Hafta başında en çok konuşulanlar elbette ki partilerin seçim beyannameleri ve vaatleri oldu. Partilerin en dikkat çeken vaatleri tabii ki ekonomik, yani cebe dokunan vaatler oluyor. Ülkemiz çalışanlarının yüzde 45’e yakını asgari ücretli. Bunların bir kısmını asgari ücretli gösterilenler oluştursa da devletin belirlediği yoksulluk sınırının altında bir maaş alıyorlar. Hal böyle olunca para denildimi gözler açılıyor. Geçtiğimiz seçimlerde muhalefet partilerinin asgari ücret vaatlerini popülist bulan iktidar partisi, bu seçimde 1300 lira vaat etti. 7 Haziran öncesi ‘asgari ücret için muhalefetin vaat ettiği rakamlar saçmalık o rakamlarda olursa batarız’ gibi söylemlerde bulunan hükümet üyeleri ne düşündü acaba?
**
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, seçim gezilerinde baraj sorununu Anayasa Mahkemesi’ne açacakları davalar ile aşacaklarını ifade ediyor. Kamalak Bey’in ifadesine göre seçim bölgesinde bir parti adayı milletvekili seçilecek oyu aldığı taktirde ülke genelinde bir baraja takılması hukuk dışı. “Siz bize ilinizde vekil seçilecek desteği verin gerisini biz halledelim” diyen Genel Başkanın Anayasa profesörlüğünü de göz önüne alırsak boş konuşmuyordur ama uygulamada sorunlar çıkacağını düşünüyorum.
**
Ankara'da Tren Garı önündeki patlama ile başladık güne. Akşama doğru ölü sayısı 86’ya ulaşmıştı. Bölücü terör gruplarının sadece doğu ile kalmayıp batıya yayıldığını haykırdığımız çözüm süreci adı verilen bölünme süreci sonrası haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Devletimiz bu kadar aciz olamaz! PKK ve uzantıları ile işbirliği yapılır, terörün kaynağı ve destekçisi ABD ile işbirliği yaparsan kaçınılmaz son budur. ‘Oh olsun’ demiyoruz. Muammer Bilgiç ağabeyin dediği gibi; “Biz bu coğrafyayı Amerikan askerlerinin postallarına açanların terörle mücadele ettiğine inanmıyoruz.”
**
Başbakanımızın kendinden yardım isteyen bir taşeron işçisinin cebinden çıkardığı telefon için “Taşeron ama telefonu var” sözünü kayıtlara geçirelim. “150 liralık sayın başbakanım…”