Nevzat LaleliNereye gidiyoruz yazı serisi (2)
Asırlardır yüzümüze gülen ama arkamızdan bizi hançerleyen Batılı dostlarımız (!) Hayim Nahum doktirini gereğince, bu ülkenin bölünebileceği bazı yumuşak noktaları tespit etmişlerdir. Bunları uygulamak için de çalışmalarını yürütmüşlerdir.
Bu yumuşak ama bizim için tehlikeli noktalar dini kökenli ve ırkı kökenli olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dini kökenli tehlikeli nokta sunni – alevi çatışmasıdır. Bu konuda birçok tahrikler yapılmış, Sivas – Kahramanmaraş futbol müsabakası sonrası yaşanan olaylar, Sivas Madımak Oteli yangını, Başbağlar’da 33 vatandaşımızın köy meydanında ve cami içinde katledilmesi gibi olaylar tezgâhlanmıştır.
Ama çok şükürler olsun ki suni ve alevi vatandaşlarımız bu oyuna gelmemişler ve kardeş kanı dökülmesini önlemişlerdir.
Irki yumuşak ve tehlikeli noktamız ise Türk – Kürt çarpışmasıdır ve uzun zamandan beri bu yara kaşınmaktadır.
Kürt vatandaşlarımızın daha yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz sanki müspet ve menfi slogan bombardımanına uğratılmaktadır. Bu insanlarımız ırkından dolayı aşağılanmakta, hakir görülmekte ve hatta zaman zaman işkencelere varan zulümlere uğratılmaktadır. Bir taraftan da dağlara taşlara bu adamların ırkıyla alakası olamayan yazılar yazılmaktadır.
Milletin bütünlüğünü sağlayan ve onları bir beraber kılan İslam kardeşliği yok edilmek için büyük çabalar harcanmaktadır. Doğu’da köylere kadar dağılmış bulunan mektep ve medreseler (kapatılmış) şeyhler sürülmüş veya hapsedilmişlerdir.
Ona dinini öğretecek bütün kurum ve şahıslar ortadan kaldırılınca arkadan gelen nesil dini öğrenememiş ve dinsiz ateist bir gençliğin yetişmesi sağlanmıştır.
Ekonomik açıdan da Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz bizzat kendi hükümetlerimiz tarafından tam bir ambargoya tabi tutulmuştur. Yatırımlar sadece Batı ve Orta Anadolu’ya kaydırılmış, devlet teşvikleri bu bölgelere yatırım yapanlara sunulmuştur. Görünüşte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya da teşvik verilmiş ama bunlar sadre şifa olmamışlardır.
YAYGIN AĞIR SANAYİ
Doğu ve Güneydoğu illerine devlet olarak en geniş manada el uzatılan tek devre 1975 yılında Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın başlattığı ve 200 tesisin ve makine yapan fabrikaların kurulduğu “Ağır Sanayi Hamlesi” olmuştur. “Her ile bir fabrika” sloganı çıkılan bu sanayileşme yolunda çalışmalar ilerlemiş ve hamle, her ilçeye bir fabrika kurulma hamlesine dönüşmüştür.
Ancak bu başarılı hamle ne yazık ki, “Ecevit’in Güneş Motel oyunları” ile düşürülen hükümetle birlikte yok edilmiştir. Fabrikalar ve fabrikaların tezgâhları bile satılarak bir daha greyder, buldozer, silindir gibi ağır inşaat makineleri üreten fabrikaların kurulması böylece önlenmiştir.
1974 yılında ağır sanayi ile ilgili bir görüşmede muhalefet sıralarında ki Demirel TBMM kürsüsünde konuşan Başbakan Yardımcısı ve Yüksek Ekonomik Kurul Başkanı Erbakan’a; “Hoca, Kars’ta pancar yok. Sen oraya şeker fabrikası kuruyorsun” diye sataşınca Erbakan’ın; “Bir suçunuzu diğer bir suçunuzla örtmeye çalışıyorsunuz. Siz önce Kars’a pancar ekmiyorsunuz, sonra da orada pancar yok diye fabrika kurmuyorsunuz. Biz şimdi bu hamlemizle oraya hem fabrika kuracağız ve hem de pancar ekeceğiz” demiştir.
Bir düşünelim bakalım. Ekonomik açıdan gelişmemiş, dini açıdan zayıf yetiştirilmiş, ırkından dolayı aşağılanmış, işsizlik, geçim sıkıntısı ve yokluk girdabında boğuşan ve bir de aşağılanan topluluğa uydurma da olsa “gel sana bağımsızlık kazandıralım” sözleri tesir eder mi, etmez mi?
ÇEKİÇ GÜÇ ATAĞI
2 Ağustos 1990 (Turgut Özal devri) da işgal ettiği Kuveyt’ten bir ay içinde çıkamayan Irak’ın devrik lideri Saddam daha sonra sağlanan ateş kes ile Irak’ın kuzeyinde ki Kürtler üzerine yürümüş ve kimyasal silahlar kullanmıştı.
Anadolu’nun güneyinde cereyan eden bu tehlikeli gelişmeler karşı ABD, güya Saddam’ın hareketlerine firen olmak, Kuzey Iraklı Kürtlere yardımlarda bulunmak üzere binlerce ajanını Anadolu’ya gönderdi.
Çekiç güç, ülkemizde İncirlik ve Pirinçlik'e konuşlanmış 77 uçak ve helikopter ile 1862 kişilik personelden oluşmaktaydı.
Muhalefetteyken Çekiç Güç aleyhine konuşmalar yapan, ama iktidara gelince bu sözlerini unutarak Çekiç Güç’ün sürelerini uzatan birçok hükümetler yaşanmıştır.
1996 yılında Refah-Yol hükümeti döneminde Çekiç Güç, önce keşif gücüne dönüştürülerek adı ve yeri değiştirilmiş, daha sonra da tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Ancak altı yıl gibi uzun bir sürede, bir taraftan Kuzey Irakta PKK’yı hazırlamış, onları eğitmiş, onlara silah ve cephane vermiş, diğer taraftan da ülkemizde faaliyetlerini sürdürerek Güney doğumuzu kasıp kavuracak bir ortamın hazırlanmasını sağlamıştır.
PKK NEDİR
Bugün ülkemizde organize olmuş bir terör bulunmaktadır ve bunun adına PKK denmektedir. Bunlar kendilerini Güney ve Güneydoğu’da yaşayan ve ırken Kürt olan vatandaşlarımızın hamisi gibi görmekte ve ifadelerinde “Kürt halkına bağımsızlık” gibi bir slogan söylemektedirler.
Hemen ifade etmeliyim ki bu söz doğru değildir. Çünkü bu millet, maddi ve manevi buhranlar içinde bile olsa teröre kesinlikle destek vermez ve onların işledikleri cinayetlere ortak olmaz, olamaz. Güney ve Güneydoğu Anadolu’muzda yaşayan halk bilinçli olmasa da atalardan gelen bir İslam geleneğine sahiptir. İslam ise kardeşliğe bütün kapılarını açık tutarken terör ve cinayetlere kapatmıştır.
Ama terör örgütü militanları köylere, mecralara, kasabalara silahlı olarak girerek orada yaşayanları tehdit ederek, “iki oğlundan birisini bize vereceksin, bize mali destek sağlayacaksın, seçimlerde oyunu bize vereceksin…” diyor da biz de onları koruyamıyorsak, bu işte asıl suçlu biziz demektir ve bu konuda Doğulu vatandaşlarımızı suçlayamamamız gerekir.
Asırlardır yüzümüze gülen ama arkamızdan bizi hançerleyen Batılı dostlarımız (!) Hayim Nahum doktirini gereğince, bu ülkenin bölünebileceği bazı yumuşak noktaları tespit etmişlerdir. Bunları uygulamak için de çalışmalarını yürütmüşlerdir.
Bu yumuşak ama bizim için tehlikeli noktalar dini kökenli ve ırkı kökenli olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dini kökenli tehlikeli nokta sunni – alevi çatışmasıdır. Bu konuda birçok tahrikler yapılmış, Sivas – Kahramanmaraş futbol müsabakası sonrası yaşanan olaylar, Sivas Madımak Oteli yangını, Başbağlar’da 33 vatandaşımızın köy meydanında ve cami içinde katledilmesi gibi olaylar tezgâhlanmıştır.
Ama çok şükürler olsun ki suni ve alevi vatandaşlarımız bu oyuna gelmemişler ve kardeş kanı dökülmesini önlemişlerdir.
Irki yumuşak ve tehlikeli noktamız ise Türk – Kürt çarpışmasıdır ve uzun zamandan beri bu yara kaşınmaktadır.
Kürt vatandaşlarımızın daha yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz sanki müspet ve menfi slogan bombardımanına uğratılmaktadır. Bu insanlarımız ırkından dolayı aşağılanmakta, hakir görülmekte ve hatta zaman zaman işkencelere varan zulümlere uğratılmaktadır. Bir taraftan da dağlara taşlara bu adamların ırkıyla alakası olamayan yazılar yazılmaktadır.
Milletin bütünlüğünü sağlayan ve onları bir beraber kılan İslam kardeşliği yok edilmek için büyük çabalar harcanmaktadır. Doğu’da köylere kadar dağılmış bulunan mektep ve medreseler (kapatılmış) şeyhler sürülmüş veya hapsedilmişlerdir.
Ona dinini öğretecek bütün kurum ve şahıslar ortadan kaldırılınca arkadan gelen nesil dini öğrenememiş ve dinsiz ateist bir gençliğin yetişmesi sağlanmıştır.
Ekonomik açıdan da Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz bizzat kendi hükümetlerimiz tarafından tam bir ambargoya tabi tutulmuştur. Yatırımlar sadece Batı ve Orta Anadolu’ya kaydırılmış, devlet teşvikleri bu bölgelere yatırım yapanlara sunulmuştur. Görünüşte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya da teşvik verilmiş ama bunlar sadre şifa olmamışlardır.
YAYGIN AĞIR SANAYİ
Doğu ve Güneydoğu illerine devlet olarak en geniş manada el uzatılan tek devre 1975 yılında Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın başlattığı ve 200 tesisin ve makine yapan fabrikaların kurulduğu “Ağır Sanayi Hamlesi” olmuştur. “Her ile bir fabrika” sloganı çıkılan bu sanayileşme yolunda çalışmalar ilerlemiş ve hamle, her ilçeye bir fabrika kurulma hamlesine dönüşmüştür.
Ancak bu başarılı hamle ne yazık ki, “Ecevit’in Güneş Motel oyunları” ile düşürülen hükümetle birlikte yok edilmiştir. Fabrikalar ve fabrikaların tezgâhları bile satılarak bir daha greyder, buldozer, silindir gibi ağır inşaat makineleri üreten fabrikaların kurulması böylece önlenmiştir.
1974 yılında ağır sanayi ile ilgili bir görüşmede muhalefet sıralarında ki Demirel TBMM kürsüsünde konuşan Başbakan Yardımcısı ve Yüksek Ekonomik Kurul Başkanı Erbakan’a; “Hoca, Kars’ta pancar yok. Sen oraya şeker fabrikası kuruyorsun” diye sataşınca Erbakan’ın; “Bir suçunuzu diğer bir suçunuzla örtmeye çalışıyorsunuz. Siz önce Kars’a pancar ekmiyorsunuz, sonra da orada pancar yok diye fabrika kurmuyorsunuz. Biz şimdi bu hamlemizle oraya hem fabrika kuracağız ve hem de pancar ekeceğiz” demiştir.
Bir düşünelim bakalım. Ekonomik açıdan gelişmemiş, dini açıdan zayıf yetiştirilmiş, ırkından dolayı aşağılanmış, işsizlik, geçim sıkıntısı ve yokluk girdabında boğuşan ve bir de aşağılanan topluluğa uydurma da olsa “gel sana bağımsızlık kazandıralım” sözleri tesir eder mi, etmez mi?
ÇEKİÇ GÜÇ ATAĞI
2 Ağustos 1990 (Turgut Özal devri) da işgal ettiği Kuveyt’ten bir ay içinde çıkamayan Irak’ın devrik lideri Saddam daha sonra sağlanan ateş kes ile Irak’ın kuzeyinde ki Kürtler üzerine yürümüş ve kimyasal silahlar kullanmıştı.
Anadolu’nun güneyinde cereyan eden bu tehlikeli gelişmeler karşı ABD, güya Saddam’ın hareketlerine firen olmak, Kuzey Iraklı Kürtlere yardımlarda bulunmak üzere binlerce ajanını Anadolu’ya gönderdi.
Çekiç güç, ülkemizde İncirlik ve Pirinçlik'e konuşlanmış 77 uçak ve helikopter ile 1862 kişilik personelden oluşmaktaydı.
Muhalefetteyken Çekiç Güç aleyhine konuşmalar yapan, ama iktidara gelince bu sözlerini unutarak Çekiç Güç’ün sürelerini uzatan birçok hükümetler yaşanmıştır.
1996 yılında Refah-Yol hükümeti döneminde Çekiç Güç, önce keşif gücüne dönüştürülerek adı ve yeri değiştirilmiş, daha sonra da tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Ancak altı yıl gibi uzun bir sürede, bir taraftan Kuzey Irakta PKK’yı hazırlamış, onları eğitmiş, onlara silah ve cephane vermiş, diğer taraftan da ülkemizde faaliyetlerini sürdürerek Güney doğumuzu kasıp kavuracak bir ortamın hazırlanmasını sağlamıştır.
PKK NEDİR
Bugün ülkemizde organize olmuş bir terör bulunmaktadır ve bunun adına PKK denmektedir. Bunlar kendilerini Güney ve Güneydoğu’da yaşayan ve ırken Kürt olan vatandaşlarımızın hamisi gibi görmekte ve ifadelerinde “Kürt halkına bağımsızlık” gibi bir slogan söylemektedirler.
Hemen ifade etmeliyim ki bu söz doğru değildir. Çünkü bu millet, maddi ve manevi buhranlar içinde bile olsa teröre kesinlikle destek vermez ve onların işledikleri cinayetlere ortak olmaz, olamaz. Güney ve Güneydoğu Anadolu’muzda yaşayan halk bilinçli olmasa da atalardan gelen bir İslam geleneğine sahiptir. İslam ise kardeşliğe bütün kapılarını açık tutarken terör ve cinayetlere kapatmıştır.
Ama terör örgütü militanları köylere, mecralara, kasabalara silahlı olarak girerek orada yaşayanları tehdit ederek, “iki oğlundan birisini bize vereceksin, bize mali destek sağlayacaksın, seçimlerde oyunu bize vereceksin…” diyor da biz de onları koruyamıyorsak, bu işte asıl suçlu biziz demektir ve bu konuda Doğulu vatandaşlarımızı suçlayamamamız gerekir.