TEMİZLİK VAKTİ 

Asiye Saç

“Dur bir lazım olur şu yoğurt/ peynir kutularını bir kenarı kaldırayım.”

“Ya kalabalıkta ediyor ama atmaya da kıyamadım”

Sizlere de tanıdık geldi mi bu cümleler? Bu cümleleri O kadar arttıra biliriz ki. Peki hiç düşündünüz mü atmaya kıyamadıklarımızın bizlere verdiği zararları. Kendimize olan saygımızdan ödün verdikçe benliğimizi kaybediyoruz. Şer zannedip ortalığı kasıp kavurduğumuz şeylerde gizli olan hayrı bulamıyoruz. Ruhumuzu yaralananlarla aramıza mesafe koymak gerekiyor. 

“Düşünmez misiniz?(Hud-30)” ayetini okuyup oturup düşünmek lazım. Hayatımızda ki her şeyden bizlere bir nasip, bir ibret , bir hisse mutlaka vardır. Dikkatli bakmak lazım. 

Sonbahar her haliyle biz insanlara ibretler sunmaz mi? Renkleriyle mesela ; Sarı yapraklar beklemeyi (sabrı),  yeşil yapraklar vakti gelince güzel şeylerin olacağı(umudu),kırmızı yapraklar hayallerimizi....

Bu kadar şey bana ağır geliyor, nasıl üstesinden geleceğim dediğin anda kafanızı kaldırıp ağaçlara bir bakın. Ağaca yük olmasın diye yaprakları vakti geldiğinde döken, baharda o kuru dallara yeniden rengarenk çiçekler açtıran Rabbimiz sizleri/bizleri karanlıklarda, zorluklarda bırakır mı sanıyorsunuz? 

Canım dost;

Haydi bugün bir söz ver kendine. “ Canım kendim bana zarar veren, beni yoran, hayat enerjimi alan ne varsa omuzlarımda yük etmeyeceğim.”

Değerli okurum;

Giymeye kıyamadığın  elbiselerini, hayallerini naftalinler arasından çıkarma vakti. Ve hazır sandığı açmışken bir de temizlik yap haydi! 

ESKİ İŞE YARAMAYAN NE VARSA AT O SANDIKTAN

Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl  olur dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
ATIN 

Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
ATIN

Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’
ATIN

O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
ATIN

Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (görüp Canım sıkılmasın diye faturaların altında duruyor
Depodaki koşu bandını.
ATIN

Cevabı olmayan soruları,

Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
ATIN

Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfi yi 
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
ATIN 

Bakın, ne güzel güneş çıktı.
Yaşamın keyfine bakın ...