Hitlerin propaganda bakanı olarak anılan Paul Joseph Goebbels’den bu yana propagandanın aynı mesajın defalarca tekrarlanmasının önem taşımakta olduğu her platformda belirtiliyor olmasına rağmen bu tekrarların sadece reklam amaçlı spotların kitle iletişim araçları kullanılmaktan başka bir yerde görülmediği bilinmektedir.
Zamanımızda artık propaganda ile halkla ilişkilerin arasındaki farkın neredeyse tamamen ortadan kalkmış olması ve her ikisinin ayrı ayrı veya birlikte algı yönetiminin birer parçası olmaları sebebiyle de elde etikleri başarı, hedef kitleye yönelik faaliyetin başarısının geçmişten farklı olarak artık dürüstlük ve açıklık ilkesi ile yakından ve uzaktan bir alakası da kalmamıştır.
Birileri hala kendi başarısının bu tür bir faaliyet sonucunda olmadığını ve dolayısıyla da yaptığı işlerin hem propagandadan hem reklamdan hem de hatta halkla ilişkiler içerisinde değerlendirilmemesi gerektiği iddiasında bulunabilir.
Ama sözün ister başında olsun isterse de sonunda olsun bu başarının elde edilmesinde kullandığı tüm mefhumların hedef kitleyi belli bir doğrultuda ya da hedef toplumu belli bir düşünce doğrultusunda yönlendirme ve güdüleme amacının temel ögeleri olarak kullanıldığını söylediğinizde gerçeği kabul etmek zorunda kalacaktır.
Algı yönetiminin propagandadan, propagandanın ise halkla ilişkilerden yapı olarak da uygulama şekli olarak da farklı olması bu sonucu değiştirmemektedir.
Ticari alanda veya siyasi alanda ya da milletlerarası algı yönetimi faaliyetlerinde etki altına alınmaya çalışılan insanları ikna etmek için bilgi ya da belge vermenin esasında insanları ideolojik olarak etki altına almaktan çokta farkı yoktur.
Şunu demek istiyoruz.
Yurt içinde yeni ortaya çıkan bir ürünün bu şekilde sunulması ile bir milletin diğer bir milleti etki altına almak için o ülke içindeki etki ajanları vasıtasıyla yeni bir ideolojik topluluk oluşturmak için maddi imkânlar başta olmak üzere siyasi ve dini fikirleri aşılaması da adı ne olursa olsun sonuçta aynı yollarla olmaktadır.
Bunun daha ileri aşaması ise tam da bu günlerde insanların sağlık nedenleriyle daha önce sahip oldukları maddi ve manevi pek çok kabullerinden vazgeçtikleri aşama olan içinde olduğumuz küresel kaos durumudur.
Herhalde bu güne kadar adına dezenformasyon da denen yanlış bilgilendirme kavramın bir kara propaganda amacı olarak böylesine kullanıldığına hiç şahit olmamıştık.
Birkaç ay öncesine kadar bu günkü üretim ve satış rakamlarını ortaya koyarak kendilerini dünyada durduracak hiçbir gücün olmadığını iddia eden devlet başkanının devletinin şimdilerde milyar dolarlar kaybetmiş olmasının sonucunda bir yıkım yaşayacağını iddia edenler mi propaganda yapıyorlar?
Yoksa ortada her geçen gün yayılma hızı artan bir virüsün dünya da ortaya çıkarttığı küresel kaosun bu virüsün ilk çıktığı ülke için dünya ticaretine tamamen haki olmak için şu ana kadar elde etmiş olduğu en büyük bir fırsat olduğu u iddia edenlerin algı yönetimleri mi propaganda yapıyor?
Tarihsel sürece baktığımızda II. Dünya Savaşı sonrasında sömürge dönemini hortlatan ülkelerin bu tür propaganda faaliyetlerinin en yaygın kullanım örneklerinin ABD ve Sovyet Rusya arasında yaşandığı görülürken şimdilerde bu algı yönetimi faaliyetlerinin devlet özel sektör işbirliği sonucunda ABD ile Uzakdoğu ülkeleri arasında yaşandığını görmekteyiz.
Ama küresel Amerikan politikalarının tüm dünyada benimsenmesi amacına yönelik olarak bu güne kadar uygulanan politikaların, propagandaların ve algı yönetimi hususlarının genelde askeri esaslara dayalı ya küresel aidiyet ya da küresel reddetme üzerine kurulu olduğu görülürken bu günlerde uygulanan yöntemlerin fizik, kimya, biyoloji vs. bilim dallarındaki teknolojik gelişmelerin sonuçlarının propaganda faaliyetlerinde kullanılması esasına dönüştüğü gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız.
Şimdi tam da durup düşünme zamanıdır.
İster tabii yollarla ortaya çıkmış olsun, isterse de laboratuvar şartlarında oluşturulmuş olsun milletlerin başta insan kaynakları olmak üzere maddi kaynaklarının neredeyse hepsini yetersiz kılacak derecede bir harcamaya sebep olan bu son virüs konusunda bize kalan neticenin özellikle de öncelikle umursamaz bir tavırla ve bize bir şey olmaz rahatlığıyla göz ardı edildikten sonra insanları küresel bir yok oluş korkusu içine iten bu günkü durumda bizi tedbirden önce korku haline sokan algı yönetiminin sonuçlarının ne olacağını bilmezliğimizdir.
Bu süreç sonunda korkarız ki varılacak sonuç; Toplumsal korku hali sonunda oluşacak tüm değişim ve dönüşümlerin, algı yönetimi veya propagandanın temel amaç ve hedeflerinde hiç bir değişim oluşturmadan kitle iletişim araçlarının da yönlendirmesi ile toplumların sadece sağlıklarını koruma uğruna bireyselleşmeyi terk edip kitleselleşip tüm diğer propaganda ve algı yönetimlerinin daha kolay uygulanabilir bir topluluk haline gelecekleridir.