Türk futbolu, dahası Türk sporu iyi yönetilmiyor.
Diyeceksiniz ki, ne iyi yönetiliyor ki!
Çok doğru, haklısınız.
Hani Deveye sormuşlar, “neren eğri” diye.
O da yanıt vermiş, “Nerem doğru ki” diye.
Tabi ki sporun içerisinde olup, azda olsa anlayınca sporda ki eğrileri doğruları görebilirsiniz.
Bizim ki de o hesap.
Her ne kadar Türk sporunu yönetenler! kadar anlamasak da ucundan kıyısından görebiliyoruz yanlışları.
Daha önce de yazdım, Spor Yasası çıkmadığı sürece Türk sporu düzeltilemez. Spor Yasasını çıkartacaksın ki, kulüpleri her türlü disiplin altına alabilesin. Yönetimlerde spordan anlayan kişiler yer alsın. Başkanlar (Galatasaray’da olduğu gibi) kendi egolarını tatmin etmek için olur olmaz transfer yaparak kulübü borç batağına sürüklemesin. Transferlerden ve borçlardan onlar sorumlu olsun.
Ama, sık sık Spor Bakanı değiştirirseniz, spor yasası çıkartmaya zaman kalmaz.
Spor deyince, bireysel dallarda kıpırdanma yok değil. Bir şeyler oluyor.
Örneğin güreş, bahan halterciler , tekvando (yeri gelmişken TSYD’li sporcuları bir kez daha kutluyorum), son olarak Dünya şampiyonasında 4 sporcunun finale yükseldiği jimnastik, atıcılık, devşirme sporcularla da olsa atletizm son yıllarda ön plana çıktı ve madalyalar geldi.
Yeterli mi? elbette ki değil.
Gelin görün ki, takım sporlarında bir türlü başarılı olamıyoruz. Milli sporcuların iyi niyetle olağanüstü ve istekli mücadelelerine rağmen basketbol ve voleybol Milli takımları eski başarılarından çok uzak.
Futbol ise, bir curcuna. Milli takımların aldığı sonuçlar ortada.
Futbol deyince, Ampute Milli takımını kutluyorum. İstanbul’da düzenlenen ve Türkiye ile birlikte 13 Avrupa Ülkesinin katıldığı Avrupa şampiyonasında güçlü takımları bir bir devirerek finale yükseldiler. Ay-yıldızlılar finalde de İngiltere’yi yenerek Türkiye’ye büyük bir zafer yaşattılar. Dahası tarih yazdılar. İşte Milli ruh bu. Öyle kafası primde olan ve kendisi saha içerisinde gezinmekle Milli futbolcu olunmaz.
Ampute Milli takımının bu büyük başarısı karşısında şapka çıkartılır.
Farklı yenilerek Dünya kupasına katılmada şansımızı yitirdiğimiz İzlanda maçının oynandığı sırada spiker ve yorumcuların dediği gibi A Milliler futbol takımı, konuk takım ise bir sistem takımıydı. Belli sistemi olan İzlanda, karşılaşmayı kazanacağını daha maçın başında gösterdi.
Hani, Milliler İzlanda’yı ve ardından da deplasmanda berabere kaldığı Finlandiya’yı yenerek Rusya’da yapılacak Dünya şampiyonasına katılsa Türk futbolundaki sorunlar çözülecek miydi? Tabi ki hayır.
Bel ki de bu yenilgi ve kupa dışı kalmamız iyi oldu. Yöneticilerimiz gerçeği görerek gereken adımları atarlar futbolumuzun düzelmesi adına.
Sıkıntılar büyük.
Dünya kupası elemeleri Milliler adına tatsız sonlandı. Tabi üzülen tüm Türkiye oldu.
Türk futbolu gerçekten iyi yöneltilmiyor.
Hani, Federasyon Başkanının uçağa atlayarak teknik direktörün ayağına gittiği Ülkede futbol da bu kadar olur dediğinizi duyar gibiyim.
Derbi maçta TV ekranlarında apaçık görülecek şekilde hakemlere olmadık küfürler eden bir teknik direktörün bir maç ceza almasını yadırgadığınızı görebiliyorum.
14 yabancı futbolcu kontenjanı tanınarak Türk futbolcuların önünü kapatmakla futbolumuz gelişmez.
Bırakın 1 ve 2. Ligi, Bölgesel Amatör Ligde bile yabancı futbolcu oynatma serbestliği getirmekle futbolumuz ilerlemez. Bu nasıl yanlış böyle. Böyle bir kararı kim, nasıl aldı?
Türk futbolu, Avrupa’ya ne kadar çok futbolcu gönderebilirsek o derecede gelişir.
Alt yapısını Avrupa’da almış yetenekli futbolcuları Milli takıma kazandırmakla söz sahibi olunur.
Türk futbolu, alt yapılara gereken önem verilmesi ve buralardan yetişen futbolcuları A takımlarda değerlendirmekle kendisine Avrupa düzeyinde yer bulur. Alt yapılar denetlenmediği, sürece hayal kırıklığı yaşamaya devam ederiz.
Tesis yapımı ve alt yapıda kullanılmak için Federasyondan veya Spor Toto’dan alınan paralar A takımlara harcanarak alt yapı gelişmez. Kendimizi kandırmayalım.
O zaman, bütün bunları birleştirerek Türk futbolunun gelişmesinin yolu planlama ve sistem takımı olmaktan geçer.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, Atiker Konyaspor son iki sezonda ki başarılarını sistem takımı olmaya borçlu.
Almanya son yıllarda Avrupa ve Dünya futbolunda bir numaraysa bunu iyi planlama ve sisteme borçlu.
Çok örnek aramayalım, Almanya ve İzlanda sistemini hayata geçirebilirsek Türk futbolu Avrupa’da söz sahibi olmaya başlar. Onun için de öncelikle futbolumuzu yönetenlerin değişmesi , kafaların gelişmesi ve sporun siyasetten arındırılması lazım.