör, bir ülkeye kendi içinden de gelebilir, dışarıdan da sokulabilir. Temel maksadı ülke idaresini yıldırmak, halkı canından bezdirmektir. Terörde gerilla taktikleri uygulanır. Bunun başında “vur kaç” taktiği ile idarenin yıldırılması ve kalabalıkların huzursuz edilmesi gelir.
Terör’ün bir ülkede uygulanabilmesi o ülkede teröre hazırlanmış bir zemini bulmasıyla yakından ilgilidir. Eğer teröristle kendilerine zemin bulamazlarsa bu tamamen sathi (toplumun dışında) kalır. Ama buna bir zemin hazırlanmışsa artık terörü önlemek çok zordur. Zira bunlar senin halkım dediğin, vatandaşım dediğin insanlar içerisinden çıkar ki böylelerine “gündüz sadi, gece şaki (haydut)…” denir.
Terörle mücadele ettiğini söyleyenler, toplumun yapısına iyi dikkat etmelidirler. Toplumda insanlar birbirlerini kardeş olarak mı kucaklıyorlar yoksa birbirlerini düşman olarak mı görüyorlar? Peki, o halde nedir, Türk-Kürt kavgası, Laik anti laik sürtüşmesi ve nedir Alevi-Sünni ayrışması. Kim yapıyor bunları? Rantiyeci medya, “elindeki körükle niçin bu yangının üzerine gitmektedir?” Basın hürdür öyle mi? O zaman terörden bu şikâyet niye?
Teröristlerin üzerine bomba yağdırmakla terörün önü alınamaz. Eğer alınsaydı 1960’dan beri anarşi ve terörün içerinde kavrulan, birçok insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olan terör, 4 ihtilal (27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 post modern darbesi ile 12 Mart 1971 muhtırası) bu kadar yasal ve askeri önlemler ile önü alınırdı. Memleketimizde de bugün “sütliman (sakin ve huzurlu) bir ortam olurdu”
ZAMANIMIZDA TERÖR
Zamanımızda terör boyut değiştirmiş gibi görünse de ülkemizde ve ülke idaresinde yaptığı tahribat açısından pek bir şey değişmemiştir. PKK, yıllardır dış güçlerin koynumuzda beslettikleri insanların yine onların işaret ve destekleriyle bu milletle zehir kusmaktadır.
Bu dış güçler; en az 30.000 kişinin ve özellikle bebeklerin katili Abdullah Öcalan’ın bile mahkeme tarafından idamına karar verildiği halde Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince AKP hükümetine kanunlarımızda “idam kaldırdığı” için asmayarak bize beslettirmektedir.
Terörde Amerika ile güya “istihbarat iş birliği” yapılacaktı. Ne oldu. Aktütün Karakolu baskınında Amerika mı atladı yoksa istihbarat alanında da bizimkiler mi atladı? Irak’ın dağları yedinci, sekizinci defa bombalandı. Birçok terörist ve onların sığınıkları yok edildi. Şimdi artık terör bitti mi? Sağ olursak terörün bunlarla bitmeyeceği hepimiz göreceğiz.
ŞEHİT AİLELERİNE TAZİYE
Gelin kendimizi kandırmayalım. Terör için köklü çözümler uygulayalım. Konularımızı milli değerlerimize göre düşünelim ve milli değerlerimize göre çözelim. Yoksa “domuzdan post, Batılılardan dost olmaz” kaidesince bu Batılılara yüz sürdüğümüz sürece deha çok ağıtlar yakar daha çok analar dizlerini döver, siyasiler daha çok nutuklar atarlar.
Teröre verdiğimiz şehitler yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. Son olarak Şemdinli’de verdiğimiz şehitler bir kez daha bayramlarımıza gölge, sevinçlerimize hüzün düşürdü. Ardından Diyarbakır’ımızda yüreğimizi dağlayan bir olay daha meydana geldi, beş polis kardeşimiz şehit oldu. Bu hain saldırılarda hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Kederli ailelerine ve milletimize sabır niyaz ediyorum
Sevr emellerinden vazgeçmemiş “Dış güçler”, ülkemiz üzerindeki karanlık emellerini gerçekleştirmek için her türlü alçaklığa başvurmakta, bunların başında da terör gelmektedir.
BİZ AYNI ÜLKEDE KARDEŞLERİZ
Biz aynı şerefli milletin çocuklarıyız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes kardeştir. Malazgirt’te beraber at koşturduk. İslam’ın kurtuluş muştularını Anadolu’ya birlikte taşıdık. Beraberce yürüdük Bizans’ın üzerine. Çağ açıp çağ kapayan kutlu orduda, omuz omuza savaştı atalarımız. Çanakkale’yi geçilmez yaptık, canımızı vererek, kanımızı dökerek bu topraklarda…
Bazı karanlık mihraklar taşeron PKK terör örgütü eliyle ülkemizi bölüp parçalamaya, milletimiz arasında düşmanlık tohumları ekmeye çalışmaktadır. Nitekim son günlerde bazı bölgelerde Türk-Kürt kardeşliğini bozmaya, milletimiz arasında etnik çatışma ortamı oluşturmaya yönelik girişimler dikkat çekmektedir.
Bu alçakça oyunlara karşı Türküyle, Kürdüyle, millet olarak hepimiz uyanık olmak karşı durmak zorundayız. Çünkü görünen odur ki 30 bin cana, milyarlarca doların üzerinde ekonomik kaybımıza neden olan bu oyun sık sık sahnelenmek istenmektedir.
Ancak inanıyorum ki, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu kardeşliği bozmaya kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir. Bir kez daha üzerine basa basa vurguluyorum. Irkı, dili, milliyeti nedeniyle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, olamaz da…
BU OYNU DA BOZALIM
Aziziye tabyalarında Moskof’a dar ettik dünyayı. Şanlıurfa’da, Gaziantep’te Kahramanmaraş’ta bir tek yumruk olup indik müstevi orduların tepesine. İzmir’de hep beraber döktük Yunan Palikaryasını denize. Daha dün (1974) aştık el ele Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarını.
Emperyalistler ülkemizi işgal ederken sormadılar ırkımızı. Etnik kökenimize bakmadan hunharca katlettiler bu ülkenin çilekeş insanlarını. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz bir tek milletiz. Çünkü onlar biliyorlardı ki biz kardeşiz.
Çünkü onlar biliyorlardı ki, Kur’an da bizi Allah kardeş kılmış. Kanımızı sülük gibi emen, Coğrafyamızı bir kan gölü haline getiren, terör örgütünü bir taşeron gibi üzerimize salan, Türk Kürt çatışması çıkarmayı planlayan küresel emperyalizmin planlarını da yine birlikte boşa çıkaracağız.
Bütün Türk ve Kürt kardeşlerime bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Gün, her zamankinden daha fazla birlik olma günüdür. El ele, omuz omuza verme günüdür. Bu tür gerginlik ve çatışmaların milletimize, ülkemize değil, ancak ve ancak Büyük Ortadoğu Projesi sahiplerine yarayacağını unutmayalım.