Güncel olaylar yazı serisi...
Yüreklerimizi yakan, gözlerimizi yaşartan, ayaklarımızın bağını çözen bir acı olayı daha yaşadık. Bu Tokat’ın Reşadiye ilçesi yakınlarında meydana gelen ve 7 Mehmetçiğimizin şahadeti ile tamamlanan bir olaydır.
Hamasi konulara girmek ve ağıt yakmak istemiyorum. Belli ki bu hain saldırıyı tertip edenlerin Müslümanlık demiyorum insanlıktan bile nasipleri yoktur. Hayır, hayır… “Bu katliam, Kürtlerin ülkemizi bölerek ayrı bir Kürt devleti kurmak istemelerinin tezahürleridir” gibi sığ bir düşünce içerisine de girmeyecek kadar büyüktür.
Tokat’ın sosyal ve kültürel yapısı terör olaylarını bünyesinde barındırmayacak bir asil yapıdır. Çünkü Tokatlılar da Orta Anadolu’nun karakteristiğinde sevecen yapılı, insanı insan olduğu için seven, “Tanrı misafirine” büyük ikram ve izzette bulunan, akrabalık ve komşuluk ilişkilerine azami derecede dikkat eden insanların bulunduğu bir şehrimizdir. Bu özelliklere sahip bir halkın bulunduğu yerler de terör elemanları kendilerine yer bulamazlar.
Bu terörü yapanlar, planlarını hazırlarken önlerine açtıkları Türkiye haritasında nereyi bulandıralım, nerelerde anarşi ve terör eylemleri yapalım diye düşünmüşler ve işte gördüğünüz gibi Tokat’ı seçmişlerdir.
Dağda eylemlerini sürdüren PKK’nın, Büyük şehirlerimizde sokaklarımızı savaş meydanlarına çeviren “neyi niçin yaptığında habersiz” kandırılmış geçlerin ve çocukların yaptıkları bir pusu da değildir bu.
Bu gençler; sanki ülkede ekonomik, idari, hukuki sıkıntılara maruz kalan sadece Kürtlerdir zannediyorlar. Hayır hayır… Onlar da bilmelidirler ki bu sömürücü faizin, ahlaksızlıkların, idari ve hukuki baskıların kıskacı altında Kürt’ü, Türkü, Çerkez’i, Laz’ı 70 milyon insan eziliyor ve sömürülüyor.
TERÖRÜN ARKASINDAKİLER
ABD’nin Irak’a saldıracağı 1993 yılında, Hükümet tezkeresinin Meclisten geçmesi için oy vermeyenler arasında suçlu olarak görülen ve 2007 seçimlerinde AKP yöneticilerinin hışmına uğrayıp da şu anda meclis dışında bırakılan Eski TBMM İnsan hakları komisyonu Başkanı Avukat Mehmet Elkatmış’ın dediği gibi; “Türkiye’de Ergenekon gibi en az 25 tane gizli çete vardır”
İşte Tokat Reşadiye katliamını böyle gizli teşkilatların birinin yapmış olabileceğine dikkatleri toplayıp o yönde araştırmalar yapmalıdır ki netice alınabilsin.
Ancak hemen belirtmeliyim ki ister PKK olsun, ister Ergenekon gizli örgütü olsun isterse diğer 25 gizli örgüt olsun bunların hepsinin arkasında “Büyük patron” olarak hiç şüpheniz olmasın ki bizim dost diye yaranmaya çalıştığımız ve onların ise her seferinde bizi arkamızdan hançerleyen Batılı müttefiklerimiz vardır. Tabii bunların beyni durumunda ki “Küresel emperyalizmin” kurucusu ve yürütücüsü Siyonizm’i de unutmamak lazımdır.
ABD işgalindeki Irak’ta ve Afganistan’da ve henüz işgale uğramamış Pakistan ve Türkiye de bu günlerde yapılan terör ve katliamların sonuçta bir tek ülkeye faydası vardır, O da İsrail’dir.
Zira Yahudiler, 1898 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde Haham Teodor Herzel’in davetiyle toplanan “Yahudi kongresinde” alınan kararlarını adım adım sürdürmektedirler.
Önce Osmanlı Sultanı Sultan Hamit (cennet mekân) tahtından indirilmiştir. Sonra Yahudiler Filistin de toprak satın alıp yerleşmeye başlamışlardır. Sonra da Osmanlıyı yıkmışlardır.
Yahudi kongrelerinden 50 yıl sonra 1948 de İsrail’i kurdular. O günden bu güne hemen her gün “Filistinlilerin kan ve gözyaşlarıyla sulanan” topraklarda İsrail’in sınırlarını genişlettiler. Kudüs’ü başkent yaptılar. Şimdi de nihai hedeflerine ulaşmak yani “Yahudi kongresinden” 100 sene sonra sınırları Nil’den Fırat’a kadar olan “Büyük İsrail devleti”ni kurmak istemektedirler.
Bu arzularının gerçekleşe bilmesi için karşılarında ekonomik, sosyal, askeri, siyasal, kültürel çalkantı içerisinde bir Türkiye olmalıdır ki hedeflerine ulaşabilsinler.
NE YAPILMALIDIR
“Aslında Kürtleri siyasi olarak kontrol eden güçler, hem PKK’ya hem de onun kurucu liderine karşıdırlar. Yani bu hareketi etkisiz hale getirmek için sokak eylemleri düzenliyor ve halkta oluşacak olumsuz duygular sonucu bu hareketin devlet tarafından etkisiz hale getirilmesi ve liderinin ebediyen hapishanede tutulmasını sağlamak istiyorlar.
Benim tahminim, belki de temennim, yeni oluşumun; Türkiye ile özdeş ve onun sorunlarını çözmekte yardımcı, ırkçı söylemlerden uzak, demokratik açılımın verdiklerini yeterli kabul eden, bölgedeki ekonomik yapının ve bunun etkisiyle sürmekte olan ilkel törelerle mücadele eden, insan ve kadın haklarını savunan bir oluşumun ortaya çıkacağıdır.
Bu gerçekleşirse Türkiye ve onun tüm vatandaşları önümüzdeki uygun ortamın yaratacağı imkânlardan faydalanabilecek. Geleceği sadece ekonomik gelişmelerle ve onun sağlayacağı refahla sınırlı tutmak yanlış olur.
Türkiye ırk ve inanç farklılıklarını bir sorun olmaktan çıkarmış, geçmişindeki var olan olumlu değerleri çağa uydurarak, hiç kimseye özenmesine ve taklit etmesine gerek bırakmayacak yaratıcı insanlara sahip bir topluma dönüşebilir.
Kürtler ise hep talep eden, istekleri gerçekleşmezse kırıp dökme şantajına başvuran bir kitle olmaktan çıkıp geleceğin inşasında gayretli ve yaratıcı insanlar olmalıdır.
Bir kişinin hapishanedeki odasını büyütmek için otobüs yakıp masum insanların hayatını tehlikeye atmak küçüklüktür” diyen Mahir Kaynak’ın fikirlerine katılmamak mümkün değildir.
Yüreklerimizi yakan, gözlerimizi yaşartan, ayaklarımızın bağını çözen bir acı olayı daha yaşadık. Bu Tokat’ın Reşadiye ilçesi yakınlarında meydana gelen ve 7 Mehmetçiğimizin şahadeti ile tamamlanan bir olaydır.
Hamasi konulara girmek ve ağıt yakmak istemiyorum. Belli ki bu hain saldırıyı tertip edenlerin Müslümanlık demiyorum insanlıktan bile nasipleri yoktur. Hayır, hayır… “Bu katliam, Kürtlerin ülkemizi bölerek ayrı bir Kürt devleti kurmak istemelerinin tezahürleridir” gibi sığ bir düşünce içerisine de girmeyecek kadar büyüktür.
Tokat’ın sosyal ve kültürel yapısı terör olaylarını bünyesinde barındırmayacak bir asil yapıdır. Çünkü Tokatlılar da Orta Anadolu’nun karakteristiğinde sevecen yapılı, insanı insan olduğu için seven, “Tanrı misafirine” büyük ikram ve izzette bulunan, akrabalık ve komşuluk ilişkilerine azami derecede dikkat eden insanların bulunduğu bir şehrimizdir. Bu özelliklere sahip bir halkın bulunduğu yerler de terör elemanları kendilerine yer bulamazlar.
Bu terörü yapanlar, planlarını hazırlarken önlerine açtıkları Türkiye haritasında nereyi bulandıralım, nerelerde anarşi ve terör eylemleri yapalım diye düşünmüşler ve işte gördüğünüz gibi Tokat’ı seçmişlerdir.
Dağda eylemlerini sürdüren PKK’nın, Büyük şehirlerimizde sokaklarımızı savaş meydanlarına çeviren “neyi niçin yaptığında habersiz” kandırılmış geçlerin ve çocukların yaptıkları bir pusu da değildir bu.
Bu gençler; sanki ülkede ekonomik, idari, hukuki sıkıntılara maruz kalan sadece Kürtlerdir zannediyorlar. Hayır hayır… Onlar da bilmelidirler ki bu sömürücü faizin, ahlaksızlıkların, idari ve hukuki baskıların kıskacı altında Kürt’ü, Türkü, Çerkez’i, Laz’ı 70 milyon insan eziliyor ve sömürülüyor.
TERÖRÜN ARKASINDAKİLER
ABD’nin Irak’a saldıracağı 1993 yılında, Hükümet tezkeresinin Meclisten geçmesi için oy vermeyenler arasında suçlu olarak görülen ve 2007 seçimlerinde AKP yöneticilerinin hışmına uğrayıp da şu anda meclis dışında bırakılan Eski TBMM İnsan hakları komisyonu Başkanı Avukat Mehmet Elkatmış’ın dediği gibi; “Türkiye’de Ergenekon gibi en az 25 tane gizli çete vardır”
İşte Tokat Reşadiye katliamını böyle gizli teşkilatların birinin yapmış olabileceğine dikkatleri toplayıp o yönde araştırmalar yapmalıdır ki netice alınabilsin.
Ancak hemen belirtmeliyim ki ister PKK olsun, ister Ergenekon gizli örgütü olsun isterse diğer 25 gizli örgüt olsun bunların hepsinin arkasında “Büyük patron” olarak hiç şüpheniz olmasın ki bizim dost diye yaranmaya çalıştığımız ve onların ise her seferinde bizi arkamızdan hançerleyen Batılı müttefiklerimiz vardır. Tabii bunların beyni durumunda ki “Küresel emperyalizmin” kurucusu ve yürütücüsü Siyonizm’i de unutmamak lazımdır.
ABD işgalindeki Irak’ta ve Afganistan’da ve henüz işgale uğramamış Pakistan ve Türkiye de bu günlerde yapılan terör ve katliamların sonuçta bir tek ülkeye faydası vardır, O da İsrail’dir.
Zira Yahudiler, 1898 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde Haham Teodor Herzel’in davetiyle toplanan “Yahudi kongresinde” alınan kararlarını adım adım sürdürmektedirler.
Önce Osmanlı Sultanı Sultan Hamit (cennet mekân) tahtından indirilmiştir. Sonra Yahudiler Filistin de toprak satın alıp yerleşmeye başlamışlardır. Sonra da Osmanlıyı yıkmışlardır.
Yahudi kongrelerinden 50 yıl sonra 1948 de İsrail’i kurdular. O günden bu güne hemen her gün “Filistinlilerin kan ve gözyaşlarıyla sulanan” topraklarda İsrail’in sınırlarını genişlettiler. Kudüs’ü başkent yaptılar. Şimdi de nihai hedeflerine ulaşmak yani “Yahudi kongresinden” 100 sene sonra sınırları Nil’den Fırat’a kadar olan “Büyük İsrail devleti”ni kurmak istemektedirler.
Bu arzularının gerçekleşe bilmesi için karşılarında ekonomik, sosyal, askeri, siyasal, kültürel çalkantı içerisinde bir Türkiye olmalıdır ki hedeflerine ulaşabilsinler.
NE YAPILMALIDIR
“Aslında Kürtleri siyasi olarak kontrol eden güçler, hem PKK’ya hem de onun kurucu liderine karşıdırlar. Yani bu hareketi etkisiz hale getirmek için sokak eylemleri düzenliyor ve halkta oluşacak olumsuz duygular sonucu bu hareketin devlet tarafından etkisiz hale getirilmesi ve liderinin ebediyen hapishanede tutulmasını sağlamak istiyorlar.
Benim tahminim, belki de temennim, yeni oluşumun; Türkiye ile özdeş ve onun sorunlarını çözmekte yardımcı, ırkçı söylemlerden uzak, demokratik açılımın verdiklerini yeterli kabul eden, bölgedeki ekonomik yapının ve bunun etkisiyle sürmekte olan ilkel törelerle mücadele eden, insan ve kadın haklarını savunan bir oluşumun ortaya çıkacağıdır.
Bu gerçekleşirse Türkiye ve onun tüm vatandaşları önümüzdeki uygun ortamın yaratacağı imkânlardan faydalanabilecek. Geleceği sadece ekonomik gelişmelerle ve onun sağlayacağı refahla sınırlı tutmak yanlış olur.
Türkiye ırk ve inanç farklılıklarını bir sorun olmaktan çıkarmış, geçmişindeki var olan olumlu değerleri çağa uydurarak, hiç kimseye özenmesine ve taklit etmesine gerek bırakmayacak yaratıcı insanlara sahip bir topluma dönüşebilir.
Kürtler ise hep talep eden, istekleri gerçekleşmezse kırıp dökme şantajına başvuran bir kitle olmaktan çıkıp geleceğin inşasında gayretli ve yaratıcı insanlar olmalıdır.
Bir kişinin hapishanedeki odasını büyütmek için otobüs yakıp masum insanların hayatını tehlikeye atmak küçüklüktür” diyen Mahir Kaynak’ın fikirlerine katılmamak mümkün değildir.